“MAHKEME, ‘TAŞ DEVRİ’NDE MOBBİNGİ TESCİL ETTİ”
Gazetemiz Sahibi Şadi Erdal, “İbrahim Taş, hem üniversitenin hem de Bilecik’in üzerinden adeta taş bir silindir gibi geçti” demişti. Tüm Üni-Sen’den bu görüşü destekleyen açıklama geldi.
Tüm Üniversite Çalışanları Sendikası (Tüm Üni-Sen) Genel Başkanı Mecbur Bodur, sendikalarına üye bir üniversite çalışanının, eski rektör İbrahim Taş döneminde açtığı davayı kazandığını belirterek, “Mahkeme emsal nitelikte bir kararla, Mobbing uygulandığına karar verdi. Üniversiteyi tazminat ödemeye mahkûm etti, ‘Taş Devri’nde mobbing yapıldığı tescillendi” dedi.
Genel Başkan Mecbur Bodur, Prof. Dr. İbrahim Taş ve ekibinin Taş Devri ilkelliğini aratmayan yönetim tarzının BŞEÜ’yü yıprattığına vurgu yaparak, o döneme ait bir olayı daha kamuoyu ile paylaşmak istediğini kaydetti.
BŞEÜ’yü hiçbir zaman zor durumda bırakmak istemediklerini dile getiren Mecbur Bodur, “Maksadımız hiçbir zaman devletimizin kurumlarını zor durumda bırakmak veya saygınlığını zedelemek olmamıştır ve olmayacaktır. Ancak kamu kurumlarında sorumluluk sahibi, yetkili, atanmış veya seçilmiş idarecilerin, bulundukları makamdan aldıkları güç ile, kamu çalışanlarının, kamu kurumlarının ve dolayısıyla devletin itibar ve saygınlığına, zarar veren uygulamaları söz konusu olduğunda sendikamız her zaman bu gibi uygulamaların karşısında olmuş ve olmaya da devam edecektir” ifadelerini kullandı.
TAŞ DEVRİ’Nİ TAZMİNATA MAHKÛM EDEN SÜREÇ
Tüm Üni-Sen Genel Başkanı Mecbur Bodur, mahkemenin Taş Devri’nde mobbingi tescillediği ve üniversiteyi tazminat ödemeye mahkûm ettiği sürece ilişkin basın açıklamasında, şunları kaydetti:
“Saygıdeğer kamuoyunun malumu olduğu üzere, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi’nde bir önceki yönetim tarafından uygulanan hukuk ve etik dışı birçok uygulama nedeniyle, zaman zaman Sendikamızca bazı eleştiriler ve uyarılar yapılmak zorunda kalınmış ve önceki yönetim döneminde yapılan yanlış ve hatalı uygulamaların, gerek kuruma ve gerekse kurum çalışanlarına verdiği zararlar kamuoyunun gözleri önüne serilerek bu kötü gidişattan vazgeçilmesi çağrılarında bulunulmuştur.
Ne yazık ki, uyarı ve çağrılarımıza kulak tıkayan önceki dönem yöneticilerinin yaptığı hatalı ve hukuka aykırı uygulamalar sonucunda, bizlere başka seçenek kalmadığı için yargıya taşıdığımız haksız ve hukuka aykırı uygulamaların karşılığında bağımsız mahkemelerimiz tarafından verilen kararlarla her seferinde söylediklerimizde haklı olduğumuz bir kez daha kanıtlanmış ve yargı yoluyla tescil edilmiştir.
Nitekim, Sendikamızca yapılan uyarı ve çağrıların doğru ve haklı olduğunun son kanıtı olarak, akademisyen bir üyemize “Görev tanımı kapsamında olmadığı halde verilen ve yapması istenen bir işlemde, sehven yapılan hata nedeniyle uygulanan disiplin cezasına yaptığımız itiraz da kurumun ilgili birim amirleri ve önceki Rektör tarafından görmezden gelinmiş, kayıtsız kalınmış ve konu yargıya taşınmak zorunda kalınmış idi.
