'ŞADİ ABİ İTİRAZIM VAR'
Gazetemizin 2 Temmuz Salı günkü sayısında ‘İSTANBUL TRAFİĞİ İMAMOĞLU’NU BEKLİYOR’ başlıklı köşe yazım yayınlandı.
Basın Masası’nın gündem belirleyen konuşmacısı Sedat Bayam ‘ŞADİ ABİ İTİRAZIM VAR’ başlığıyla cevap göndermiş. Cevabı aynen yayınlıyorum. Bayam, CHP’den çok sol bakış açısına vurduğum düşüncesiyle çok içerlemiş. Sol bakış açısının anlaşılması açısından yazının kamuoyu tarafından okunmasını istedim. Cevabım olacak, bekleyin.
ŞADİ ABİ İTİRAZIM VAR
02.07.2019 tarihli Sakarya gazetesi haber sitesinden bakınız Sayın Şadi Erdal “İSTANBUL TRAFİĞİ İMAMOĞLU’NU BEKLİYOR” başlıklı bir köşe yazısını kaleme almış.
Yazıyı okumadıysanız okuyunuz lütfen’ SAĞ BAKIŞ’ açısını görebilmek için güzel bir örnek.
Yazısında Şadi abi kısaca İstanbul’da Boğaz geçişi için yapılan köprüler üzerinden Cumhuriyet Halk Partisine sitemde bulunuyor.
Hepsine karşıydınız diye yazarken son seçimde İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı seçilen ve hemen sonrasında Fatih Sultan Mehmet köprüsü üzerinde Karayollarının yaptığı tamirat sonrası tıkanan trafiğin ve trafikte yaşananların derdini “Hiçbir köprünün yapılmasını istemeyenler tamiratı bahane etmeden sorunu çözün” diyor.
Son satır İmamoğlu İstanbul Trafiği seni bekliyor.
İçerikte 1. Köprünün yapımına CHP karşıydı diyor.
2. Köprünün yapımına CHP karşıydı diyor( CHP diye parti o tarihlerde yok 80 darbesi ile kapatılmıştı ve açılması köprünün açılışından sonradır)
3. Köprü yapımına CHP karşıydı diyor.
İmamoğlu üzerinden CHP hedef alınarak ‘haydi hallet görelim’ gibi yorumlanabilecek bir çıkarım yapıyor.
İşte tam burada İtirazım var. Bence yazı asıl konudan saptırılarak veya atlanılarak 40 yıldır yanlış yapılıyor diyenlere haksızlıkla “çözün sorunu da görelim” denemeyecek kadar yanlı.
Neden?
Çünkü İstanbul’un trafiğini, keşmekeşini, sıkıntılarını ve köprülere mahkûm edilmiş durumunun sorumlusu Sağ iktidarlar.
Şadi abinin CHP ile kastı SOL düşünce diyerek bakarsak;
Önce 1960-70 li yılların Türkiye sinden bakabilmeli ve CHP üzerinden değil Sol Bakış açısıyla 1. Köprü tartışmalarından başlamalıyız.
Solcular, “gelişmişliğin sembolü” olarak gösterilen Boğaziçi Köprüsü’ne karşı çıktı.
Kampanyalar düzenlediler. Yürüyüş yaptılar.
Peki niye karşıydılar; dertleri neydi?
Bir kere, konu köprüye karşı çıkmak değildi. Karşı çıktıkları Boğaz Köprüsü’ydü.
Bugün görünen o ki bu isteklerinde haklıydılar. Neden mi?
Diyorlardı ki, “Köprü İstanbul’un ulaşım sorununu çözmez.”
Çözüm; şehri yeniden planlamakla halledilebilir.
Örneğin, iki yakada iki merkez oluşturulmalı. Yani evler Asya’da, işyerleri Avrupa’da olmaz.
İki ayrı şehir yapılanmasına gidilmeliydi. Böylece ulaşım çözülebilirdi.
Aksi takdirde, bir köprünün yetmeyeceği, yıllar içinde köprü sayısının sürekli artırılacağı ve dünyalar güzeli Boğaz’ın neredeyse asfaltla kapatılacak hale geleceğini ileri sürdüler.
İlla bir köprü yapılacaksa uç bir noktada ve sadece transit geçişler için yapılmalıydı.
Boğaz’ın kirletilmesi, doğanın yok edilmesi gibi etmenlerin tartışmalarını yok sayalım.
Biz sorunu hep günübirlik çözümlerle halledeceğimizi sanıyoruz.
Sonuç? Birinci köprünün üzerinden 40 yıl geçti, 2. Köprü ve 3’üncü köprü.
İstanbul Trafiği hala kilit, hâlâ sorunlu öyleyse 20 yıl, 40 yıl, 100 yıl sonra neyi tartışılacak?
