‘DURMAK YOK YOLA DEVAM!’
AK Parti Bilecik Milletvekili Adayı Selim Yağcı, AK Kadroların 2002 ile 2016 yılları arasında yaptığı icraatları değerlendirdi. İstatistiki bilgiler doğrultusunda açıklamalarda bulunan Milletvekili Adayı Yağcı; “Büyük değişim ve hedeflere Recep Tayyip Erdoğan ile durmak yok yola devam” dedi.
Türkiye’nin son 15 yılda çok iyi yönetildiğine dikkat çeken Selim Yağcı, yerli ve yabancı şer odaklarının defi için çok çalışmak gerektiğinin altını çizdi. Yağcı, “Türkiye son 15 yıldır çok iyi yönetilmektedir. Bunun nasıl olduğunu anlamak yerine aptalca bir inatla Erdoğan gitmeli krizlerine kapılan batılılara kulak asmayın. Ama bu yerli ve yabancı batılıların şerlerinden Türkiye’yi korumak için daha çok çalışmamız gerektiğini de unutmayın” ifadelerini kullandı.
Yağcı ayrıca CHP Milletvekili adaylarının tarım politikaları ile ilgili eleştirilerine de rakamsal veriler ışığında cevap vererek, şu cümleleri kaydetti;
“Tarımı dillerine dolayanlar için dünya tarım örgütü (FAO)’nun son 20 yıllık istatistiklerine bir bakın. Türkiye dünyanın 32. büyük tarım alanına sahip ama şu anda dünyanın en büyük 7 tarım üreticisinden biri. 2002 yılında tarımsal üretimde Avrupa’da 4. olan Türkiye bugün açık ara öndedir”
Açıklamasında AK Parti’nin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye için neden büyük bir değer olduğunu 2016 yılında yapılan istatistiki değerlendirmelere göre açıklayan Milletvekili Adayı Selim Yağcı, şu verileri kamuoyu ile paylaştı:
2002 YILINDAKİ TÜRKİYE VE ŞİMDİKİ TÜRKİYE
Türkiye’nin Milli Geliri yaklaşık 230 milyar dolar iken şimdi; 885 milyar dolar
Kişi başına düşen gelir yaklaşık 3500 dolar iken şimdi; 10500 dolar oldu
Asgari ücret 150 dolar iken şimdi; 400 dolar oldu
2002’de devlet memuru 380 dolar alırken şimdi; 900 dolar alıyor
Emekli maaşları ortalama 130 dolar iken şimdi; 400 dolar oldu
Her bir haneye ortalama 1.6 maaş düzenli gelir ve ortalama 450 dolar kaynak girmekte iken şimdi; 2.5 maaş ve ortalama 1650 dolar kaynak girmekte.
Aynı yıl kamu net borç stoku 129 milyar dolar iken ve milli gelire oranı yaklaşık yüzde 56 iken şimdi; kamu net borç stoku 72 milyar dolara düşürüldü ve milli gelire oranı yüzde 8’e indirildi.
2002 yılında her bir hanede ortalama 1.6 düzenli gelir adedi varken şimdi; bu gelir oranı 2.5 oldu.
Yine 2002 yılında düzenli geliri olan fert sayısı yaklaşık 26 milyon iken şimdi; bu rakam 47.7’ye yükseldi.
Sosyal yardım, işsizlik sigortası vb. yardım alanların sayısı yaklaşık 500 bin civarında iken şimdi; 7.2 milyon rakamına ulaştı.
2002 yılında emekli sayısı 6.5 milyon iken şimdi; 12 milyona ulaştı.
Maaşlı çalışan sayısı yaklaşık 19 milyon ve bunun yüzde 35’i tarımda (7.4 milyon) iken şimdi; maaşlı çalışan sayısı 28.5 milyon bunun yüzde 18’i tarımda (5 milyon) rakamına ulaştı.
Motorlu araç sayısı 8.6 milyon şimdi ise 19.5 oldu.
Konut sayısı 12.5 milyon iken şimdi; 19.5 milyona ulaştı.
Aile sayısı yaklaşık 16 milyon iken şimdi 19.2’ye ulaştı.
2002 yılında Türkiye nüfusu 67 milyon iken şimdi 81 milyona ulaştı.
Bütün bu gelişmeleri ve büyümeyi göz önünde bulundurduğumuzda aslında Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümetinin; insanımız, köylümüz, şehirlimiz, şehirlerimiz, bölgelerimiz ve ülkemiz için ne kadar büyük bir değer olduğunu görüyoruz. Peki bu kaynak nereden geldi diye sorulursa eğer; Yani Türkiye nasıl oldu da 16 yılda bir yandan sosyal anlamda ailelerin ve kişilerin refahını arttırırken diğer yandan bu kadar büyük yatırımlar yaptı? Üstelik kamu net borç stokunu azaltarak? Aslında bunun cevabı son derece basit. Çünkü bu kaynak ülkede hep vardı.
Konunu daha iyi anlaşılması için son 14 yılda yapılan araştırmalar ile kesinleşmiş rakamlar üzerinden bir analiz yaptık.