Dava sonucunda 21.03.2019 tarihinde Sakarya 1. İdare Mahkemesi sendika üyemiz lehine“davacının görev tanımında yer almayan bir görevin yerine getirilmesi esnasında sehven yapıldığı anlaşılan hatalı bildirimi nedeniyle "Verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunması, kullanılması ve bakımında kusurlu davranmak fiilinin sübuta erdiğinden söz edilemeyeceği...” gerekçeleriyle verilen uyarı cezasının hukuka uygun olmadığına karar vermiştir.
Bunun üzerine davalı idare İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’ne kararın temyizi için başvuruda bulunmuştur. Ancak İstanbul Bölge İdare Mahkemesi de tesis edilen işlemde Anayasanın üstünlüğü ve Hukuk Devleti ilkesine uyarlık bulunmadığı gerekçeleriyle davalı idarenin istinaf talebini reddetmiştir. Böylelikle üyemize verilen uyarı cezasının iptali de kesinleşmiş ve içtihadi açıdan emsal bir karar ortaya çıkmıştır.
Söz konusu karar özellikle 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 31. Maddesi uyarınca ders vermekle yükümlü olan Öğretim Görevlilerine, söz konusu kanunla bağdaşmayan görevler verildiğinde ortaya çıkabilecek muhtemel olumsuzluklarda ceza verilemeyeceğini göstermesi bakımından önemli ve emsal bir karar niteliği taşımaktadır.
Üyemizin yaşadıkları bu kadarla sınırlı kalmamış; idarenin yapmış olduğu diğer haksız uygulamalar nedeniyle yine, Sakarya 1. İdare Mahkemesi’ne kendisine psikolojik taciz yapıldığı gerekçesiyle başvuruda bulunmuştur. Sakarya 1. İdare Mahkemesi ise vermiş olduğu kararında “Yapılan açıklamalar, irdelemeler dikkate alındığında ve tüm bilgi ve belgelerin bir bütün halinde değerlendirilmesinden; davacı hakkında ayrımcılık yapıldığı endişesine yol açacak şekilde disiplin cezası verildiği, davacının bilgi edinme hakkının hukuka aykırı olarak engellendiği, idarenin hukuka aykırı işlemleri ile davacıda diğer personel ile arasında eşitlik ilkesine aykırı davranıldığı şüphesinin oluşmasına sebebiyet verildiği görülmüş olup, bu durumların belirli bir sistematiklik içerisinde gerçekleştiği değerlendirilmiş, davacının kişilik haklarına sistematik şekilde; saldırı, müdahale, eşitlik ilkesini zedeleyici mobbing niteliğinde olduğu sonucuna varılmıştır” hükmü ile bir başka emsal nitelikte karara imza atılmış, önceki Rektör Prof. Dr. İbrahim TAŞ döneminde, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörlüğü’nün psikolojik tacizde bulunduğunu kabul etmiş ve üniversiteyi 2.500 TL.- tazminat ödemeye mahkum etmiştir.
Bahse konu karar öncesinde yaşanan ve dava açmamızı gerektiren süreç ise, Üyemizin 4982 sayılı kanun kapsamındaki bilgi ve belge talepleri hukuka aykırı bir şekilde reddedilmiş, aynı konu ve niteliğe sahip bir soruşturmada başka bir personele ceza verilmezken üyemize uyarı cezası verilmiş, sonrasında mobbing komisyonuna amirlerinin üyemize yapmış olduğu baskılar nedeniyle şikayette bulunulmasına rağmen komisyonun üyemize hiçbir tebligat yapmaması suretiyle savunma hakkı engellenmiş, üyemize kınama cezası sadece amir tarafından verilebilecekken usulsüz bir şekilde komisyon oluşturulmuş ve bu suretle de üyemizin gizli kalması gereken tüm bilgileri Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu’nda ilgisiz tüm kişilere duyurularak üyemiz itibarsızlaştırılmaya çalışılmış, komisyonun usulsüz bir şekilde kurulması yetmemiş, kurula sendika temsilcimiz de çağrılmamıştır ki böylelikle üyemizin sendikal hakkını kullanması da engellenmiştir.
