ALP KELİMESİ VE TÜRKLÜK

ERTUĞRUL TORUNU

Tarihi değerlendirirken olayları ve dönemleri günümüz koşullarına göre değerlendirmemek gerekmektedir. Dünya coğrafyası farklı zaman dilimlerinde farklı iklimsel koşullara sahiptir. Bu değişimlerin yaşandığı coğrafyalardan birisi de Avrupa’dır. Binlerce yıl önce Avrupa günümüzdeki gibi bir ilkim ve coğrafyaya sahip değildi. Buzul çağını yaşayan Avrupa’nın yaşam koşulları insan yaşamı için son derece zorlu idi. Bu nedenle o dönemde, geniş bölgede yaşayan insan sayısı yok denecek kadar azdı. Yok denecek kadar az olan dönemin yerli halkı zor doğa koşullarında ancak hayatta kalabiliyordu. Bugün milyonlarca insanın yaşadığı yerler o dönemlerde buzla kaplı vahşi alanlar idi. Kısa girişe burada bir virgül koyalım, 

Yıllar önce uçak ile kuzey batı Avrupa’ya uçarken kıtanın ortasında heybetli bir şekilde duran geniş dağ kitlesinin üstünden geçmiştik. Orta Avrupa'da İsviçre, Kuzey İtalya ve Fransa'nın pek çok bölümünü oluşturan, Avusturya'nın hemen hemen hepsini kaplayan ve Almanya'nın güneyinde önemli yer tutan Alp dağları Avrupa’nın kalbidir. Üzerinden uçarken insanı büyüleyen bu muhteşem kitlenin adının Alp olması düşünsel dünyamızda merak uyandırmaya başladı. Cevap arayan iki soruya cevap aramaya başladık. İlk soru “Alp” ne demek, ikinci soru da “Neden Avrupa’nın kalbine Alp adı verildi, bunu kimler verdi.” Cevap çok uzakta değildi. 

Alp kelimesinin ne anlama geldiğini kısa bir süre sonra öğrendik. Bu konuda bize en doğru ve tarafsız bilgiyi veren Belleten dergisi oldu. 1937 yılında yayımlanmaya başlayan Belleten dergisinin birinci sayısı ve birinci cildinde Prof. Dr. Reşit Tankut “ALP” kelimesi hakkında detaylı bilgi sunuyor. Yazara göre dil bir fosildir. Bugünkü dilde yaşayanlar onun akisleri, izleridir. Alp kelimesi hala Avrupa’nın göbeğinde külte, diğer bölgelerde ise serpinti halinde yaşamaktadır. Yazar tarihte ve hala bölge sakinlerinde alp kelimesinin 6 anlamı bulunduğunu söylemektedir. Dağ kümesi/ yüksek dağ/cesaret, kahramanlık, yiğitlik/beyaz ışık, parlaklık/hayal, peri/cin, fena ruh, kabus. Peki bölgeye alp nereden gelmiştir. Kelimenin kaynağı, temel anlamı nedir? Aynı anlam Türk coğrafyasında ve boylarında mevcuttur. Kelimeni Arap ve Grek alfabelerinin ilk harfi olmaları yine çalışmada detaylı bir şekilde anlatılmaktadır. Kelime bu coğrafyada da çok geniş bir kuvvet ve kudretin, ışığın temsil edilişidir. 

Yazar anlamları sınıflandırdıktan ve bunları karşılaştırdıktan sonra çarpıca sonuca ulaşmaktadır. “Garp dillerinde yaşayan alp izleri ile Türk lehçelerinde yaşayanların karşılaştırıldığında kelimelerin ve manalarının birbirinden farklı olmadığını” ifade etmektedir. Detaylar derginin ilk sayısının 26-41 sayfaları arasında mevcuttur. Arzu edenler küçük bir çaba ile bilgiye ulaşıp detaylara hakim olabilirler. 

