AİLE YILI ve BİZE DÜŞEN (2)

KIYMET ASLAN

Boşluklarımızı dolduralım. Geçtiğimiz hafta “yerel yönetimler ve aile” sempozyumundan genel başlıklarıyla ele aldığım yazıma, bugün konuşmacılar kısmındaki anlatımlarından, tespitlerinden aktarımlar yapacağım. Bu yönde kişinin boşluklarını doldurma meselesi üzerinden devam edelim. Boşluklar insanın zayıf yönleridir. Kendimizdeki boşluklar aileyi ortamını sağlıksız etkiliyor. Önce birey üzerine düşeni yaparsa, zayıf halka olmaktan kendini kurtaracak ve sağlamlaştıracaktır. Şunu bilmeliyiz? Aile bireylerinin de bilgi ve sosyal desteğe ihtiyacı her zaman vardır. Yetişkin anne-baba olmak iyi bilgi sahibi olmak anlamını taşımıyor. Anne-baba olmak, sorunla karşılaştığında çözüm ürettirmiyorsa zayıftır ve destek almalıdır. Bu yüzden destek alacağı birimleri, kaynakları insan iyi bilmeli. Eğitimi hayatından hiç eksik tutmamalı ama tutuyoruz!

(Eğitim derken yanlış anlaşılmasın: doktora yapın demiyorum, kişiliğinizi eğitmelisiniz) Karşılaştığımız sorunların ne kadarını çözebiliyoruz? Bunun farkında olalım ve kendi boşluklarımızı eğitimle dolduralım.

Aileyi zedeleyen karşılaştığı sorunlarla başedememe ve mücadeleyi bırakma, bıkkınlığın sebepleri, sorun yönetememekten geçiyor. Artık “aileye destek hizmetleri” veren bir çok STK ya da kurumların hizmeti bunulduğunu buradan duyurarak, biraz araştırma içine girmelerini öneriyorum. Mesela araştırmalarda boşanan çiftlerin %60 kadarı boşandığı eşiyle yeniden evlenmesi raporu bize “sorunla başedememe” noktasını veriyor. Aile desteği alarak boşanma noktasına gelmeden çözebileceğimiz meselelerimizin olduğunu görüyoruz. Kurumlardan destek alırken (Korkmayın, Çekinmeyin ve irtibata geçin).

Şefkat ve sevginin en çok yoğunlaştığı, mekanlaştığı ortam (AİLE) ortamıdır. O halde boşluklarımız arasında kendi şefkâtimizi, sevgimizi de ölçmeliyiz. Çünkü aile manevi bir ortamdır. Sabır duygusu, merhamet ile, sıkıntılarımızı göğüsleyebiliriz.

Bana göre kendimizdeki bir diğer boşluk, dengedir. Güçlü olan görevleri ve hakları bir taraf, sabır ve gayreti bir taraf üstlenmemelidir. Çünkü bu 2 nokta homojen değildir. Ailedeki Kadın ve erkek buradaki dengeyi kurmadığında yine sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bir diğer boşluklarımız arasında çocuklar bulunuyor. Aile çocuğunun nasıl bir yetişkin olması idealini taşıyor. Çocuğa neler veriyor? Atlanmaması gereken bir bilinçtir.

Bu konuda özellikle annelere iletmek istediğim bir aktarım olacak. Sosyolog / Akademisyen Prof. Dr. Beylü Dikeçligil tarafından dikkat çekilen bu konuyu her aile uyguluyor. Aile bireyleri özellikle de bazı anneler, eşleri ile yaşadığı problemlerini çocuklarıyla paylaşıyorlar. Kadın çocuğunu arkadaşıymış gibi görüp, sıkıntısını aktarması, dertleşmesi yanlış! Bu kısma dikkat edilmesi yönünde çağrıda bulunuyoruz. Çünkü çocuklarda özgüven eksikliği ortaya çıkıyor. Çocuğun gözündeki çok sevdiği bir insanken, eleştirilmesiyle BABA'nın ya da ANNE'nin bütünlüğü birden çocuktaki yerini “kötü” algısına itiyor. Buda çocuğun duygusunu, kişiliğini negatif etkiliyor. Aile içi sıkıntıları çocuğa yansımasını kontrol altına almamız gereken boşluklarımızdandır.

Son olarak aktarmak istediğim diğer ise, Evli çiftlerde ikili diyalog kuramama, iletişim boşluklarıdır. Yani eşiyle çözebileceği ufak sorunları hanımıyla konuşmayıp erkeğin annesiyle çözmeye kalması (kadınında aynı şekilde) yine bir sorun olarak değerlendirildi. Aile büyükleri içinde 3. kişiye sorunu aksettirmesi güven bunalımı yaşattığının farkında olunması isteniyor. Eşlerde sorun çözmede ikili diyalog gerektiği bilgisini paylaşmak isterim. Her anlamda gelecek nesillerin takibini yapmak her insanın üzerine düşen sorumlulukları olduğunun altını çizildiği sempozyumdan aktarmaya çalıştım. Çünkü ailede, “çocuk yaşadığını öğrenir.”

- “Eğer bir çocuk sürekli eleştirilmişse; kınama ve ayıplamayı öğrenir. Eğer bir çocuk kin ortamında büyütülmüşse; kavga etmeyi öğrenir. Devamlı utanç duygusuyla eğitilmişse; kendini suçlamayı öğrenir. Çocuk hoşgörüyle yetiştirilmişse; sabırlı olmayı öğrenir. Çocuk desteklenip, yüreklendirilmişse; kendine güven duymayı öğrenir. Çocuk saygı gösterilerek büyütülmüşse; adil olmayı öğrenir. Çocuk güven ortamında yetiştirilmişse, inançlı olmayı öğrenir. Çocuk kabul ve onay görmüşse; kendini ve çevresini sevmeyi öğrenir. Eğer bir çocuk ailede dostluk ve arkadaşlık görmüşse; BU DÜNYADA MUTLU OLMAYI ÖĞRENİR. (Doroty L. Nolte) ” Bizlere de bunun idealini taşıyıp, aşılamak düşer.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.