Osmanlı zamanında Devlete karşı nice isyanlar oldu. Cumhuriyet kurulduktan, 1946 yılında çok partili siyasi hayata geçilip milletin seçtiği iktidarları devirenleri gördük. 1960 ihtilali, 12 Mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 ihtilali ve 28 Şubat'ı sayabiliriz. 15 Temmuz Darbe Girişimi bunların hepsine rahmet okunur cinsten oldu.
Yaşanan bütün darbelerin ve darbe girişimleinin arkasında Amerika'nın olduğu yıllar sonra anlaşıldı. 15 Temmuz'un içinde yer alanları yine Amerika'nın, gizli teşkilatı CIA'nın olduğu bir gerçek. Liderliğini Fetullah gülen yapsa da bir kişinin 40-45 yıl geniş kapsamlı planı hazırlayıp tatbike koyabileceğine inanamayız.
Bu plan sadece Türkiye'de uygulanmaya konmuyor. Bütün dünyada tatbikat devam ediyor. Son yıllarda Türkiye'nin ilerleme kaydetmesi ve "Dünya beşten büyüktür, dünya politikalarında bende varım" dediğinde yetiştirilen hainler devreye sokuldu. Çeşitli entrikalı denemeler bir bir devre dışı bırakıldıktan sonra da en son 15 Temmuz harekatı başlatıldı.
Türkiye darbe girişimiyle 50 milyar dolar kaybettiği yetkililer tarafından ifade edildi. Bu bugün görünen maddi zarar. Esas kaybedilen maddi ve manevi zarar yıllar içinde hep görülecek. Başta evlatlarını okuyup hayatlarını kurtarsın, millete hizmet etsin düşüncesinde olan ailelerin evlatlarını ellerinden alanlar o çocukları kirli emellerine ulaşmak için yetiştirdiler. O aileler bugün perişan ve çaresizler.
Vatanına milletine sadık ailelerden koparıp alan hainler bu gençleri kendi müflis emelleri için kullandılar. Bu gençler hem vatan haini damgasını yediler hem de ülkemiz onca iş gücünden ve beyin takımından istifade edemez hale geldi. Aileler perişan, onlardan olan çocuklar daha da perişan hale gelmesine vesile oldular.
Son 40-45 yıl iktidarın tam ortasında veya bir ucunda yer alan iktidarlar ve muhalefetle beraber tehlikenin farkına varmayışlarıyla hatalı olduklarını düşünüyorum.
Devletin kurumları bir bir ele geçirilirken, zamanla üstünlük sağladıklarında korkutma yöntemlerini kullandıkları bir gerçek. bunu farkedenlerin bir kısmı seslerini çıkarmadılar. Seslerini çıkaralara ise kulak verilmedi.
İlk başta cemaat adıyla yola bu hainlerin "Dinler arası diyalog" "Başörtüsü füruat" "Cennete sadece müslümanlar değil, diğerleri de gidecek." gibi daha nice islama aykırı görüşler ileri süren bu hainlere Diyanet Teşkilatı gereken açıklamaları yapmadı. Halkımızı aydınlatmadı. Daha o zamanlar İslam ile alakası olmayan konuşmalarına teşkilat doğru açıklamalar yapsaydı halkın rağbetini önlemiş olurdu.
Halk Müslüman Türk olmayanları askeri okullara alınmadığını biliyordu. Halbuki yapılan bütün ihtilallerin içinde yer alan subayların içinde anası veya babası müslüman olmayan ermeni veya başka milletten kriptoların oldukları görüldü. Adamlar hedefe varmak için her yolu mübah görmüşler, hepsini denemişler.
Sakarya Gazetesinin gördüğü tehlikeyi yetkililer maalesef göremediler. "Maaş devletten, emir kimden" manşeti bu adamların ihanetini en güzel ifade ediyor.
Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne vekaleten Yalova'dan getirilen bir İl Müdürünün yanlış, hatalı idareciliğini bir yıl yazdık, çizdik. Uzun bir zaman Vali müfettiş görevlendirmedi. Mecbur kaldı görevlendirdi, işlem yapmadı. Maalesef siyasiler gereken ilgiyi göstermedi. Banka promosyonlarıyla ilgili yanlış uygulamaları belgeleriyle gazetemizde nesredilmesiyle bakanlık müfettiş gönderdi ve müfettiş raporuyla görevden alındı. Şimdi o zamanın Valisi, o müdür görevlerinden ihraç edildiler. Biz ise o haberleri yaptığımızda FETÖ taraftarlarıyla epey mücadele etmiştik.
Düşman elbette durmaz. Bugün FETÖ ismiyle ülkemizi bölmeyi hedefleyenler yarın başka bir isimle hainliğe devam ederler. Yeterki biz geçmişte yaşadıklarımızdan ders alalım.