Şimdi gelelim ikinci soruya. Alp adı nereden kimlerden geldi? Bu sorunun en güzel cevabı Avrupalı, hatta Alp dağlarının kalbindeki bir bilim insanından gelmektedir. coğrafyasının tamamı Alp dağlarından oluşan İsviçreli antropolog EugenePittard. 20 yüzyıl başlarında yaptığı kapsamlı ve bilimsel çalışmalar ile Avrupa ve dünya tarihini aydınlatan bilim insanı Türk tarihini de aydınlatmıştır. EugenePittard, buzul çağı sonrası prehistorik dönemden itibaren Avrupa’ya olan insan göçleri, bunların bölgede meydana getirdiği değişiklikler ve bunların günümüze yansımalarını ortaya koymuştur. Sn. Pittard sadece bölgeyi değil Asya ve Ortadoğu coğrafyasını da araştırmıştır. Çalışmalarını birçok bilimsel kitap ve makale ile dünya tarihine sunmuş, ülkemizde de ilgi görmüştür. Peki bunca çalışmanın sonunda ulaşılan sonuç nedir diye sorduğumuzda cevabı tek bir cümle ile ifade etmek istersek; bugünkü Avrupa halkının kökenleri, buzul çağı sonrası bölgede ilkel koşullarda yaşayan küçük bir azınlık olan yerli halk ile Asya’dan gelen daha yüksek standartlara sahip halkın karışması sonucu ortaya çıkmıştır. Sonraki tarihlerde Alp dağlarında bulunan buzul adamının antropolojik özellikleri bile Pittard’ı destekleyen bir detaydır. 

"Zaferleri ve mazisi insanlık tarihiyle başlayan her zaman zaferle beraber medeniyet nurları taşıyan kahraman Türk Ordusu!” Hamasetten uzak derin bir kültüre ve doğru bilgilere sahip olan ve bu sayede sadece Türk Milletine değil dünya milletlerine önderlik eden Atatürk, Türk Ordusuna mesajı iletirken yukarıdaki bilgileri ortaya koyan Pittard ile detaylı çalışmalar yapmıştır. 

Peki biz bunları bilmek zorunda mıyız, yoksa bunlar sadece konunun uzmanlarının bilmesi gereken konular mı? Eğer insan gibi yaşayacaksak, beynimizi, vicdanımızı temiz tutup kimsenin kuklası, oyuncağı olmak istemiyorsak, hem yaşadığımız maddi boyutu hem de daha sonra ulaşacağımız sonsuzlukta olmamız gereken şekilde var olmak istiyorsak sadece gerçeklere sahip olmamız ve onları yaşamamız gerekmektedir. Eğer gerçeğe sahip değilsek beyninde, vicdanında, hayatında her türlü operasyon yapılan, şeklimiz insan olsa da vasıfları, yaşantısı onun çok altında varlıklar oluruz. O zaman gerçeği bilenler iyi niyetli insanların düşmanı düşmanlarının birer kölesi oluruz. Etrafımızı hayaller ile çevirip bizi köleleri yaparlar. Bunu hayatın her safhasında, hemen hemen her olayında görmek mümkündür. Bu anlamda alp kavramının gerçek anlamı ile onu bilenlerin yaptıkları basit bir operasyon hakkında güncel bir örnek sunalım. 

Şimdi Alp kelimesi ile ilgili çok farklı bir çalışmadan bahsetmek istiyorum, bir film serisinden. Ne alaka diyebilirsiniz. Albert Einstein’in güzel bir sözü var “Cehalet ne güzel şey her şeyi biliyorsun”. Herhalde Yüzüklerin efendisi filmlerini seyretmeyen yoktur. Kurgusu, senaryosu ve hareketli sahneleri ile hemen hemen herkesin izlediği film aslında ne gibi anlamlar içermektedir. 

