Gazetemiz Sahibi Şadi Erdal'ın hazırlayıp sunduğu, Edebiyatçı-Yazar Ali Erdal ile Pazaryeri Belediyesi'nin Eski Başkanlarından Hikmet Öztürk'ün konuk olduğu Bam Teli programının bu haftaki programında, ülkemizde yaşanan terör olayları ve Avrupa'nın Türkiye'ye bakış açısı tartışıldı.
Program konukları, ülkemizde son günlerde yaşanan terör olaylarını lanetleyerek, Avrupalı devletlerin teröre karşı takındıkları tutumu değerlendirdi. Bam Teli, Avrupa'nın ülkemize hiçbir zaman bir dost olarak yaklaşmadığı görüşünde birleşerek, Türkiye'ye karşı kibirli bir yaklaşım içerisinde olduklarını belirttiler.
Terör ve teröristle mücadelede izlenen politikaların değerlendirildiği programın ayrıntılarını videodan izleyebilirsiniz.
Şadi ERDAL: Bam Teli'nin bu haftaki programıyla karşınızdayız. Konuşmacılarımız her zamanki gibi emekli öğretmen-yazar Ali Erdal ve Pazaryeri Belediyesi'nin eski belediye başkanlarından Hikmet Öztürk. Bu hafta terör ve Avrupa'nın Türkiye'ye bakış açısı üzerine olacak. İlk sözü Hikmet beye veriyoruz.
Hikmet ÖZTÜRK: Artık terör her kesimi ilgilendiren bir konu haline geldi. Eskiden ferdi davranışlarla kapanıyordu. 2002'den bu tarafa bakmak lazım, o yıllarda terör sıfır. Sonra bugünlere gelindi. Geçtiğimiz günlerde emekli bir askeri savcı her yıl askeri okullara alınan 5 bin öğrenciden yüzde 80'inin çalınmış sorularla sınav kazananlar olduğunu söylüyor. 10 yılda ortalama 40 bin askeri personel almışsın. Bunların içinde paşalarda var, bunların hangi birini temizleyeceksin?
'BU HAİNLERDE DİN, İMAN YOK!'
Basından okuruz hep falan yer bombalandı, falan yer ateş altında diye. Terörle mücadele edilir ve neden bitmez diye düşünürken; Terörle mücadele eden asker ve polisin yüzde 80'inin FETÖ'cü olduğu çıktı. Demek adam açık araziye bombaları atıyormuş ve bizde zannediyoruz terör yuvaları bombalanıyor. Terörle mücadele edilmemiş. Gerçek anlamda terörle mücadele etmesi gerekenler belkide hiç mücadele etmemişler. Doğu ve Güneydoğu'da askerlik yapıp gelen gençler anlatırlardı teröristleri sıkıştırıyoruz imha edeceğiz ama komutanlar geri gelin derlerdi diye. Demek ki yönetici konumundaki subaylar durduruyor. FETÖ'nün bugün PKK ile işbirliği yaptığı aşikar. Şimdi FETÖ'den 101 bin soruşturma açılmış ve bunun 40 binden fazlası tutuklu. Belkide bu buz dağının görünen yüzü. Bu konuda büyük ihmal olmuş. Bu hainlerde din, iman, Allah korkusu yok.
Buradaki hata hükümetlerin. 2002'den bu tarafa büyük sorumlu AK Parti. Muhalefette görevini yapmadı belki ama tek başına iktidar bugüne kadar yaptığı çalışmalarda muvaffak olamadı. Soruyu hazırlayan, servis eden aynı ekipten olunca kimse fark etmemiş. Bu konuda Allah yardımcımız olsun.
20 yıl adliyede çalıştım, sınırda özel mahkeme kuruldu adam pişman değilim dedi ama pişman yazdırılıp salındı. Bunlar hep hatalardı, üst üste gelince bu günlere geldik. İnşallah bundan sonra devletimizle birlikte milletimizde seferberliğe dahil oldu ve bu işin içinde çıkılır inşallah. Yoksa mümkün değil. Ben askeri kadrolara sızan sayıyı duyunca korktum.
