06. Eylül Çarşamba akşam haberlerini izlerken Antalya’da bir vatandaşımızın Arakan’da yapılanları protesto için bir parkta bulunan Buda heykeline tükürerek hakaretler yağdırdığı ekranlara yansıtıldı. Bu, masum bir protesto görüntüsü olarak haberler arasında sunuldu. Daha önceden benzer görüntüleri Doğu Türkistan Türklerine Çin Hükümetinin baskıları arttığı haberleri geldiğinde görmüştük. Çekik gözlü olması sebebiyle Çinli zannedilerek Korelilere veya Japonlara yapılan fiili saldırılar ile Çin lokantalarının taşlanmalarına şahit olmuştuk. Arakan’da Budist gruplarca Müslümanlara karşı yapılan katliam ve yok etme politikalarının protestosu, bu katliamı yapanların kutsallarına hakaret ederek veya onlarla aynı soydan gelen masumlara saldırılarak yapılmaz. Bugün Avrupa ülkelerinde kendini bilmez İşid, El Kaide, Taliban, Boko Haram, Eş Şebab gibi maşaların işledikleri cinayetlerin İslam’a mal edilmesi bizleri nasıl rahatsız ediyorsa, belki orada aynı dinden olup bu eylemleri yapanları desteklemeyenlerin var olduğunu görmezlikten gelemeyiz. Nitekim basın haberlerinde vurgulandığı gibi, olayları başlatan kişi Aşin Wirathu isimli, kendisini 'Budist bin Ladin' olarak adlandıran ve 2003 yılında dini nefret kışkırtıcılığı yapmaktan hapis yatan bir rahiptir.
Bütün felsefesi, insanı olgunlaştırma ve ahlaklı biri yapma ilkelerine kurulu olduğu iddiasında olan Budizm ile bu dine mensup olanlar tarafından yapılan bu saldırılar birbiriyle tenakuz oluşturmaktadır. Budizm, doğruluğu sözde, davranışta, hayatta, muhakemede, murakabede, anlayışta, düşüncede ve niyette inanışının temeline oturttuğunu iddia etmekte, iyi bir Budist olmanın temeli olarak “Sekiz Dilimli Yol” adı verdiği bu prensiplerin hayata geçirilmesini istemektedir. İnsanın en doğal ve temel hakkı olan hayat hakkı da, bu sekiz dilimli yolu hayat felsefesi yapan Budistlerin uyması gereken diğer beş temel ilke içerisinde yer almaktadır. Her Budist'in uyması gereken bu beş temel ilke; cana kıymamak, hırsızlık yapmamak, cinsel suistimalden kaçınmak, yalan söylememek, sarhoş edici maddelerden uzak durmak olarak bilinmektedir. Bu beş ilkeyi kabul etmek, hem Budizm'e katılmanın, hem de Budist adanma uygulamasının bir parçası olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler, saldırgan düşüncelerin Budist öğretiyle taban tabana zıt olduğunu ortaya koymaktadır. Daha ileri seviyede Budizm, bu tür düşüncelerden kurtulmanın pratik yöntemlerinin geliştirilerek meditasyon yoluyla kendi düşüncelerinizle başkaları arasındaki ayrılığı ortadan kaldırıp, her türlü canlıya yönelik bir şefkat geliştirmeyi öğütlediğini iddia etmektedir.
Bu ilke ve öğretilere rağmen Arakan’da din adına, kan dökmekten kaçındıkları için vejeteryan bir hayat yaşadıklarını iddia edenlerin, masum sivillere yönelik katliamlarına yıllardan beri şahit olmaktayız. Myanmar’ın Komünist Rejim döneminde kapalı bir kutu olması sebebiyle bugün yaşananların, dünya basınına sızmamış olması, bu katliamların son yıllarda meydana geldiği imajını vermemelidir. Bu katliamlar, benzer gruplarca yıllardan beri Müslümanlara yönelik sistemli bir şekilde uygulamıştır. Amaç, Müslüman nüfustan arındırılmış bir Arakan'dır. Son gelişmelerle ilgili olarak İngiliz Guardian gazetesi, "Bu bir soykırım: Etnik temizlikle karşı karşıya kalan binlerce Arakanlı, Myanmar'dan kaçıyor" başlıklı geniş haberinde, bölge uzmanlarının ve evlerini terk etmek zorunda kalanların ifadelerine yer vermiş, yanan ve yağmalanan evlerinden kaçanların, Myanmar ordusu ile Budist milliyetçiler tarafından yaşlı çocuk denilmeden katliama uğratıldıklarını vurgulamıştır. Bütün bu zulümler karşısında bölgedeki Müslüman devletlerin gerekli hassasiyeti bu mazlumlara göstermedikleri de haberlere yansımıştır. Arakanlı masumların çığlıkları, yine en ciddi olarak ülkemiz tarafından duyulmuş, her platformda dile getirilerek dünya kamuoyuna aksettirilmiştir.
Hz. Peygamber (sas); "Mü'minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar." buyurarak duygularımızda birliği vurgulamaktadır. Arakan'da akan kan ve göz yaşı, bizim de göz yaşımız olmalı, sosyal medya aracılığı ile onların durumu her platformda gündeme getirilerek kamuoyu baskısı oluşturulmalıdır. Bu olayların tekrar yaşanmaması için de, İslam Alemi olarak birlik ve beraberliğimizi güçlendirmeli, dünya kamuoyunda itibarlı ve sözü dinlenir bir yer işgal etmeliyiz. Tepkilerimizi de, kabul etmesek bile başkalarının inanç ve kutsallarına saldırılar yaparak göstermekten de kaçınmalıyız.