AĞLAYANLAR DEĞİL, AĞLATANLAR UTANSIN

İSMET CEP
Devlette devamlılığın esas olduğu bir gerçek. Ancak ister istemez yaşanan vedalar ve zamansız ayrılıklar üzüyor insanı. İşte bunun acıklı da olsa nadir bir örneğini yaşadı Bozüyük. Kendi değimiyle belki kısa oldu ama, bu kısa zamanda alçak gönüllü ve mütevazı kişiliği ile devletin babalık şefkatini hem personeline hem de Bozüyük halkına en iyi şekilde gösterdi, Ahmet KATIRCI. Bir kaymakam da olsa sonuçta insandı ve yapılan haksızlığı içine sindirememişti. Mertçe yapılmış olsa bir yıl değil 6 aylık görev bile kendisi için yeterliydi belki de. Sonuçta devletin her köşesinde canla başla mücadele edebileceğini ısrarla vurguluyor, ama siyasi komplo teorileri sonrasında bu yapılanları içine sindiremiyordu. Son veda konuşmasında “Gittiğim yerlerde vatan ve millet sevgisi ile bu memlekete hizmet ettim. Hiçbir zaman siyasi düşüncem olmadı, olamaz. Ömrüm boyunca hiç kimseye hiçbir kuruluşa siyasi nedenlerle siyasi düşüncesinden dolayı bir tek söz etmişliğim yoktur. Hiç kimse de bunun aksini iddia da edemez, ispatlayamazda. Ama zaman geliyor, bunları yaşıyorsunuz. Geldiğimiz gibi, gitmesini de bilmek lazım. Demek ki Bozüyük’te yiyecek ekmeğimiz içecek suyumuz bu kadarmış” sözleriyle yapılan haksızlık karşısında ki üzüntüsünü dışa vuruyordu. Veda yemeğinde söylediği türküyle yürekleri dağlıyor. Veda konuşmasında kelimeler boğazında düğümleniyor. Yine de dirayetli devlet baba duruşunu korumaya çalışıyordu. Ta ki ertesi gün kü hükümet konağında son uğurlama anına kadar. Herkes hükümet konağı önünde çift taraflı sıra olmuş Kaymakam Ahmet Katırcı’yı uğurluyordu. Ahmet bey bütün personeli ile tek tek tokalaştı. Yaklaşık bir yıl görev yaptığı hükümet konağına doğru döndü. “Yaklaşık bir yıl birlikte güzel şeyler yaptık. Kaldığımız yerden bu memlekete hizmet etmeye devam edin. Hakkınızı helal edin.” diyebildi. Belki de gelirken ne hayalleri ne düşünceleri vardı. Ama bu zamansız ayrılık onu gerçekten çok yıkmıştı. İşte hükümet konağına doğru son bakışında o ana kadar içinde barındırdığı duyguları onu ele verdi ve içinde ki volkan patladı. Gözyaşlarını tutamadı. Aracına biner binmez ise hıçkırıklara boğuldu. Kendisini uğurlayan personeline ne dönüp tekrar bakabildi, ne de el sallayabildi. Nasıl duygularıma yenildim dercesine utanmıştı belki, ama asıl utanması gereken ağlayanların değil de, ağlatanların olması gerekiyordu. Ama olmadı, olmayacak....
SAYGILARIMLA...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.