EKONOMİK SAVAŞLAR
Ulusların arasında mücadele şekillerinden birisi de ekonomik olmaktadır. Ekonomik savaşın ne olduğunu bilmeyen, onunla nasıl mücadele edileceği konusunda temel bilgi ve yaklaşımlardan uzak olanlar sadece sonuçları takip etmekle yetinirler. Bu ise bir milletin kaynaklarının, varlıklarının rakipleri karşısında erimesi ile sonuçlanır. Ekonomik savaşın ne olduğu konusunda bize rehberlik edebilecek yazarlardan birisi de çok az bilinen Fransız bilim insanı Gustave Le Bon’un’dur. 1900 yılların başında yazılan “Dün ve Yarın” isimli kitabının 94-97 sayfaları arasında “Ekonomik Savaşlar” başlığından kısa bilgiler vermeye çalışacağız. Değerlendirmenin zamanı koşullarına göre yapılması faydalı olacaktır.
Bazı zamanlar ekonomik savaşlar askeri savaşlar kadar yıkıcıdır. Ekonomik mücadeleler birçok ülkenin yıkılmasını doğurmuştur. Bunu tarih gösteriyor.
Rekabetsiz, dolayısıyla da endüstriyel mücadeleler olmadan gelişme olmaz.
Zamanımızda ekonomik bir savaş galibini zenginleştirebilir. Askeri bir savaş galibini uzun müddet için harap eder. Yeterli derecede tekrar eden deneyler bu gerçeğin doğruluğunu ispat edince, uluslar arasındaki ilişki başka bir şekle girecektir.
ÜRETİMİYLE BİR MİLLETİ YAVAŞ YAVAŞ İSTİLA EDEN BİR ULUS, O MİLLETİ SİLAHLA YENMİŞ KADAR MÜKEMMEL BİR ŞEKİLDE HAKİMİYETİ ALTINA ALIR. EKONOMİK BAĞIMLILIK ÇARÇABUK SİYASİ BAĞIMLILIĞI YARATIR.
Askeri ittifaklar kolaydır, çünkü ortak çıkarları birleştirir. Devam edebilen ekonomik ittifaklar ise hemen hemen imkansızdır. Zira ortakların siyasi ve ticari çıkarları birbirinin aynı değildir.
Sanayi ve ticaret hususunda hiçbir gümrük duvarı, hiçbir devlet müdahalesi ve hiçbir yönetmelik, mesleki kabiliyetsizliği (örneğin ticaret ve sanayi konusundaki yeteneksizliği) ve girişim eksikliğini faydalı bir şekilde koruyamaz.
Bir millet üstünlük ve ileriliğe erimiş bir ekonomi dalına, mesela tarımcılığa sahip bulunduğu vakit, başka her diğer atılımdan önce bu sanatı en üstünlüğe ve en yükseğe vardırmağa çaba sarf etmelidir.
İstatistiklere göre Fransa toprağının verimliliğine rağmen tarımsal çalışmanın ilkelliği nedeniyle hektar başına ortalama 13 hektolitre buğday elde etmektedir. Halbuki Almanya ve İngiltere aynı boyuttaki toprakta 21, Danimarka ise 27 hektolitre buğday üretmektedir. Yulaf ve arpa için de fark aynıdır. İhracat için, rekabet yüzünden az karlı olmuş olan malları zahmetle üreteceğimize ziraatımızı geliştirmenin daha karlı olacağı açıkça görülmez mi?
Bilgili bir tarım taraftarı, haklı olarak özetle “tarım yeniden milli kalkınmamızın sağlanmasında temel taşı olacaktır” diyordu.
Uzakta bulunan uluslar geliştikçe ticari bağlılıkları azalmaktadır. Japonya’nın ve giderek diğer Asya ülkelerinin Avrupa mallarına kapanması olası görülmektedir.
SANAYİSİ KİŞİYE BAĞLI OLAN ÜLKELERDEKİ SANAYİ, YABANCI ÜLKELERDEKİ BİRLEŞİK ŞİRKETLERE KARŞI SAVAŞAMAZ.
Alman sanayisinin büyük başarısı, aynı cins mal üreten sanayicilerin anlaşmalarını sağlamak ve bu şekilde üretimi pek ucuza mal etmektir.
Benzer sanayinin kartel adıyla Almanya’da çoktan beri gerçekleşmiş olan birlikleri, zamanımızın endüstriyel gelişmesinin gerekli şartlarıdır. Yeni ticari istilalara karşı faydalı bir şekilde mücadele edebilmek için sanayicilerimiz birbirleriyle uğraşacaklarına birlik olmayı öğrenmelidirler.
Alman mallarının istilasına karşı mücadele, ancak aynı malların aynı fiyatla üretmekle olasıdır. Aşılamaz kabul edilen gümrük duvarlarının kurulması, Almanya’da yahut tarafsız memleketlerde yine almanlar tarafından üretilen malların tarafsız ülkeler yoluyla Fransa’ya girmesinden başka sonuç vermeyecektir. Bu ise Fransa’nın zararına başka ulusları zenginleştirmek olacaktır.
Alman ticaretinin bütün pazarları giderek fetih ve istila etmek üzere olduğunu göstermek için dünya savaşı gerekti. Böylesine sıra dışı bir durumla savaştan kaçmak için Cermenlerin, yalnız her mümkünü değil, imkansızı dahi nasıl yapmamış oldukları açıklanıncaya kadar birçok münakaşalar yapılacaktır.
Almanya’nın gelecekteki “endüstriyel hegemonya” atılımları “askeri hegemonya” kadar korkunç olacaktır.
Fikirlerin yönünün tümüyle değişeceği günü beklerken, dünya ŞÜPHESİZ EKONOMİK VE ASKERİ MÜCADELENİN BİRBİRİ ARDI SIRA GELDİKLERİNİ VE BİRİNİN ÖBÜRÜNÜ DOĞURDUĞUNU GÖRECEKTİR.
Silah elde yapılan savaşlar geçici bir hal, ekonomik savaş ise devamlı bir durum oluşturur.
Evet, 1917 yılında yazılan kitaptan alınması gereken pek çok ders var. Kıssadan hisseler. Saygılarımızla...
Bu haber toplam 1276 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.