“28 Şubat’ın aklınızda kalan en keskin sembolü nedir” diye 100 kişiye sorsak..
Büyük çoğunluğu “başörtü yasağı” der.
Ama 28 Şubat’ı derinlemesine analiz edenler ise..
Sembol uygulaması başörtü yasağının da arkasında olan bitenleri denilmesine inceleyenler ise..
28 Şubat’ın sembol ismi “Vural Savaş’tır” der..
Evet; Yargıtay Başsavcılığı yapmıştır..
Ama Yargıtay Başsavcılığı yapan üç isim sayın desem, “Vural Savaş ve Sabih Kanadoğlu’ndan başka kimi sayabilirsiniz?”
Hukukçuların bile bu iki isme, bir isim daha ekleyebileceklerini sanmıyorum..
Yargıtay Başsavcılığı görevi, halkın gündeminde olan bir icraatı olmadığı için, belki bugünkü başsavcının ismini, hukukçulara da sorsak, alamayız.
Ama Vural Savaş..
O makamda otururken, Refah Partisi hakkında açtığı kapatma davası ile..
Dikkat buyrun..
1999 depreminde yıkılan binaların müteahhitleri hakkında hazırladığı tebliğnamelerle değil..
Refah Partisi’ne açtığı kapatma davası iddianamesi ile hatırlanıyor..
Refahyol Hükümeti’in yıkılması için, darbeci generaller bir koldan, kartel medyası bir koldan çalışırken..
Erbakan başbakanlığındaki hükümet, 10. ayında dahi, dimdik ayakta duruyordu..
Ne zamanki Refah Partisi hakkında kapatma davası açıldı..
Refah Partisi’nden olmasa da..
Koalisyon ortağı Doğru Yol Partisi’nden istifalar peşpeşe gelmeye başladı..
Sadece DYP’li milletvekilleri değil, DYP’li bakanlar bile, hem bakanlıktan hem DYP’den istifalarını açıklamışlardı.
Genel kanaat şu idi:
Vural Savaş’ın hazırladığı, 1995 seçimlerinden birinci parti olarak çıkan, halkın % 21’inin oyunu alan Refah Partisi hakkında açılan kapatma davası ile aynı zamanda hükümetin de biletinin kesildiği ilan edilmiştir.. Devlet artık kararını açıklamıştır. Bu dakikada sonra bu hükümette ısrar edilemez!”
Bu açıdan, 28 Şubat’ın en önemli dönüm noktalarından birisi, Vural Savaş’ın Refah Partisi hakkında açtığı kapatma davasıdır..
Aslında bunun bir sonraki adımı da var..
Olayın Refah Partisi’nin kapatılması ile sınırlı ve lokal bir karar olmadığı, bu ülkede asla ve asla, dindar insanların yöneticilik yapamayacağı, sandıktan çıksalar bile iktidara gelemeyecekleri fikrinin perçinleşmesi için, yine Vural Savaş, 1999 yılında, bu sefer de Fazilet Partisi’nin kapatılması için iddianame hazırlamıştı..
Düşünebiliyor musunuz?
Milli Görüş çizgisinin yarım asrı aşan siyasi hayatında; MNP, MSP, RP, FP isimleri ile kurulmuş olan dört partisinden üçü için Anayasa Mahkemesi kapatma kararı vermiş..
Bu kapatma kararlarından ikisinin iddianamesini, Vural Savaş hazırlamış..
53 yılda üç iddianame. İkisi Vural Savaş’ın..
Açık bir şahsi kindarlık, açık bir kötülük, açık bir düşmanlık ispatı değil de, nedir bu?
Dindar insanların, “Yok, olmuyor. Devlet bizim siyaset yapmamızı, asla istemiyor. Bu noktada bize izin vermiyor, vermeyecek” zehabına kapılması için, Vural Savaş’ın bu kötülüğünün altını çizip, gelelim İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, 28 Şubatçılığına..
Samimi olarak söylüyorum..
“Söyle o kadına, gelirsek oraya, bakanlığın önünde, onu yağlı kazığa oturturuz” tehdidi aldığı halde, o tarihte oturduğu İçişleri Bakanlığı’ndan istifa etmemesi, benim gözümde Meral hanımı büyütmüştü..