Kaçıncı köprüyü konuşacağız?
Solcular karşı çıkmakta haklı değiller miydi?
Niye köprü?
Evet, solcuların Boğaz köprüsüne karşı çıkmalarının birden çok nedeni vardı.
Bunlardan biri de, ülke kaynaklarının kullanımıyla ilgiliydi.
Köprünün toplu taşıma yerine özel taşıtların rahat geçişi için yapıldığını iddia ediyorlardı.
Haksız da değillerdi...
ABD, Marshall yardımlarının en önemli koşullarından birisi de ulaşıma yani karayoluna yatırım yapılmasıydı. Türkiye, ABD’nin isteğini harfiyen yerine getirdi.
1950 yılına kadar yoksul Türkiye Cumhuriyeti’nin 7 bin 671 kilometre demiryolu vardı.
Bugün ne kadar biliyor musunuz; 12 bin 608 (2017) kilometre (2012-2016 arası 1572 km).
1950’den sonra topu topu 5 bin kilometreyi bile bulmayan demiryolu yapıldı.
ABD’nin isteği üzerine Türkiye demiryolu değil Karayolu yaptı. Hâlâ da yapıyor.
Solcular demiryolu, toplu taşıma dedikçe, demiryolu komünistlerin, karayolları ise sağcıların simgesi haline getirildi!
Ülke gerçekleri hiç göz önüne alınmadı. Doğru dürüst planlama yapılmadı. Dönemin Devlet Planlama Teşkilatı da 1. Köprünün yapılmasına karşıydı (sadece sol değil)
Güngör Uras Milliyet gazetesindeki köşesinde 26 Ağustos 2016 tarihli ‘Üçüncü Köprü hayırlı olsun’ başlıklı köşe yazısında diyor ki:
‘İşte burada, Birinci Köprü’ye “Hayır” diyenlerin, Ne demek istediklerini hatırlatmakta yarar vardır.
Devlet Planlama Teşkilatı’nda çalışanlar (ben ve karım dahil) Boğaz üzerinde köprü yapılması gündeme geldiğinde “Köprüye hayır” kampanyası başlatmışlardı.
“Köprüye hayır” diyenlere “Neden hayır?” soran olmadı. Veya sormak işlerine gelmedi. ”Plancılara kalsa bu köprü yapılamayacaktı” havası yayıldı.
O yıllarda Plancılar, İstanbul’un “Nazım Planı”nın bir an önce yapılması için çaba gösteriyorlardı. Yabancı ve yerli şehircilik uzmanları diyorlardı ki: “İstanbul’un Nazım Planı yapılmadan, köprü yapılır ise, çarpık yapılaşma gelişir. Önlenemez. Anadolu yakası yatakhane, Avrupa yakası işyeri olur. İnsanlar sabah uyanır. Anadolu yakasındaki işyerine gitmek için köprüden geçer. Akşam, uyumak için gene köprüden geçerek Anadolu yakasına döner. Böyle bir trafiğe bir köprü yetmez. Köprüler birbirini doğurur.’
Dönemin Mimarlar Mühendisler Odası da Köprüye karşıydı.
Mecit Ünal Aydınlık Gazetesi, 1.9.2016 tarihli ‘ Boğaz Köprüsüne karşı çıkan şair! ‘ Başlıklı yazısında
Birinci köprüye karşı çıkan TMMOB’un gerekçesi, köprünün kentleşme ilkelerine aykırılığı idi. İstanbul Boğazı’na yapılacak bir köprü, “kentin gelişimini olumsuz yönde etkileyecek, arsa spekülasyonuna açık, pahalı bir şehir biçimi geliştirecektir.” İdi. Aynı yazı içinde İstanbul âşığı Şair Yahya Kemal’in Boğaz’a yapılacak bir köprünün şehrin ölüm fermanı demek olacağına dikkat çeker. Yahya Kemal’in Boğaz geçişi için önerisinin, deniz altından yapılacak bir tünel olduğunu belirtir.
DPT uzmanları, aydınlar, şehir plancılarının boğaz köprüsüne karşı çıkma nedenleri ile Sol düşüncenin nedenleri bazı konularda ortak olsa da Sol’un köprüye karşı çıkış gerekçesi aslında Türkiye’nin bugün yoğun olarak tartıştığı bir konuyla yakından ilgiliydi:
Slogan İstanbul’a köprü değil Hakkâri’ye okul yapılsındı.
Dönemin aydınları, Boğaz köprüsüne harcanan parayla, Güneydoğu’da okulsuz köy kalmayacağını ileri sürdüler. Sloganları “Boğaz’a değil Zap’a köprü” idi.
Solcular meselenin ekonomik yönüyle de ilgiliydiler.