Şadi ERDAL: Ben 2002'de sıfır olduğu görüşüne katılmıyorum. Çünkü hiçbir zaman sıfır olmadı. Birazdan bende bahsedeceğim ama PKK 15 yıldan bu yana bir şekil değişikliğine gitti, bunu kabul etmek lazım.
Hikmet ÖZTÜRK: PKK'nın FETÖ'nün durumu sadece bugün değil elbette geçmiş iktidarlar, hükümetlerde eksik kaldı.
'AVRUPA BİZE HİÇ DOST OLMADI'
Avrupa'ya gelecek olursak, onlar bize bugüne kadar hiç dost olmadı hatta dünya dost olmadı. Ben hep şunu düşünürüm, dünyada bize sorgusuz sualsiz destek olan tek ülke Pakistan'dır. Onun dışında hepsi hikaye ben hiçbir tanesinden ciddi anlamda bir şey görmedim. Biz Filistin'i savunuyoruz onlar Ermeni katliamı yasa tasarısını kabul ediyor. Bunun gibi birçok örnek var, Allah yardımcımız olsun. Teşekkür ediyorum.
Şadi ERDAL: Ali Erdal sizinle devam edelim.
Ali ERDAL: Din Bilgisi hocamız bir gün bize bir soru sordu ve dedi ki 'Ay'a gittiniz ve orada bir ot gördünüz. Bu ot yenir mi yenmez mi, haram mı, helal mi? Araştırını bunu dedi. Peki siz bu otun haram olup olmamasını mı, helal olup olmamasını mı araştıracaksınız?' deyince bizden cevap yok. Sonrasında verdiği cevapta 'Esasında her şey helaldir. Haramlığına delil olmayan şey helaldir. Dolayısıyla o ot helaldir. Haramlığına delil yoksa helal demektir.'
'TERÖRLE DEĞİL TERÖRİST İLE MÜCADELE OLUR'
İki örnek daha verdikten sonra durumu arz edeceğim Şerifpaşa Camii'nde bir kitap dolabı var ve üzerindeki İbn-i Sina'nın sözünde 'Kötülük, iyiliğin terk edilmiş halidir. Kötülük, iyiliğin olmamasıdır' yazıyor. Mevlana'da karanlığın ışığın olmamasını söylüyor. Karanlık diye bir kavram yoktur, ışık vardır, aydınlık vardır. Aydınlık olmaması halinde karanlık olur. Onun için karanlıkla mücadele olmaz, ışığı getirirsiniz olur biter. Terör de bunun gibi nizamın, sistemin işlememesi halidir. Dolayısıyla terörle mücadele diye bir şey olmaz. Nizamın tesis edilmesi olur. Terörün birinci sebebi devlet nizamının tesis edilememiş olmasıdır ki soruların çalınması da bunu gösteriyor. İstediğiniz kadar karanlığa küfredin meydanlara çıkın, hiçbir manası yoktur.
Terörle mücadele olmaz deyince tüm mücadeleleri boşa saymışım gibi anlaşılmamalı. Terörist ile mücadele olur. Nasıl sokaklardaki ampulleri kıranlar varsa onları cezalandırırsınız. Devlet, bir nizam tesis etmek istiyor ama birileri o nizamı bozuyor. Öyleyse siz nizamı bozanlarla mücadele edersiniz. Aslında mücadele de değil onlara haddini bildirirsiniz. Çünkü mücadele pasif olmak demektir. Nizamı tesis etmeyenler isteseler de istemeseler de bilerek veya bilmeyerek teröre hizmet ediyorlardır. Onun için bugün vatandaşın sokaklara çıkarak kahrolsun teröristler demeye hakkı vardır. Vatandaşın sesi nizamın tesisini istemesidir.
