28 Şubat’ın darbeci mahkumları birer ikişer cezaevinden çıkıyor..
Ancak aynı sürecin haksız yere cezaevine koyduğu mazlumlar ise, “bir umut” diye cezaevinde gün sayıyorlar..
Adalet Bakanlığı, sürekli hastalık sebebi ile, cezaevindeki mahkumların durumlarının daha sıhhatli değerlendirilmesi ve gerekenlerin yapılması için çalışma başlattı.
Daha dar kapsamlı evvelki çalışmada, 28 Şubat’ın halka tepeden bakan isimlerinden Çevik Bir tahliye olmuştu..
Adalet Bakanlığı, şimdi biraz daha geniş bir çalışma başlattı.
Bu kapsamda, hafta içinde 28 Şubat’ta darbecilerle birlikte hareket eden, ama ismi pek bilinmeyen o dönemin komutanlarından Hakkı Kılınç da tahliye edildi..
28 Şubat davasına bakış açımı daha önce de dillendirmiştim..
80 yaşında, 85 yaşında insanların cezaevinde kalmasından mutluluk duyacak değilim..
Ama, yargılanıp cezaları kesinleşen o darbecilerin de, en azından milletten bir özür dileyerek, “O süreçte yanlış şeyler oldu.. Hakkına girdiğimiz insanlardan özür dileriz” demeleri gerektiğini, defalarca hatırlattım.
Bugüne kadar darbeci mahkumlardan hiçbirisinden, bu yönde bir açıklama gelmedi.
Hani şuna bile razıyım..
Diyebilirler ki, “Kardeşim zaten şu an bilinçleri yerinde değil. Sağlıklı bir muhakeme yaparak, nasıl öz eleştiride bulunsunlar?”
Ve devam etseler:
“Biz darbeden mahkum edilen şu ismin eşi olarak. Oğlu olarak. Kızı olarak. Birinci derece yakını olarak. Veya birinci derece yakını olmadığı için ikinci derece yakını olarak, eşimizin, babamızın, kardeşimizin, abimizin hakkına girdiği insanlardan helallik istiyoruz.”
Eyvallah diyorum..
Yeni nesil, 28 Şubat’ın tekrarı noktasında, “nasıl olsa kimseye bir şey olmuyor” noktasında bir kanaate vardığı an..
Zaten sağlık sorunları da olduğuna göre..
“Tahliye edilsinler” dedim, demeye devam ediyorum..
Ama, cezaevindeki darbeci mahkumların yanısıra..
Bir de..
28 Şubat’ta darbecilerin zulmettiği insanların hala cezaevinde olmaları konusu var..
Darbeciler, Adalet Bakanlığı’nın çalışması kapsamında, sağlık durumlarına göre tahliye ediliyorlar..
Ki cezaevine gireli, şunun şurasında bir-iki yıl oldu..
Buna rağmen tahliyeler başladı..
Ama eski yılların darbecilerinin oluşturduğu atmosfer içinde, herhangi bir suça iştirak etmediği halde..
“Şu örgüte yakın duruyor.”, “Bu örgütün ev aramasında ismin çıktı.”, “Asıl failleri yakalanamayan o olayın sorumlusu olduğunu tahmin ediyoruz” bakış açısı ile, halen cezaevinde olan insanlar var..
Açık söyleyelim..
2000 yılı öncesinde, PKK terör örgütüne karşı, devletin de bazı elemanlarının katkısı ile, Hizbullah diye bir yapılanmanın varlığından hepimiz haberdarız..
Bu yapılanmanın içinde, hangi sebeple olursa olsun, birebir suçlara karışanlar için, kusura bakmayan, “adil şahitler olunuz” ilkesi gereği, bir talepte bulunamayacağım..
Ama yakınen biliyorum..
Nice insanlar, “Örgüt evinde yapılan aramada, senin adın soyadın, kimlik bilgilerin çıktı. Gel bakalım örgüt üyeliğinden içeri” denildi..
Nice insanlar, memuriyetten atıldı..