Sadece İstanbul gibi metropoller değil, başta Güneydoğu olmak üzere ülkenin yoksul bölgeleri de kalkındırılmalıydı. Halbuki bölgeler arasında uçurum giderek açılıyordu.
Aydınların Kürt sorununun temel nedenlerinden bir olarak gördüğü yoksulluğu ilk dile getiren de o yıllarda kurulan Türkiye İşçi Partisi’ydi.
TİP, Kürt sorununu ele alıp somut öneriler getiren,“Doğu Mitingleri”nde talepleri dile getiren bir partiydi.
Sonra ne oldu: Kürt açılımını dile getiren bu ilk parti, 12 Mart 1971 askeri darbesiyle kapatıldı.
İstanbul’da köprüye hayır deyip, Hakkâri’de okul isteyen solcular kampanyalarını bir eylemle Türkiye’ye duyurdular.
Zap Suyu’nun zapt edilemeyen suları üzerine köprü yapmak için kolları sıvadılar.
İstanbul, Ankara ve İzmir üniversitelerinin mühendislik bölümlerinde okuyan öğrenciler Hakkâri’ye gittiler. O zorlu şartlarda Zap Suyu’na köprü yaptılar.
Bu yerin seçilmesinin nedeni, Zap Suyu’nu aşıp okula gidemeyen öğrencilerin okuyabilmelerini sağlamaktı.
Zap’a köprüyü kendi olanaklarıyla yapan devrimci öğrencilerin bir de sürprizleri vardı.
Yaptıkları köprü Boğaziçi Köprüsü’nün prototipiydi!
Üniversite öğrencilerinin binlerce kilometre uzaklıktan gelip Zap’a köprü yapması Hakkâri köylülerini çok heyecanlandırdı. Lokmalarını paylaştılar.
Gazeteler öğrencilerin köprü çalışmalarını hemen her gün okuyucularına duyurdular.
Sonunda köprü yapımı bitti. Yapılan köprüye “Devrimci Gençlik Köprüsü” adı verildi.
İdealist gençlerin bin bir emekle yaptıkları köprünün başına sonra ne geldi biliyor musunuz?
1999 yılında kimliği belirsiz kişiler tarafından havaya uçuruldu!
Yani İstanbul’da köprüye evet diyenler Zap Suyu’nda köprü istemiyordu!
Türkiye’de yıllardır Kürt açılımı ve Boğaziçi’nde yapılan köprüler üzerinden İstanbul trafiği, yaşanılmazlığı tartışılıyor.
Sol bakış ne diyordu? İstanbul’a köprü değil Hakkâri’ye okul yapın!
Ülke kaynaklarını yurdun her köşesine dağıtın.
Yoksulluğu ortadan kaldırın.
“İstanbul’a köprü değil Hakkâri’ye okul yapın” sloganı bugün bile kavranabilmiş görünmüyor..
Sağ bakış hala ne diyor?
Bunlar köprüye karşı, her şeye karşı…
Temel sorunun ekonomik olduğunu görmek istemiyorlar.
“Kürt sorununu ağalara, şeyhlere, şıhlara dayanarak, ‘din kardeşliğiyle’ çözemezsiniz” diye Hakkâri’ye gidip köprü kuran bakış açısına;
“Bunlar köprüye de karşıydı” diyebiliyorlar.
Sağ bakış CHP üzerinden herşeye karşılar söylemine devam edeceğine ülkenin gelişmesine ve kaynakların adil kullanılmasına olanak hazırlasaydı. Doğu ve Güneydoğu sorununun temelinin eğitim olduğunu görebilseydi, oy uğruna Ağalara, Aşiretlere, Şeyh’lere bölgeyi teslim edeceğine zamanın başbakanı rahmetli Ecevit dediği gibi “Su Kullananın, Toprak İşleyenindir” diyebilseydi bugün Kürt Açılımıyla, Bölgesel Kürt Yönetimi ayağıyla, Kürt devletiyle, PKK terör örgütü ile uğraşmıyor olacaktık.
Varsın CHP köprülere karşıydı yazsınlar CHP söylemi beni çok bağlamıyor, cevapları varsa versinler. Şadi abinin söyleminin SOL düşünceye olduğunu kabullenirsek işte itirazım.
Bu yüzden dün boğaza köprüye karşıydık, haklı olduğumuz bugün geldiğimiz noktada tescillendi.
Uzun bir yazı oldu özür ancak daha kısa anlatma şansım zordu sabrınız için teşekkürler
Saygılarımla. Hoşça ve Dostça Kalınız.
Not: Yazı içeriğinde Soner Yalçın’ın Hürriyet gazetesi 30 Ağustos 2009 tarihli “Boğaz’a köprü yapanlar Kürt açılımı yapamaz” başlıklı yazısından alıntı yapılmıştır.
Bu haber toplam 2856 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.