Ayrıca Kamu Denetçiliği Kurumu’nun üyemize verilen kınama cezası öncesinde soruşturmanın yüzeysel yapıldığını ve tekrar değerlendirilmesi gerektiği konusunda rektörlüğe bildirimde bulunmuş; bununla birlikte üyemiz yapılan soruşturmanın usulsüz olduğunun ve yanlış bir şekilde yürütüldüğünü hukuki gerekçeleriyle birlikte soruşturmacı Dr. Öğr. Üyesi O.E.’ye iletmesine rağmen O.E aynı yanlışta ısrar etmiş ve dönemin rektörü Prof. Dr. İbrahim Taş da aynı yanlışın altına imzasını atmıştır.
Üyemizin kınama cezası ile ilgili yasal süreci devam etmekte olup Mayıs ayı içerisinde ayrıca kamuoyu sendikamızca bilgilendirilecektir.
Bizler yaptığımız çağrılarda, Üniversite idaresinin amacının elindeki yetkilerle personele ceza vererek personeli yıldırmak değil; personeli çalışmaya teşvik ederek Milletimizin ve Devletimizin kalkınmasına yardımcı olacak faaliyetlerde bulunulmasını talep ederken, her şeyin kendi gerçekliğinden kopartıldığı Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi’nin önceki döneminde, diğer gerçeklerle birlikte kendi gerçekliğinden kopan, eğilip bükülmüş olayları gerçek kabul eden İbrahim TAŞ ve ekibi kendi varlığını adaletle değil; uyduruk soruşturmalara dayalı olarak verdiği cezalarla kanıtlamaya uğraşmış ve üniversitemizin saygınlığına ve kurumsal kimliğine bu anlamda pek çok zarar vermişlerdir.
Bilecik gibi Türk tarihinin önemli bir dönüm noktasını teşkil eden güzide bir şehrin böylesine basiretsiz bir üniversite idaresine sahip olması, her şeyden önce birer üniversite çalışanı olan bizleri fazlasıyla üzmüş, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitemizin kurumsal saygınlığına göz göre göre verilen zararlar, aynı zamanda kamuoyu genelinde de kaygıyla ve endişeyle takip edilmiştir.
Bununla birlikte ataması yeni yapılan ve Anadolu Üniversitesi gibi köklü bir kurumdan gelen Rektörümüz Sn. Prof. Dr. Şükrü BEYDEMİR'in tecrübesi ve bilgi birikimiyle en kısa zamanda üniversitemizi “TAŞ devri ilkelliğinden” kurtaracağına ve Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi’ni olması gereken çizgiye taşıyacağına yönelik inancımız tamdır.
Bu bağlamda önceki yönetimde yer alan başta eski rektör Prof. Dr. İbrahim TAŞ ve eski Genel Sekreter vekili Prof. Dr. Cihan DARCAN olmak üzere üyemizin yaşadığı tüm bu hukuksuzluklarda sorumluluğu bulunan ilgili birim amirleri ve sorumluları hakkında, adli ve idari yargı makamlarına başvuru haklarımız sendikamız hukuk müşavirliğince saklı tutulmaktadır.
Bu süreçte üyemizden desteklerini esirgemeyen Eskişehir Barosu avukatlarından Sn. Mikail BAŞPINAR’a ve Sn. Özge ALTINKÜPLÜ KANTEKİN’e teşekkürü bir borç biliriz.
Kararın üniversite ve kamu çalışanlarına hayırlı olmasını diler, Tüm Üni-Sen ailesi olarak mağduriyet yaşayan üniversite personellerinin her zaman yanında olacağımızın bilinmesini isteriz.”
Kaynak:Ahmet MEŞE
Bu haber toplam 7870 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.