'AVRUPA'NON TAVRİ KİBİR HALİDİR'
Avrupa'nın tavrına gelince onların tavrı tamamen bir kibir halidir. İngiliz bir şair 'Yarın Asya'nın tamamı Hristiyan olsa Avrupalı olabilecekler midir?' diyor. Hayır diyor. Avrupalı olmanın fevklade yüksek bir şey olduğundan bahsediyor. Çünkü Avrupa insanlığı kendinden ibaret zannediyor. Ne kadar güzellik varsa eski Yunan'dan alınmıştır siz eski Yunan kültürüne tabii olmazsanız öyleyse Avrupalı olamazsınız. Avrupa'nın bizi almayışında bu kibri var. Nizamı Roma kurar, siz onu anlayamazsınız Avrupalı olamazsınız diyor. Hassasiyetin de Hristiyanlıktan kazanılacağını söylüyorlar, Hristiyan olmazsanız yine Avrupalı olamazsınız.
Yani siz Hristiyan olsanız bile Avrupa'nın ancak üç unsurundan birine tabii olursunuz. Dolayısıyla Avrupalı olamazsınız, bugün dışarıdan gelenleri affedersiniz, böcek gibi görüyorlar. Türkiye'yi de öyle görüyorlar. Onun için bizim başımız gelen felaketleri, böceklerin üzerinde bir felaket gözüyle bakıyorlar. Bu psikoloji Avrupa'nın sadece devlet adamlarında değil aydınlarında da var. Avrupa'dan dost olmaz görüşü tamamen doğru.
Biz bir defa devlet nizamını tesis etmeyi tüm sahalarda sağlamadıktan sonra terörle mücadeleden netice alınamayacak. Önce devlet bunu bilecek, müesseselerini aksaklıklarını düzeltecek. İkincisi Avrupa'ya karşı, AB'ye karşı tavır almamız ama Avrupa devletleri ile ayrı ayrı politika yapmamız lazım. Terör ancak böyle önlenebilir. Teşekkür ederim.
Şadi ERDAL: Hani bazı arabalarda babam sağolsun yazar. Bizde elimizdeki tüm imkanları kullanmadan hovardaca harcıyoruz. Mesela Balkanlardan birçok göç kabul ettik, ben hep onlar geleceğine bir dilim ekmeğimizin yarısını onlara gönderelim, onlar orada kalsın bizim ileri karakolumuz diye düşünüyordum. Bulgaristan'da epey milletvekili çıkarıyoruz, göçmenler orada kalsaydı biz onlara sahip çıksaydık daha çok olacaktı. Aynı durum Yunanistan'da da Romanya'da da olur ama şimdi gelelim Almanya'da 17 bin Türkiye düşmanı olduğu söyleniyor. Bizim 4 milyon işçimiz var, Almanya 17 bin kişinin arkasında duruyor ama biz 4 milyon vatandaşımızın yanında duramıyoruz. Onları bir teşkilat haline getirememişiz. Bugün sadece Almanya'da duranlar Alman bankalarından paraları çekseler Almanya yola gelir ama yapamıyoruz.
'OSMANLI'DAN KALAN MİRASLARA SAHİP ÇIKAMAMIŞIZ'
Osmanlı'dan kalan miraslara hiç sahip çıkmamışız. Dış Türkler denildiğinde eskiden Turancı damgası vurularak hapse atılıyordu. Konuyu şuraya getirmek istiyorum Avrupa bize hep düşmanlık yapıyor. ABD ve Avrupalılar önce program yapıyor ona göre ilerliyorlar. Türkiye'ye neler yapacakları belli zaten, ona göre büyük elçi gönderiyorlar. Buradan giden vatan hainlerine sahip çıkıyorlar. Türkiye ne zaman ben kendi işimi kendim görürüm derse bizi hizaya getirmeye çalışıyorlar. Bugün gelinen nokta bu. Biz, buradan giden Müslüman-Türklere sahip çıksaydık ona göre bir plan yapsaydık biz bunları dizayn edebilecektik ama bunu yapmadık. Bunu yapmak gerekir diye düşünüyorum.
