1984 YILI ERTUĞRUL GAZİ LİSESİ MEZUNLARININ 40 YILLIK DOSTLUĞU

Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR

Değerli okuyucularım bu hafta sizlere herkese, her okula nasip olmayacak bir olaydan bahsetmek istiyorum. Bir düşünürün hayatıma rehber olan bir sözü ile satırlarıma başlayacağım. “Zekâ düşündürür, karakter yaptırır. İnsan arkadaşlarını zekâları, dostlarını da karakterleri için seçmelidir.” Yaşamınız boyunca binlerce arkadaşınız olabilir. Çocukluk arkadaşı, askerlik arkadaşı, iş arkadaşı vb. Liste giderek uzar. Bu arkadaşlarınız belli günlerde sizi arar hatta ziyaret ederler, bazen de bir araya gelirsiniz. Tüm bu ilişkilerin temelinde bir nedensellik ilişkisi vardır. Ama dostluk başkadır. Dost en zor zamanlarınızda sizin yanınızda olan, sizinle aynı duyguları, kederi ve sevinci en az sizin kadar hisseden, paylaşan kişidir. Onun için hayatınız boyunca 2-3 tane gerçek dostunuz varsa siz dünyanın en büyük ve güçlü hazinesine sahipsinizdir.

Dost ve arkadaş arasındaki farkı erken yaşlarda öğrendiğim için standartın çok üzerinde bir dost birikimim oldu. Bu hafta sonu gördüm ki aslında dostlarımın sayısı düşündüğümün çok üzerindeymiş. Orta okulu Söğüt’te bitirdikten sonra eğitimime devam edebilmek için tek bir yol vardı, yatılı bir okula kaydolabilmek. Bu nedenle Bilecik Ertuğrul Gazi Lisesi’ne kaydoldum ve pansiyonundan faydalanabilmek için başvurdum. Okul başladıktan bir hafta sonra da pansiyona kabul edildim. Pansiyonda ülkemizin her yöresinde okumaya gelen farklı sınıftan öğrenciler kalmaktaydı. O yıllarda aramızdaki tek duygu kardeşlik duygusuydu. Lisede ise sınıf arkadaşlarımız ile beraberdik. Bizler yatılı olmamıza rağmen hiçbir gün kendilerinden bir ayırım, farklı yaklaşım görmedim, hissetmedim. Aynı kardeşlik duygusu sınıflarda da hakimdi. Aslında yatılı öğrenciler olarak biz biraz daha şanslı idik. Okul saatlerinde sınıf arkadaşlarımız, okul sonrası zamanda da yatılı arkadaşlarımız vardı.

Üç yılımız bu şekilde geçti. 1984 yılında mezun olup farklı üniversitelerde eğitim hayatımıza devam ettik. Tabi yaşam koşulları hepimizi iş odaklı yapmıştı. Geçen uzun yıllarda birbirimizden haber alma, tekrar bir araya gelme şansımız neredeyse yoktu. Çoğumuz emekli olup, teknolojinin iletişimde yarattığı devrimler sayesinde tekrar bir araya gelmeye başladık. İlk birlikteliğimiz 2019 yılı okulumuzun pilav gününde idi. Orada gördüm ki en kalabalık katılım 1984 mezunları tarafından yapılmıştı. Araya pandemi girmesine rağmen gelenek pek bozulmadı. Bu sene 7-8 Eylül tarihlerinde yine kalabalık bir 1984 mezun grubu olarak bir araya geldik. Organizatör arkadaşlarımızın gayretleri ile ülkemizin birçok noktasından mezun arkadaşlarımızın çoğu (bazı arkadaşlarımız eşleri ve çocukları ile birlikte) her şeyi bırakıp Bilecik’e, dostlarına, okulumuza geldiler. İki günlük bu birlikteliğimiz bizleri tekrar 40 yıl geriye götürdü.

Pazar günü öğleden sonra da okulumuzu ve pansiyonu topluca ziyaret ettik. Okul binamız hala aynı bina. Tabi geçen sürede sınıfların içi, mefruşatı değişmiş. Değişmeyen ortak anılarımız ve yaşanılanlar. İlk günkü sıralarımıza oturup aklımıza ilk gelen anılarımızı anlattık. Pansiyon binası ise yıkılıp yeniden yapılmış. Ertesi gün okul açılacağı için yeni öğrenciler odalarına yerleşmekteydiler. Fiziki koşullar çok değişmiş. Eski halinden bizler çıktıysak yeni koşullardan her sene en az bir Aziz Sancar çıkmalı, milletimizin göğsünü kabartmalı. Yeni öğrencilerin bu konuda hiçbir mazereti olamaz.