Nice insanlara, “Örgüt evinde bir kağıtta ismin çıktı, ayrıca da şu kişinin iddiasına göre, şu suça da karışmışsın” eklemeleri ile, yüzlerce insanın hayatı karartıldı..
Benzer şekilde..
Sivas’taki Madımak otelinin yakılmasına karışan kim var ise, sağlık koşulları veya başka sebeplerle cezaevinden çıkmasına asla gönlüm razı gelmez.
Zaten şu an cezaevinde, otelin yakılmasından direkt sorumlu tutulan hiç kimse yok..
Ama ne var?
Hz. Peygamgamber’e hakaret içerikli kitabı Türkçeye çevirip yayınlayan Aziz Nesin’i anayasal hakkını kullanarak protesto eden suçsuz insanların, “Anayasal düzeni cebren değiştirmeye teşebbüs suçu”ndan yargılanıp, aldıkları mahkumiyet kararları var..
İşte o masum insanların içinde, şu an 30 yıla yakın süredir cezaevinde olan insanlar var..
Bunların sağlık koşulları el vermeyenlerin, 28 Şubat darbecileri için yapılan çalışma kapsamında durumlarının değerlendirilmesi gerekmez mi?
Darbecilere var da..
Darbecilerin oluşturduğu baskı ortamında, suçsuz yere cezaevine konulan insanlara yok mu?
Bakanlığın çalışması, cezaevindeki tüm mahkumlar için, eşit şekilde uygulanmalı..
Mahkumiyetleri tartışmalı olanlara, evleviyetle uygulanmalı..
Yıllarca, “yeniden yargılama” dedik.
Maalesef Hizbullah davasından dolayı herhangi bir suça iştirak etmedikleri halde, farazi isnatlarla cezaevinde tutulan insanlar için de.
Madımak dosyasından cezaevinde olan insanlar için de..
Yeniden yargılamanın yolu açılmadı..
Ki..
28 Şubat mahkumlarının, nihai kararlarını, FETÖ’cülerden arınmış Yargıtay üyeleri verdi..
Ama..
28 Şubat davaları diyebileceğimiz 2000 öncesi olayları üzerinden yapılan yargılamalarda, eski dönemin Yargıtay üyeleri son noktayı koydular..
Hatta bir hatırlatma daha yapmamız lazım..
28 Şubat darbecilerinin yargılanmaları yeni olduğu için.. 2010 sonrasında olduğu için..
Bunların Anayasa Mahkemesi’ne gitme hakları da var..
Gittiler de zaten..
Ama 28 Şubat darbecilerinin cezaevine koydurdukları ve halen cezaevinde olan insanlar için, 2010 öncesi de mahkumiyetleri kesinleştiği için, Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru prosedürü de işletilemedi..
Kanuni düzenleme mi olur?
28 Şubat darbecileri için yapılan sağlık taraması çalışmaları kapsamında mı olur..
2010 öncesinde kesinleşmiş olsa bile, halen cezaevinde olan insanlar için getirilecek bir ek hak ile mi olur.
Siyasi iktidar, cezaevindeki 28 Şubat mağdurlarının durumunu mutlaka masaya yatırmalıdır..
“Hak , hukuk, adalet” diyenler..
Kendi yandaşları 28 Şubatçıların apaçık darbe suçuna rağmen, onları cezaevinden çıkartmayı başardıkları bir ortamda..
28 Şubat mazlumlarının durumlarının incelenmemesi kabul edilemez..
Bu vesile ile, darbeciler için “Tahliye” isteyen kemalistlerin, solcuların, laikçilerin..
Bunun için “85 yaşında. Demans hastası, ihtiyaçlarını bile gideremiyor” gerekçelerini sunanların.
Aynı gerekçeleri gösteren insanlara zalimce yaklaşım gösterip, 28 Şubat’ın linç söylemini tekrarlamaları, dürüst olmadıklarını ilkesiz olduklarını da ispatladığını hatırlatalım.
Ali KARAHASANOĞLU-Yeni Akit Gazetesi