'ARTIK PKK İLE DEĞİL DEVLETLER SAVAŞMAYA BAŞLADIK'
Türkiye'de bugünkü PKK 1980'den sonra Apo'cular diye başladılar ve devam ettiler. Şimdi Türkiye bunlara karşı mücadele ederken baştan çok pasif görüyordu, ilk çıkışlarında sanki Kürtler ülkemizde azınlıkmış gibi davranarak onların haklarını alacağız iddiasında bulundular. Türkiye'de Kürtler hiç azınlık olmadı ki; Onlarda Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşı, her hakka sahip. Cumhurbaşkanı, milletvekilleri vardı Kürt kökenli o zamanlarda da bugün olduğu gibi. Eğer hak isteyen dağa çıkacak olursa Bilecik'in de dağa çıkması gerekir. Bizde Kocaeli, Eskişehir gibi biye büyük şehir olamadık diye dağa çıkalım. Hak aramak ayrı, teröristlik ayrı. Bunların arkasında o dönemlerde söyleniyordu, öldürülenlerin Ermeni olduğu, sünnetsiz olduğu gazetelerde yazıyordu. İlk zamanlar Ermenistan veya ABD'deki Ermeni lobileri bunları destekliyordu. İsrail destekledi ama zaman geldi Türkiye'nin bunun üzerinde çok durmadığı düşünülerek Almanya, Fransa, Belçika ve diğer devletlerde desteğe başladılar. Artık öyle bir noktaya gelindi ki sadece PKK ile değil saydığım devletlerle de savaşmaya başladık. Zaten savaşların şekli değişti, taşeron kullanmaya başladılar. PKK'da hangi devlet bize kızıyorsa onun taşeronu olmaya başladı. Biz, bunları yaparken tedbirlerimizi istenilen şekilde alamadık diye düşünüyorum. Mesela 1. Körfez Savaşı'ndan sonra Irak Kuveyt'i işgal etti. Sonra Irak'ı da demokrasi getireceğim diye ABD işgal etti. ABD daha sonra ben burada bir çekiç güç oluşturacağım dedi ve çizgileri belirledi. Türkiye'nin de bu çekiç gücü kabullenmesi gerekiyordu. 1990'lı yıllardaydı bu durum. Biz o dönemlerde her 3 ay da bir çekiç gücün uzatılmasını kabul ettik. O zaman esasında bunlar PKK'yı güçlendirme çalışmaları yaptıkları anlaşıldı. Terör, 2000'li yıllarda sıfırlanmadı. ABD, PKK'yı yeniden dizayn ediyordu. O zaman hatırlarsak Muammer Bostancı diye bir gazeteci vardı, bu adam çekiç gücün PKK'ya yardım yaptığını yazdı.
Hikmet ÖZTÜRK: Eşref Bitlis paşa onun için öldürülmedi mi?
Şadi ERDAL: Evet, o gazeteci de o haberden kısa bir süre sonra öldü. Refah-Yol iktidara gelmeden evvel Erbakan çekiç gücü kaldıracağını söyledi ve ilk kez o dönemde kaldırıldı. Çekiç gücün Türkiye'ye yapmış olduğu zararların en büyüğünü çekiyoruz bugün.
İkincisi biz daima PKK gelecek önce vuracak bizde ona müdahale edeceğiz diye düşündük. Halbuki adam dağdan gelmiş şehrin içine girmiş hiçbir şey yapmıyorsa bizde yapmıyorduk. Son dönemde Cumhurbaşkanımız açıklama yaptı ve hücuma geçildi. Bunları gazete köşelerinden destekleyenlere de hiçbir zaman müdahale edilmedi. Son zamanlar sosyal medyadan devletimize, milletimizi, askerimize, polisimize karşı çıkanlar tutuklanıyor. Tutuklandıkları zaman yine gazete köşesindeki bağırıyor, fikrini açıklayana neden müdahale ediyorsunuz diyor. Aynı durum Fransa'da oluyor Fransız basını içeri alınanlara sahip çıkmıyor, terör böyle önlenir. Mesela Trabzonlu birisi 'Polislere ölüm' yazmış tutuklanmış, hemen mahkemesi olmuş 1,5 yıl ceza almış ama hükmünün açıklanması geri bırakılmış. Yatsın adam, bizim polisimize ölsün diyen adama hala mahkeme geri bırakıyor. Biz nasıl bu işin hakkından geleceğiz?
