KARANTİNA
Tarih boyunca ortaya çıkan salgınlar milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine neden olduğu için korkuya sebep olmuştur. 14.yüzyılda Çin’de başlayan veba salgını bütün Asya’yı etkileyerek Avrupa’yı da iyice sarmıştır. Bu korkunç salgın Avrupa’da 24 milyon, Çin’de de 13 milyon insanın ölmesine neden olmuştur. Salgın hakkındaki tıbbi bilgiler eksik olsa da önlem almaya çalıştılar. Bu önlemler şunlardı: Bulaşık yerleri kordon altına almak, hastalığın görüldüğü yerlerde ve sokaklarda ateş yakmak, evlerin duvarlarını absent veya sirke ile ıslatmak ve karantina altına almak.
“Kara ölüm” de denilen vebaya karşı ilk karantina 14.yüzyılın son çeyreğinde Doğu’dan gelen gemilere karşı Akdeniz limanlarına uygulandı. İlk karantina yerleri de Venedik ve Dubrovnik’de, ilk tahaffuzhâne de 1423 yılında Venedik yakınlarında Santa Maria de Nezaret Adası’nda tesis edildi. Sözlük anlamı hücre evi olan Tecridhânelerde bekleme süresi genellikle kırk gün olduğu için karantina ismi kırk “quarante”den gelmektedir. Kaynaklarda alınan tedbirlerden şu şekilde bahsedilir: “Sağlıklı görünen yolcuların girmelerine de ancak üzerlerindeki elbiseleri çıkarıp, sınırın ötesine bıraktıktan sonra izin verilirdi. Bu kimseler yirmi gün, hastalığı taşıması muhtemel eşya da kırk iki gün karantina da beklettirilirdi. Bu uzun tecridden kaçmayı başarabilenler yakalandıklarında şiddetli cezaya çarptırılırdı. Salgının bulaştığı yerlerden gönderilen mektuplar dahi sirke buğusuna tutularak veya tütsülenerek dezenfekte edilirdi. Evlerin oturulan kısımları tuz ruhlu dumanla, boş bulunan kısımları da tuz ruhlu ve güherçileli dumanla tütsülenirdi. Canlı hayvanlar da karantinalarda bekletilirdi.” Avusturya’da Doğu’dan taşınan vebayı izole edebilmek için tedbirler alarak karantinayı uyguladı. Karantinaya uğramadan kimsenin sınırdan geçmesine izin verilmedi. İstanbul’da veba salgının sık sık olmasının nedeni hava ve çevre kirliliği olarak görüldü. Tedbir amaçlı olarak da sokakların, meskenlerin, hanların temiz tutulması ve havanın temiz tutulması için de fermanlar çıkarıldı. İstanbul ve Galata’da salgın olan yerlerin yıkılması kararı da verildi. Kahvehane, manav, berber dükkanları gibi iş yerlerinin üst katlarındaki bekar odaları ortadan kaldırıldı.
Osmanlı Devleti’nde ilk karantina uygulaması II. Mahmut zamanında kolera nedeniyle oldu. İlk deniz ulaşımlarında başlayan karantina tedbirleri daha sonra da kara yolu ulaşımında uygulandı. Yakın Doğu’da kolera salgınının yayılması ve kontrol edilememesi nedeniyle Sultan II. Mahmut önlem olarak Tıbbıye’yi açtırdı. II. Mahmut’un emriyle Tıbbiye’den Karantina Meclisi kuruldu. Osmanlı Devleti’nde bu konuda uzman olmadığı için Avrupa’dan uzmanlar getirildi. İstanbul’un karantinası için para tahsiline karar verildikten sonra taşradaki karantinalardan da alınması uygun görüldü. Genel olarak bu karantina masraflarının karşılanması için halktan alınması düşünüldü. Tamamının halktan alınması ya da sadece karantina yerlerine yakın olan zengin Müslüman ve Hrıstiyanlardan alınması konusunda anlaşmazlık çıktı. İleride yayınlanacak olan Tanzimat’a aykırı hem de ağır bir vergi olacağından dolayı vazgeçtiler. Bunun yerine bir kısmının hazineden kalan kısmı da halktan istenmesine karar verildi.
Karantina Meclisi’nde alınan kararlarda salgın hastalıklardan korunmak için karantina kordonu oluşturuldu. İstanbul,Bursa, Trabzon, Siroz ve Çanakkale gibi pek çok yerlerde karantina noktalarıydı. Rumeli tarafından Aynoz’dan Midye iskelesine kadar kordon uzatıldı. Zamanla bu durum gereksiz masraf olarak görüldüğü için sınırlar daraltıldı.
Bir yerde hastalık veya salgından dolayı vefat olduğunda Karantina Meclisi’ne ihbar edilmesi emredildi. Fakirler de Padişah adına ücretsiz muayene olup ilaçları karşılıksız verildi. Hastalık bulunan evin önüne karakollar tayin edilip, eve giriş ve çıkışlar yasaklandı. Hastalığı ihbar etmeyenler için ceza verilmesi kararlaştırıldı. Doktorlar da şüpheli bir durumu söylemezse doktorluktan ihraç edilecek, yabancı uyrukluysa sınır dışı edilecekti.
1845 yılında Hicaz’dan dönen hacıların Adana dışında karantinada bekletilmeleri bildirildi. Bu emre uymayan hacılar askerlere de karşı çıktı. Belgelerde bu durum açıkça izah edilmiştir: “Aydın, Manisa, Amasya, Kastamonu ve Taşköprülü’de iki bin beş yüz kadar hacı, karantina çadırlarının kurulduğu Adana köprüsü kapısına gelerek baltalarla kapıyı kırdılar. Adana’ya giren bazı hacılar karantinaya giderek burayı yağmalamış, vurmak istedikleri karantina gardiyanı kaçarak kurtulmuştur.” 1893’te Hicaz’da kolera etkisinin büyük olması Avrupalı Devletleri hac konusunda uyardı. Mekke’de hac esnasında genel sağlığın korunması ve tehdidin önlenmesi için 1894’te II. Paris Milletlerarası Sıhhiye Konferansı düzenlendi. Osmanlı Devleti Hicaz’da sağlık alanında ıslahat yapacağını vaad ederek nüfuzunu korumaya çalıştı. Böylece 1895 yılında Mekke Sıhhiye İdaresi kuruldu.
Geçmişten günümüze kadar çeşitli ve yeni salgınların ortaya çıktığı görülmektedir. Özellikle de son zamanlarda ortaya çıkan Korona virüsüne karşı oldukça dikkatli ve tedbirli olmak zorundayız. Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı 14 Gün Kuralına herkes uymalı… Sağlıklı günler dilerim…
Bu haber toplam 5903 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.