TÜRKİYE’NİN MİLLİ GELİRİ 230 MİLYAR DOLARDAN 860 MİLYAR DOLARA YÜKSELDİ
Buna göre yine; Türkiye’nin 2002 yılında milli geliri yaklaşık 230 milyar dolar ve brüt kamu borcu 170 milyar dolar iken 2016 yılında milli geliri yaklaşık 860 milyar dolar ve borcu 271 milyar dolar. Yıllar itibariyle 2002 milli gelirindeki artışların 15 yıllık toplamı yaklaşık 6.6 trilyon dolar.
Yani Türkiye 100 milyar brüt borç artışıyla 6,6 trilyon USD tutarında GDP üretmiş; bu her bir USD borç karşılığında 66 USD gelir üretmiş.
Başka bir deyişle Türkiye bir yandan 1,5 trilyon USD yatırım yaparak öz varlıklarını arttırırken diğer yandan trilyonlarca USD tutarında bir kaynağı halka maaş, sosyal yardım, emeklilik maaşı gibi kaynaklarla aktarmış. Bu sürede SGK kapsamında 2002 yılında %60 olan nüfusu %95’lerin üzerine çıkarmış ve sağlıkta Almanya’nın standartlarını yakalamış eğitimdeki altyapı açıklarını kapatmış ve buna karşılık 100 milyar USD borçlanmış;
Bir bilanço mantığıyla bakarsak; varlıkları asgari 1,5 trilyon USD artmış ama borç 100 milyar USD artmış; Konunun daha iyi anlaşılması için Türkiye ile uğraşan diğer ülkelere bir göz atmakta fayda olacaktır.
Mesela; ABD 2002 den 2016 yıllarına kadar 2002 deki GD’sinin üstünde toplamda 58 trilyon USD GDP üretmiş ama borcu 15 trilyon USD artmış; yani 3,9 USD GDP artışı için 1 USD borçlanmış;
Almanya 2002 den 2016 yıllarına kadar 2002 deki GD’sinin üstünde toplamda 18 trilyon USD GDP üretmiş ama borcu 1,4 trilyon USD artmış; yani 13 USD GDP artışı için 1 USD borçlanmış;
Belçika 2002 den 2016 yıllarına kadar 2002 deki GD’sinin üstünde toplamda 2,8 trilyon USD GDP üretmiş ama borcu 295 milyar USD artmış; yani 9,5 USD GDP artışı için 1 USD borçlanmış;
Fransa 2002 den 2016 yıllarına kadar 2002 deki GD’sinin üstünde toplamda 14,5 trilyon USD GDP üretmiş ama borcu 1,9 trilyon USD artmış; yani 7,6 USD GDP artışı için 1 USD borçlanmış;
Bu durum İngiltere için daha kötüdür. İngiltere bu sürede 5 USD GDP artış için 1 USD borçlanmış. Durum Hollanda, Avustralya, İtalya, İspanya, Yunanistan için daha da kötüdür.
‘’TÜRKİYE İLE UĞRAŞAN ÜLKELERİN NEREDEYSE TAMAMI BORÇ BATAĞINDA’’
Türkiye’nin hızlı yükselişini engellemek isteyen ve uğraşan ülkelerin neredeyse tamamının borç batağında olduğunu vurgulayan Milletvekili Adayı Selim Yağcı;
“Özetle Türkiye ile uğraşan ülkelerin neredeyse tamamına yakını bir nevi borç batağındadır. Bu konuda kısa bir araştırma yapmak yeterli olacaktır. Bu nedenle neredeyse tamamı Akdeniz’de konuşlanmıştır. Türkiye’nin ve bölgenin kaynaklarına çökmek istemektedirler.
Bir gün Alman vatandaşları kendi hükümetine şu soruyu soracaktır. “2002 den bu güne 1,4 trilyon USD kamu borcu yaptın karşılığında ne var?” Aynı şekilde İngiltere, Fransa, Hollanda vatandaşları da aynı soruyu soracaktır. Amerika Birleşik Devletlerinde durum daha dramatiktir: 2002 den bu güne 15 trilyon USD borçlandı… Peki, karşılığında ne var?
2002 den bu güne Türkiye varlıklarını arttırıp, halkına kaynakları dağıtırken, batılı ülkeler daha önceden Türkiye ve benzer ülkeleri sömürerek oluşturdukları refah ortamını sürdürmek için sürekli borçlanıyorlar.
Peki, nasıl sömürüyorlardı? Yani Türkiye gibi ülkelerin kaynaklarını nasıl kendi refahları için kullanabiliyorlardı?
Son derece basit bir örnek konuyu açıklamaya yardımcı olacaktır: Yuvacık Barajını batılılar, batı kredisiyle 4,5 milyar USD ye yaparken bugün aynı büyüklükteki baraj 45 ila 55 milyon USD’ye Türk müteahhitlerince yapılmaktadır. Doğal olarak 4,5 milyar USD ile bir baraj değil en az 126 baraj yapılabilmektedir bugün. Basit bir bölme ile 100 baraj gibi görünse de aslında her yapılan baraj için ödenen paranın %30’u devlete vergi ve diğer harçlarla geri dönmektedir. Para ülkede kalmaktadır. İşin garip tarafı bu işi yapan Türk müteahhitleri çok ama çok zengin olabilmektedir. Yani batılıların maliyetlerinin %1,2 sine iş yapan biri çok zengin olabilirken paranın %100’ünü üstelik faiziyle alan batılılara sömürüyor denmez de ne denir?
