Meral Akşener ile düşman değiliz.
Ama biraz abartılı giriş yapalım..
Olayı en güzel, Necip Fazıl Kısakürek’in o mısraları özetliyor, onu vereyim:
“Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın,
Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın.”
Gerçekten İyi Parti’nin işlevini, Meral Akşener’in savrulduğu noktayı, tam ifade edemiyorduk..
Lokal gelişmeleri konu ediniyor olsak da, Meral Akşener’i bugünkü konumuna getiren biraz da muhafazakar kesim olduğu gerçeğinden hareketle, yaşanılanları/savrulmaları/köylü kızı olmaktan gurur duyarken şimdi Kur’an-ı Kerim’i peygamberin yazdığı bir kitap diye gösteren Medeni Bilgiler Kitabı’nı tüm okullarda okutma mecburiyeti getirme sözlerinin ne anlama geldiğini net olarak gözler önüne seremiyorduk.
Meral Akşener çıktı, “Eyyy Akit, Vakit’in sahipleri, 1999. Hatırlıyor musunuz, panik içinde, Kocaeli’nden milletvekili adayı olan, Refahyol’un İçişleri Bakanı Meral Akşener’i panik içinde arayıp ,‘abla ne olursun, bizi gürültü ile ziyaret et’ dediğinizde, sizi ziyarete gelmiştim. Kimseyi bulamamıştınız, çünkü hepsi korkaktı” dediği an, işte o yıllarda ve sonrasında yaşanılanları yazmak şart oldu..
Meral Akşener’in nereden nereye evrildiğini ispatlamak vazifemiz oldu..
Dün karşı çıktığı, “zalim” dediği kişilere, “darbeci” dediği kişilere, şimdi nasıl kuzu sarması dostluk geliştirdiğini, dün birlikte yol aldığı insanları suçlarken, ne kadar iftira atmaya da meyilli olduğunu gördük.
“Korkak” dediği kişilerle (O günkü Refah-Fazilet, bugünkü Saadet) şimdi nasıl dostluk kurduğunu, Akşener’in korkaklık suçlaması yaptıklarının ise kendilerine denilenleri adeta ispat etmek istercesine şimdi nasıl sessizliğe büründüklerini, bir tanesinin çıkıp da, “Sen kime korkak diyorsun” diyemediğini gördük..
Hani nerdesiniz Saadetliler?
Bakın ortağınız Meral Akşener, size “korkaklar” diyor.
Eski yıllarda değil.
Bugün diyor..
Ve siz suspus oluyorsunuz?
Yine biz çıkıyoruz meydana.
Akşener’in savrulduğu CHP çizgisinde sarfettiği yalanlarını tescillemek yine bize düşüyor..
“Gürültülü ziyaret”i soruyoruz Akşener’e..
Seçmene verdiği sözleri, 2023 sonrasında yapıp yapmayacağını test etmek için soruyoruz:
“Haydi göster, 1999 yılındaki gürültülü ziyareti”ni.
Bizim seni çağırdığımızı ispatla..
Dünkü gazetemizde tüm gerçekleri verdik..
Belgeleri vermek için arşive de girdik.
Ve neler çıktı neler..
Meral Akşener’in, 28 Şubat darbecileri ile ilgili ne sözleri..
Ne tanımlamaları..
Şimdi hanımefendi çıkmış, “mazlumun hep yanındaydım, hatta birileri korkaklık yaptığında bile ben mağdurların yanındaydım” cakası satıyor..
Hiç düşünmüyor..
Mağdur varsa, bir de mağdur eden vardır..
Mazlum varsa, bir de zalim vardır..
Sen o mağdur edenin dün karşısında idiysen. Dün o zalimin karşısında idiysen..
Bugün onların yanında ne işin var.
Ne karşılığında konumunu değiştirdin?
Tehdit mi edildin, şantaja mı uğradın?