Atalarımızın dediği gibi bir acı kahvenin 40 yıl hatırı olurmuş. Bizim bir acı kahveye bile ihtiyacımız yok. Kimimizim ortaokuldan beri yaşadığı 6 yıllık, kimimizin lisede yaşadığı 3 yıllık beraberlik bizlerde 40 yıllık bir dostluk yaratmış. Hele pansiyon dahil birlikte geçen 24 saat bu dostluğu perçinlemiş.

Gerçekten hayatta çok az kişi ve gruba nasip olabilecek böylesi bir dostluğu, ahde vefayı yaşamak bizim hayatta sahip olabileceğimiz en büyük hazinelerden birisidir. Dünyada ancak çok köklü okulların yapabildiği bu davranışı “1984 Ertuğrul Gazi Lisesi Mezunları” yapıyorlar. Daha da önemlisi artık geleneğe dönüştü. Hiçbir amasız, nedensiz sadece gerçek birer dost olarak yılda bir kez bir araya geliyorlar. Bu diğer mezunlar ve okullar için de güzel bir örnektir. Şu anda ülkemizin farklı yerlerinde birbirleri için kalpleri atan Ertuğrul Gazi Lisesi Mezunları var. Bu ne resmi bir organizasyon ne de bir beklentinin ürünü. Sadece ve sadece gerçek dostluğun bir sonucu. Buradan değerli okuyucularıma ve özellikle de Ertuğrul Gazi Lisesi Öğrencilerine bir çağrıda bulunmak istiyorum. Hayatta sadece para, mevki biriktirmeyin. Değerler biriktirin. Değerler size güçlü bir bilişsel yapı kazandıracaktır. Değerleriniz ile topluma faydalı bireyler olabilirsiniz. Değerleriniz sizi kendinizin dışındaki her şeyden sorumlu bireylere dönüştürür. Ancak böyle kalıcı olabilirsiniz. Sahip olabileceğiniz önemli değerlerden birisi de gerçek dostlarınızdır. Biz şanslıyız. Bizim birçok gerçek dostumuz var. Buradan 40 yıl sonra tekrar bir araya gelen 1984 Ertuğrul Gazi Lisesi Mezunlarını saygı ile selamlıyorum. İyi ki varsınız kardeşlerim, dostlarım.

Not: EGL 40. Yıl Grubun oluşması ve organizasyonlarında emeği geçenlere teşekkür etmek istiyorum. İlk olarak okul arkadaşımız Suat Usta Bey’e. Kendisi yıllar sonra tekrar bizlere ulaştı, bir grup haline getirdi ve bu kapsamda sürekli çaba gösteriyor. İkincisi de 40. Yıl Kutlama Organizasyonu ekibine. Gönüllülük esası ile oluşan ekip yaklaşık bir yıl süren çaba sonrası bizlere eşsiz iki gün yaşattı.

Ziyaret esnasında yaşadığım bir diğer olay da kendisi küçük ama anlamı büyük bir çaba. Okulu ziyaret ettiğimizde “İl Eğitim Tarihi Müzesi”ni gördük. Ülkemizde bu gibi müzelerin çok kapsamlı ve başarılı örnekleri mevcut. Düziçi Eğitim Müzesi bunun güzel örneklerinden birisi. İl yöneticilerimize buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum. İlimizin de böyle kapsamlı müzelere ihtiyacı var. Okul müdürü odasının olduğu koridorda yer alan ve tamamen fotoğraflardan oluşan müze anlamlı bir tarihi seyir sunuyor. Beni asıl şok eden 1961 yılında okulumuzdan mezun olan (benim gibi o da köyden sonra yatılı okuyabilmiş) amcam İbrahim Aydemir ve köyümüze ait fotoğraf oldu. Aile arşivimizde olan fotoğrafı müzede görmek şaşırtıcıydı. 1962 yılında köyümüzün 4 km kuzey batısındaki Gölcük mevkiinden köy halkının kendi imkanları ile getirdiği içme suyuna ait törende konuşan amcama ait fotoğrafın tarihe mal olması kendisini de çok mutlu etti.


Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (14)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.