Bu verdiğimiz örnek bir istisna değildir. 2500 USD’ye alınan stentlerin 25 USD’ye alınması, birkaç yüz Frank’a alınan kıvılcım çıkartmayan kazı aparatlarının (bildiğiniz kazma sapı) birkaç Franka alınması gibi binlerce örnek vermek mümkündür.
Şimdi Türkiye her bir USD borç için 66 USD zenginlik üretirken diğer batılı ülkeler en çok 14 USD zenginlik üretebilmiş ve her geçen gün daha da büyük bir borç batağına saplanmaktalar. 2002 yılında Türkiye’nin borçlarının milli gelire oranı %56’da batılı ülkelerin ise ortalama %40’lar seviyesindeydi. Bu gün Türkiye’nin brüt borçlarının milli gelire oranı %30’lara gerilemişken batılı ülkelerde bu oran %100’lere dayanmış hatta geçmiştir.
‘’RECEP TAYYİP ERDOĞAN ONLARIN KÖTÜ PLANLARINI BOZDUĞU İÇİN RAHATSIZLAR’’
Recep Tayyip Erdoğan’ın dünya siyasetinde ön plana çıkmasının birçok ülke tarafından hoş görülmediğini vurgulayan Milletvekili Adayı Selim Yağcı, ‘’ Şimdi neden Erdoğan gitmeli diyorlar biraz daha iyi anlayabiliyor musunuz? İfadelerini kullanarak; ‘’Neden Akdeniz’e ve Ortadoğu’ya çöreklendiklerini? Peki, içerideki bu kadar artistik akademisyen bunları bilmiyor mu? Kesinlikle çok iyi biliyor. Zaten tam da bu sebeple sürekli dezenformasyonun bir parçası oluyorlar. Maalesef batılıların soft power (nüfuz edici güç) olarak tanımladıkları güçlerinin kaynağı bu kişiler.
Anlaşma çok basit; Türkler ziraat yapsın, saman üretsin ve satsın… Sizler yönetime gelin, kaynakları paylaşalım. Kontratları budur. Bu kontrat gizli de değildir. Hatırlayanlar olacaktır. ABD büyükelçisi Türkiye’deki bazı gazetecilere para dağıttığında daha sonra milletvekili de olan bir köşe yazarı neden kendisine daha az para verildiği yönünde bir sitem etmiş, bunu da başka bir gazeteci dillendirmişti. Hiçbir gazeteci de bunu tekzip etmemiştir.
Tabi konu sadece para paylaşımı değil. Bir de şantaj var. Sizce MHP’li milletvekilleri ve Deniz Baykal’ı istifa sürecine götüren kasetlerden kaç tane daha var? Bir söylentiye göre 22.000 adet sadece bir merkezde…
Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu bir de bu çerçeveden görün…
Bazıları size şunu söyleyecektir: “Türkiye’nin devlet borcu azalıyor ama özel sektörün borcu ve hane halkı borcu artıyor” Evet bu doğrudur. Fakat bu rakamlar yine bu gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında olağan üstü azdır. Sadece bir örnekle konuyu kapatalım merak eden diğerlerini araştırsın. ABD’de sadece morgage (konut kredisi) borçlarının toplamı 22 trilyon USD civarındadır. Yani ABD GDP’sinin %110’u kadar. Bu rakam AB ülkelerinde %50 seviyesindedir. Türkiye’de yaklaşık 5 milyon aile ev sahibi olmuştur. Ama morgage kredi borçlarının toplamı milli gelire oranı %7 civarındadır.
Özetle Türkiye son 15 yıldır çok iyi yönetilmektedir. Bunun nasıl olduğunu anlamak yerine aptalca bir inatla Erdoğan gitmeli krizlerine kapılan batılılara kulak asmayın. Ama bu yerli ve yabancı batılıların şerlerinden Türkiye’yi korumak için daha çok çalışmamız gerektiğini de unutmayın.
Tarımı dillerine dolayanlar için dünya tarım örgütü (FAO)’nun son 20 yıllık istatistiklerine bir bakın. Türkiye dünyanın 32. Büyük tarım alanına sahip, ama şu anda dünyanın en büyük 7 tarım üreticisinden biri. 2002 yılında tarımsal üretimde Avrupa 4. Olan Türkiye bugün açık ara öndedir. Et fiyatlarını çözmek için önce gerçek rakamlara ve gerçek konuma bakalım. Çünkü sorunlarımızı kendi kaynaklarımızla çözebiliriz ancak. Ama kaynakları yok kabul etmek çözümü de imkansız hale getirmektedir.”
Kaynak:M. Bahadır ORAL
Bu haber toplam 2086 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.