İlginçtir, Meral Akşener’in Akit’i ziyaret ettiğini hatırlatması sebebi ile baktığımız arşivde, kendisi anlatıyor, “Bir de evimize hırsız girdi, hiçbir şey almadan ve hiçbir iz bırakmadan evi dağıtıp gitmiş. Bu da bana verilmek istenilen bir mesajdı diye düşünüyorum.”
Şimdi Meral hanıma soruyorum: “Mesajı aldınız da mı, bugün CHP ile yanyana geldiniz?”
Bu pilav daha çok su kaldıracak.
Ama Meral hanımın Akit’i konumlandırmak istediği yerde asla olmayacağını ispatlayan, kendi avukatının, aynı zamanda partisindeki disiplin kurulu üyesi Furkan Kamalak’ın şahitliğine başvurmasını kendisinden rica edeceğim..
Furkan Kamalak, Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak’ın avukat oğlu..
Anne Zübeyde Kamalak da, başörtülü bir avukat.
Yıl 1999 falan değil.. 2004 de değil.. Yıl 2014..
Zübeyde hanım, başörtülü olarak girmek istediği duruşmadan çıkarılıyor.
Eşi Mustafa Kamalak ve oğlu Furkan Kamalak ile birlikte, sonraki duruşmaya geliyor, yine duruşmadan çıkartılıyor..
Başörtülü olduğu için Zübeyde hanımı duruşmadan çıkartan hakimin CHP zihniyetinden olduğunu, şimdi o söylemle açıklamalar yaptığını hatırlatayım..
Akit bu olayı manşetten veriyor..
CHP çizgisindeki hakim, Akit’e dava üstüne dava açıyor..
Aylar sonra, Furkan Kamalak bizi arıyor: “Annem Zübeyde Kamalak için haber yapmışsınız. Ceza ve tazminat davaları açılmış.. Bir anlamda bizim yüzümüzden davalı olmuşsunuz, sanık olmuşsunuz. Ben de ceza avukatıyım. Size yardımcı olmak isterim.”
Sor bakalım Meral hanım, avukatın Furkan Kamalak’a..
Ne cevap vermişiz?
Hani sen diyorsun ya, “Akit zor durumdaydı, benden yardım istedi. Gürültülü bir ziyaret istedi” diye..
Biz, Zübeyde Kamalak haberleri sebebi ile, tek avukatımız olduğu ve onun da İstanbul’daki duruşmalara ancak yetiştiği için, Ankara’daki duruşmaları takip edemediğimiz halde, Furkan Kamalak’a, “haber yaptık, sen de karşılığında bizi savun” minnetine düşmemek için, “Teşekkür ettik.”
Sonra ne mi oldu?
Furkan Kamalak, hem kendisi için, hem babası Mustafa Kamalak için, iki satırlık eleştiriler için, ki gönderdikleri açıklamaları da yayınladığımız halde, “Tayyip Erdoğan’ın yargısı” diye suçladıkları mahkemelerde Akit’e dava açtı.. Tazminat istedi..
Yetinmedi, avukatlık ücreti daha kesinleşmeden, icraya koydu.
Yetinmedi, icra dairesine talimat yazdırıp, tıpkı Ekrem İmamoğlu’nun yaptığı gibi, “Gidin gazete merkezinde ne varsa haczedin” talimatını yazdırdı..
Kimler, hangi kimlikte arz-ı endam ediyor, buyrun görün..
Akit’in duruşunu da görün..
Sizin, partinizdeki kişilerin, avukatınızın duruşunu da görün..
Akit kimseye minnet etmeden, bugünlere gelmiştir..
Çünkü rahmetli babamın daha 10 yaşlarında iken bana da iki abime de nasihati hep şu olmuştur:
“Geçme namert köprüsünden, koy aparsın su seni,
Yatma tilki gölgesinde, koy yesin aslan seni!”
Devam ederdi rahmetli babam, iliklerimize işleyecek şekilde:
“Dest-i âdâdan soğuk su içme, kandırmaz seni
Korkma düşmandan ki âteş olsa yandırmaz seni,
Müstakim ol ki Hazret-i Allâh utandırmaz seni!”
Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit Gazetesi