'TÜRKİYE'YE MECBURLAR'
Kobani olaylarında bilindiği gibi Kobani'ye yardım gönderilsin diye HDP'liler bağırdılar, Türkiye o zaman bazı yardımlarda da bulundu. Son dönemde gelen teröristlerin hepsi Kobani'de eğitilmişler. TAK diye yeni bir şey çıkardılar ve bunlar birçok saldırıda varlar ve bu saldırılardaki teröristlerin hepsi Kobani'de eğitiliyorlar. Bizi önce bir aldatıyorlar, Kobani'ye koloni kurdular başımıza bela ettiler. Biz Kobani'nin kurtulması için yol verdik, propagandanın esiri olduk. Şimdi onlar terörist yetiştirerek bize neler yapıyorlar. Yani sadece teröristi öldürdük terör bitecek zannediyorsak aldanıyoruz. Bakın 5 yıl içerisinde üniversitelerden 200'ün üzerinde öğrenci terör örgütüne katılmış. Bu gençlerimizi kandırıp PKK'ya gönderen doçentler, profesörler var, bunlar neden daha evvel tutuklanmıyor? Ancak tutuklanmaya başladılar. Ufak bir dere olsa hepimiz geçeriz ama aynı dereye yağmur çok yağdığında birçok dere birleşip insanları alıp götürüyor. Biz mücadele ediyoruz ama hangisiyle mücadele edeceğimizi de şaşırdık. Bu sefer devletler savaş şeklini değiştirdiler, PKK'nın arkasından hep gönderiyorlar ama biz elimizdeki imkanları kullanmadığımız için yok edemiyoruz. Mesela Almanya'dan bahsettik orada bir kamuoyu oluştursak Almanya dayanabilir mi? Dolar bir ara yükselmeye başladı vatandaş dolar bozdurdu. Neymiş ABD dolarını geri çekecekmiş, çeksin. Zaten ABD karşılıksız para basıyor tüm dünyadaki paraları geri çektiğinde ne yapacak? İşe yaramayacak ki, mecbur kalacaklar bize. Türkiye'yi bugün ABD ve Avrupa ne kadar zor durumda bıraktırmaya uğraşsa da Türkiye'ye mecburlar. Biz kendi elimizdeki imkanları kullanmalıyız. Bazı görüşler var biz niye Avrupa ile kötü olalım diyorlar. Dediklerine tamam diyelim iş düzelsin diyorlar. O zaman bu mandacılık demektir.
Cumhurbaşkanı açıkladı ölü ve yaralı 9 bin 500 terörist ele geçirilmiş sanırım son 3-5 yıl içerisinde, tutuklu sayısı 10 bin 500 olmuş. Bu rakamlara FETÖ'cüler dahil değil. Biz demekki eğitim sistemimize biraz ağırlık vererek kendi gücümüzü kullanmamızı iyi bilmemiz gerekir diye düşünüyorum.
Benim söyleyeceklerim bu kadar eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Ali ERDAL: Mahkeme o polise hakaret edenin cezasını ertelemiş ya bu adliyedeki sistemin bozulmuşluğunun güzel bir örneği işte. Sisteminiz onun haddini bildiremiyor, eğitiminiz teröre müsait insanlar yetiştiriyor. Basınınız yanlış dolayısıyla Türkiye'de aksayan bir sistem var. Bu sistemin kökten düzelmesi lazım.
Hikmet ÖZTÜRK: Maalesef öyle.
Şadi ERDAL: Teşekkür ederim, bir sonraki programda görüşmek üzere.