MUŞTULANMIŞ FETİH: FETH-İ İSTANBUL (2)
Hudeybiye anlaşmasının fetih müjdesi ile alakalı olarak ciddi sonuçları olmuştur. Hudeybiye sulhunun yol açtığı gelişmeler birden fazla fethi beraberinde getirmiştir: 1. Bu antlaşmadan sonra Hayber fethedilmiştir. 2. Mekkeli müşriklerle savaş ihtimali geçici olarak kalktığı için iki tarafın halkı birbirine gidip gelmişler, görüşmüşler, İslâm hakkında bilgi alış verişi yapılmış ve birçok müşrik ihtida etmiş, İslâm ile müşerref olmuştur. 3. İki yıl sonra on bin kişilik bir ordu ile Mekke üzerine yürüyen müminler burayı kolayca fethetmişlerdir. 4. Daha önceleri müslümanları muhatap kabul etmeyen ve çözümü savaşta arayan müşrikler ilk defa bu antlaşmada karşı tarafı tanımışlar, onlardan güvenlik talep etmişler, müslümanların o yıl yapmak istedikleri umre ibadetini bir yıl sonra gelip yapmalarını kabul etmişlerdir (DİB, Kur’an Yolu tefsiri, aynı ayet).
Bütün bu gelişmeler istikbalde tahakkuk edecek, İslam tarihinde önemli yeri olan fetihlerin gerçekleşmesi için bir zemin teşkil etmiştir. Ayette geçen fetih müjdesi, tarihi seyir içerisinde İslam fetihlerinin ve bu günkü İslam coğrafyasının boyutlarının adeta bir müjdesidir.
İstanbul’un fethini de bu çerçevede ele almak kabildir. Hepimizin bildiği gibi İstanbul’un fethedileceği Peygamber efendimiz tarafından özel olarak müjdelenmiş, onu fetheden kumandan ve fetheden asker övülmüştür. Bu övgüye mazhar olmak isteyen Müslümanlar İslam tarihinde bu şehri birçok defa fethe teşebbüs etmişler fakat muvaffak olamamışlardır. O müjde şöyledir: “İstanbul elbette fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden asker ne güzel askerdir.” Ayrıca başka bir hadis-i şerif de Buhari’nin muhtasarı olan Tecrid-i Sarih’te yer alır (Hadis için bakınız: Tecrid-i Sarih, c.8, sh.337-Hadis No:1231. ayrıca izahını da okuyunuz).
İstanbul’un fethi tarihin akışını değiştirmiştir. Bu fetih kuru bir cihangirlik sevdasının neticesi değildir. İlahi müjdeye mazhar olma aşkının eseridir. İstanbul’un fethi, Ayit-i kerimede (Fetih Suresi, 1-3) Peygamber efendimiz (SAV)’e tamamlanması vaat edilen nimetin bir tahakkukudur. İstanbul’u fethetmekle Osmanlı devleti, cihan devleti olmasına merkezlik etmiş ve cihan fethinin istinatgâhı kılmıştır. İ’lay-ı kelimetullah yolunda cihana merkez olmuştur. Dolayısıyla Rasulullah Efendimize vadedilen fetihle nimetin tamamlanmasında, ilelebet sönmeyecek bir fetih meşalesinin ocağı olmuştur. Bu gün dahi bütün dünya üzerinde İslam âleminin umutlandığı nazargâhtır. Aynı zamanda gayr-i müslim dünyaya karşı İslam’ın izzetinin savunma istinatgâhıdır.
Yazımızı, Prof. Dr. Mustafa KARA’nın, Diyanet Aylık Dergi’nin Mayıs 2007 sayısında yayınlanan İstanbul’un fethi ile ilgili yazından, Nurettin TOPÇU’ya ait şu sözlerle bitirmek istiyorum: “Büyük atamız Fatih’in bize bıraktığı mirası Konstantiniyye’nin fethinden ibaret görmek onu anlamamaktır...” “Yüzyıllar fetihlerin kapısıdır. Biz mazide büyük fetihler yapmış bir milletiz. Biliyoruz ki fethin birçok şekilleri vardır. Kılıçla ve şiddetle fetih yapılır. Siyaset ve maharetle fetih yapılır, kalemle ve hitabetle fetih yapılır. İmanla telkin de fetihler yapıcıdır. Kalp yoluyIa yapılmış sonsuz fetihler vardır. Aşkın dünyamızda nice fetihler yaptığına şahidiz...”
Topçu devam ediyor: “İki fetihten bahsedeceğiz. Çünkü insanın iki dünyası var. Hırs için sürünen vücuduyla aşk için yaratılan ruhu. Vücut, ruha dayanmış bir köprü veya aşka götüren yol olmadıktan sonra, varlığımıza sarılmış bir musibettir. Fethin de iki cephesi vardır. Maddeden ibaret olan toprağın ve servetin fethinden, aydınlıklar âlemi olan ruh dünyasının fethine yükselmedikten sonra, şu arzın senle ben arasında paylaşılmasından ne çıkar... İkinci fetih, ruhun fethidir ve birincisi buna ulaştırıcı vasıta olunca mübecceldir, manalıdır, değerlidir ve Peygamber’in diliyle tebşirlere lâyıktır. Fatih, bu ikinci fethi başarmış olan büyük bir insandı. Onun fikrî, ruhî teşekkülü bu işi başarmaya kifayetli idi. İstanbul sadece üzerinde Türk bayrağı dalgalansın diye alınmadı. Havasında büyük ruhlar yükselsin diye fetholundu...”
Bu haber toplam 2438 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.