O tehdidi direkt alıp da, istifa etmeyecek kaç kişi olabilirdi ki, DYP’de?
Ama, 28 Şubat darbecileri için dava açıldığında, o tehdidi alan bir bayan siyasetçi olarak, kendisine “28 Şubat darbe midir” sorusu yöneltilmesine rağmen, açık bir şekilde “Darbedir” diyememesi, bende “acaba” sorularının oluşmasına sebebiyet vermişti..
Şimdi.
Vural Savaş öldüğünde.
Cenazesine gönderilen çelenklerden birisinin de İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e ait olması, artık bendeki “acaba”yı, “Saflık yapma.. Görünen köy için kılavuz arama” dedirtecek noktaya getirdi..
Gerçekten de, 28 Şubat denilince birçoğumuzun sembol isim olarak ilk aklımıza gelen Vural Savaş’ın cenazesine üç tane çelenk geliyorsa..
Bunun biri İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e, ikincisi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a ait ise..
Artık saflığı bırakmamız lazım..
Kimsenin kalbini yarıp bakamayız..
28 Şubat sürecinde de, Meal Akşener’in darbecilerle birlikte olup olmadığı konusunda, kesin bir kanaat belirtmemiz mümkün olmayabilir..
Ama bugün itibari ile, Meral Akşener, bir 28 Şubat darbecisidir..
Bir başörtü yasakçısının destekçisidir..
Erbakan Hoca’ya “vampir” diyen bir adamın yardakçısıdır..
Milli Görüşçü dindar insanlara “kandan başka bir şeyle beslenemeyen vampirler” diyen adamla kol kola girmiş bir dindar karşıtı siyasetçidir..
Milli Görüş çizgisindeki siyasetçilere “Metastas yapan habis bir ur gibi” hakaretini reva gören, hukuku kendi saplantılarına alet eden adamlarla birlikte yol alan bir parti genel başkanıdır..
Vural Savaş, CHP üyesi olduğu halde..
Cenazesinde gördüğüm kadarı ile CHP’nin bir çelengi olmadığı gibi, CHP adına bir katılım da yoktu..
O zaman, Meral Akşener’in, başörtü yasakçısı, Milli Görüş düşmanı Vural Savaş’a bu teveccühü, nereden kaynaklanıyor, kendisi izah etmesi gerekir..
Bununla birlikte, “vebalin büyüğü olanla ittifak kurulmaz” diyen Milli Görüş çizgisinin neferlerinden olduğu iddiasındaki Mustafa Kamalak da, Meral Akşener’in bu tavrına karşı, bir açıklama yapmak zorundadır..
Temel Karamollaoğlu, AK Parti yerine, CHP ve İP ile yaptıkları ittifakta, Vural Savaş ismi üzerinden de, bir izahat getirmelidirler..
Tayyip Erdoğan’ın, bir yandan darbeciler, bir yandan egemen güçler, bir yandan FETÖ’cülerin sinsi operasyonları ile mücadele ederken, bir stresli ortamda arzu etmediği halde Erbakan hoca için sarfettiği tek bir cümle üzerinden, asrın savaşını başlatan Saadet Partili kardeşlerimiz..
Buyursunlar, 1997’de Refah Partisi için kapatma davası açan, parti kapatılana kadar onlarca basın toplantısı düzenleyip, Erbakan’ın siyasi yasaklığı olmasının niçin sorunlu olduğunu tekrar tekrar mahkemeleri de baskı altına alacak şekilde dillendiren Vural Savaş’a..
Refah Partisi kapatılınca bununla yetinmeyen.. Ardından Fazilet Partisi için de aynı davayı açıp, yine basın toplantıları ile, “FP’nin kapatılması için, niçin zorunluluk olduğu”nu tehdit cümleleri ile uzun uzun anlatan Vural Savaş’a..
İttifak yaptıkları Meral Akşener’in gösterdiği ilginin kaynağını sorma hakları olsa gerektir..
Sorunuz, “7 yaşından beri beş vakit namaz kılıyorum” diyen Meral Akşener’e, “Başörtünün bu ülkede yasak olması için hayatını adayan, RP’yi, hatta FP’yi kapattıran Vural Savaş’a bu ilgi, bu sevgi, bu destek nereden kaynaklıdır?”
Ali Karahasanoğlu/Yeni Akit Gazetesi