Evliya Çelebi'nin; ''Bursa Sancağı Söğüt'' ifadesiyle dillendirildiği Söğüt, kuruluş toprakları olmasının yanı sıra, bünyesinde değerli şahsiyetleri de bulundurduğunu her vesile ile hatırlıyoruz. Bununla birlikte, Söğüt denilince belki de akla ilk gelecek kişi, Osman Gazi'nin ve Osmanlı'nın atası olan Ertuğrul Gazi'dir.
Şeyh Edebali ve beyliği hakkında oğlu Osman Bey'e meşhur öğüdüyle de hatırlayacağımız Ertuğrul Gazi, belki de Söğüt'ü, Söğüt yapan değerlerin en önemlilerindendir. Bir önceki yazımda Ertuğrul Gazi hakkında sizlerle değerli bilgileri paylaşmıştım. Bu yazıda ise bir nevi o yazının devamı niteliğinde olacak şekilde Ertuğrul Gazi’nin medfun bulunduğu Ertuğrul Gazi Türbesi ve türbenin hazire alanında yer alan çoğu temsili olan kabirlerden bahsedeceğim.
Ertuğrul Gazi ile birlikte değerli şahısların temsili kabirlerinin bulunduğu türbenin gerçekten bizler için büyük bir miras olduğu vurgusunu yaparak, yazıma devam etmek istiyorum. Onun öncesinde, Osmanlı Devleti’nin ilk başkenti olan Söğüt, hakkında kısa bir bilgi vermek gerekirse eğer Söğüt, Bilecik’in 29 kilometre doğusunda, yaklaşık 15 bine yakın nüfuslu, Cihan İmparatorluğu Osmanlı’nın tohumlarının atıldığı, hak, adalet, höşgörü anlayışıyla 6 asır hüküm sürmüş kuruluş ve kurtuluşa şahitlik yapmış, Sakarya vadisinin yamaçlarında, Sündiken Dağları’nın eteklerinde güneyden kuzeye uzanan bir alan üzerine kurulu, Osmanlı Devleti’nin ilk mekanı olan toprakların bulunduğu bir alan olmasının yanı sıra Kurtuluş Savaşı’mızın en çetin geçtiği, vakur insanların yaşadığı, görkemini iliklerimize kadar hissettiren, sokaklarında gezerken tarihi havasını teneffüs ettiren, asırlık çınar ağaçları ile geleceğe kök salan ve mutlaka görülmesi gereken bir ilçemizdir.
Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi’nde; ''Bursa Sancağı'' sıfatıyla nitelendirdiği ve ''Lefke kazası nevahisinde hâkimli, bağlı bahçeli, arı havası, latif bir kasaba olarak da bilinen ve 700 kadar kiremitle örtülü Türk hanelerini havi, müteaddit camili, han ve hamamlı, çarşı ve pazarlı bir yerdedir'' ifadeleriyle Seyahatnamesi'ne yazdığı Söğüt'te bulunan Ertuğrul Gazi Türbesi, 13. yüzyılın sonlarında inşa edilmiş ancak yapının kesin tarihi bilinmemektedir. İlk olarak Oğlu Osman Bey tarafından açık mezar olarak yaptırılan türbe daha sonra 1.Mehmed tarafından kapalı türbe haline getirilmiştir. Sultan 3.Mustafa tarafından 1757’de yeniden tekrardan yapılırcasına geniş çaplı bir restorasyon geçirmiş ve ilk inşa edildiği görünümden biraz uzaklaşmıştır.
1886 yılında 2. Abdülhamit tarafından yeniden bir tamirat görmüş ve türbenin girişine sağına soluna olmak üzere iki tane çeşme yaptırılmış ve onarılmış kitabeler mevcuttur. Ertuğrul Gazi Türbesi; altıgen planlı, üzeri kubbe örtülü, dikdörtgen bir girişten sonra içeriye ulaşılmaktadır. Bu girişin yanlarında ikişer pencere bulunmaktadır. Türbenin duvarları almaşık duvar tekniği ile tabir edilen bir sıra taş iki sıra tuğla üzerine inşa edilmiş duvar örgü tekniği ile hayat bulmuş bir yapıdır. Türbe, Selçuklu mimarisi örnek alınarak, erken Osmanlı dönemi mimari özellikleri taşıyan bir yapıdır. Ancak farklı zamanlarda farklı şekillerde restorasyon, tamirat ve mili mücadele yıllarında geçirmiş olduğu işgal ve tahribatlardan dolayı günümüzde bu özellikleri taşımamaktadır. Ertuğrul Gazi Türbesi’nin girişinde eşi Halime Hatunun kabri bulunmaktadır. Oğlu Savcı (SarıYatu) Bey, İkizce’de şehit edildikten sonra Söğüt’e getirilerek babasının yanına defnedilmiştir. Osman Bey’in makam kabrinin bulunduğu kitabesi de yine Ertuğrul Gazi türbesinde yer almaktadır.
Türbenin hazire alanında Ertuğrul Gazi’nin kardeşi Dündar Bey ve silah arkadaşları Akçakoca, Konur Alp, Turgut Alp, Samsa Çavuş, Saltuk Alp, Pazarlı Bey, Karamürsel, Abdurrahman Gazi, Aydoğdu Bey, Gündüz Bey, Sarı Batı, Çoban Bey ve Ak Temur Bey’in temsili kabirleri türbenin bahçesinde yer almaktadır.
Türbe’nin iç kısmında Ertuğrul Gazi’nin medfun bulunduğu alanda bir mihrabiye bulunmaktadır ancak burada namaz kılınmamaktadır. Sandukasının etrafında tarihte kurulmuş Türk devletlerinin toprakları ve bayrakları yer alır. Türbenin içerisinde milli mücadele yıllarında yaşanılan acı hatıralar da yer almaktadır. 8 – 11 Ocak 1921 tarihleri arası, 24 Mart – 21 Nisan tarihleri arasında Söğüt, Yunan işgaline maruz kalmıştır. Bu işgaller sırasında Söğüt yakılmış, Ertuğrul Gazi türbesi kurşunlanarak tahrip edilmiştir. Bugün bu türbenin kepenklerindeki delikler bu mezalimin kalıntılarıdır. Dönemin Başbakanı Venizelos’un yedeksubayı Sofokles, Ertuğrul Gazi’nin mezarını tekmeleyerek;
''Kalk koca Türk! Senden ırkımın intikamını almaya geldim. Bak kurduğun devlet parça parça oldu. Bursa’yı eski sahibine iade ettik. Zelil neslin şimdi elimizde bir köle durumunda bulunuyor. Kalk! Seni bir kere daha öldüreyim de ırkımın intikamını alayım'' diye nidaların atıldığı çirkin saldırılara da maruz kalmıştır.
Bir önceki paragrafta; okurken içimizin acıdığı ancak günümüzde tekrar onların torunları olarak bu güzide toprakları işgalden kurtararak vatan edinmiş olmanın verdiği mutluluk ve bir başka yazıda buluşmak dileğiyle, hoşça kalın.