Milliyet 20 Ocak 2007 sinema ekinde kısaca film hakkında şu bilgileri vermektedir: 

1973'te 81 yaşında ölen İngiliz edebiyatı profesörü Tolkien, 10 yıla yakın süren çalışmanın ardından 1948'de tamamladığı "Yüzüklerin Efendisi"nde;Orta Dünya mitolojisindeki ırk, olay ve yerlerin alegorik anlamlar içermediğini hayattayken birçok kere dile getirmiş olsa da, ork, elf, cüce, ent ve diğerlerine derin açıklamalar yükleyenler her zaman oldu. Yazıda Daily Mail gazetesinde çıkan bir makaleden de bahsedilmektedir. “Daha önce Daily Mail gazetesinde yer alan "Tolkien'in Ork Lokumu" başlıklı bir makalede de şu önermelerde bulunulmuştu:MORDOR: TÜRKİYE "Tolkien'in Orta Dünya haritasıyla Avrupa haritasını üst üste koyarsanız belli başlı iklim, bitki örtüsü ve zoolojik işaretlerin aynı olduğu görülür. Karanlıklar Prensi Sauron'un diyarı Mordor, hem konum hem de şekil olarak Türkiye'dir." KARA LİSAN: TÜRKÇE Orkların lisanı "Kara Lisan"ın da Türkçe ile benzerlikleri vardır.” Bunu biz söylesek her halde deli zırvasını bırak denilirdi. Peki konumuz ile ne alakası var. Birincisi, olayların çoğunun geçtiği yerler ve finalin yaşandığı bölge yüksek dağ kitlesidir. İkincisi, batı yazımında filmde kötü olarak nitelenen, insan görünümlü hayvandan daha vahşi varlıkların Türkler olarak resmedilmesi. Bir de makalelerde yer almayan ama hem Pittard hem de Tankut’un çalışmalarında geçen alp isminin bir karşılığı “elf”ler. Elf cin, peri olarak tarif edilen mahluklardır. Elf kızları dağ başlarında yaşayan alıcı bir güzelliğe sahiptirler. Film bu konuyu eksiksiz bir şekilde işlemiştir. Herhalde bu kadarı tesadüfi olamaz. Film bir seri halinde çekilmiştir. Dikkatli bir gözle baktığımızda, filmin geçtiği mekanlar ve süreçsel olarak yaşanan olayların tümünün tarihte bir karşılığı bulunmaktadır. Acaba senaryo tamamen geçmişe ait olayları mı anlatmakta yoksa geleceğe ait plan ve hayalleri miiçermekte? Bunların bizim için karşılıkları neler olabilir? Bu sorular uzayıp gider. Bu soruların cevabını okuyuculara bırakıyorum. 

Bu yazımızdan ne sonuçlar çıkarabiliriz diye soracakolursak herhalde birkaç husustan bahsedebiliriz. Binlerce yıl önce atalarımız buzul çağındaAsya’dan hareket edip buzul çağından yeni çıkmış Avrupa’nın kalbine gelmiş, oradaki insanlar ile karışarak bugünkü Avrupa halklarının kökenlerini oluşturmuşlardır. Ruhunu ve bedenini karşılıksız olarak milletine adamış lider olan Atatürk bu çalışmaları özümseyerek yeni bir şuur ortaya koymuştur Bunu bilen Avrupa elitleri gerçeği kabul etmedikleri gibi gerçeği her fırsatta örtmeye çalışmaktadırlar.Etrafımızı çevreleyen pek çok olay, olgu farklı amaç ve anlamlar taşımaktadır. Bir film bile binlerce yıllık bir gerçeğin nasıl algılandığının, çarpıtıldığının ve bizim için nasıl dikkat ve önem taşıdığının canlı göstergesi olmasıdır. Tabi düşünce ve algının olaylara yansımaları ve sonuçları olacaktır. Eğer gerçekleri bilmezsek sadece acı sonuçlarını yaşarız. Saygın olan herkese. 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Sakarya Gazetesi Haberleri