Uyku, canlıların hayatta kalması için hayatî öneme sahip bir vetire/süreç… Çoğu insan ve hayvan için uyku, rahat bir pozisyonda yatmak… Bazı hayvan türleri için ayakta uyumak alışılmış bir davranış… Ayakta uyumak, doğal ortamlarındaki tehlikelerden korunmak ve hızlı bir şekilde kaçabilmek için biyolojik ve çevresel nedenlerle ortaya çıkan bir adaptasyon… Ayakta uyuyan hayvanlar (atlar, zürafalar), kas ve bağ dokularındaki özel yapılar (uzun bacaklar ve güçlü kaslar) sayesinde dengeyi koruyabilirler… Ayakta uyumanın avantajları: Tehditlere karşı hızlı tepki… Uyumak için yatmada ve kalkmada enerji tasarrufu… Sürü halinde yaşamanın gereği sosyal grup dinamiğine uyum sağlamak… Ayakta uyumanın dezavantajları: Dinlenme kalitesini düşüren kısmî uyku olması… Fiziksel yorgunluk (kas yorgunluğu ve eklem sorunları)… İnsanlarda ayakta uyumak… Uzun süre ayakta kalınan işlerde, monoton hareketlerde ya da aşırı yorgunluk durumlarında, insanların ayakta uyuması, kısa süreli ve geçici bir uyku hâli…
Kastımız, elbette fizikî anlamda söylenen ‘ayakta uyumak’ değil… Vurgulamak istediğimiz ayakta uyumak, duyarsız ve habersiz yaşamak… Ayakta uyumak, fiziksel bir durumdan ziyade, bireylerin çevrelerinde olup bitenleri fark etmeden yaşamak… Hayat meşgalesi, hayat telaşı, bilgi kirliliği ve yoğun çalışma temposu vb. nedenlerle ayakta uyumak… Akıllı geçinip, ayakta uyumak… Nasıl mı? Meselâ, kitaba ödenmeyen paranın fala ödenmesi kafaların toplaşması… Hepimizin tek tek yetinme kültürüyle şartlanılması, eşek kalıp sırtımıza binilmesi… Üç kuruşluk çıkar için, yalakalık yapılması, takla üstüne takla atılması, rüşvetçi ve düzenbazların seçilmeye devam edilmesi… Yapılan güzel işlerin buharlaşıp gitmesi, yerine kalan tortunun bürokrasiye dönüşmesi… Böylesi durumlar, bireylerin farkındalıklarını azaltarak âdeta ‘ayakta uyur’ hâle gelmelerine neden... Bilgiye ulaşmak, her zamankinden daha kolay… Sosyal medyada ve dijital platformlarda bilgi çokluğu, çoğu zaman bilgi kirliliği ve dezenformasyon (bilgi çarpıtması, yanıltıcı haber) olmasına sebep… Sürekli bilgi akışının olması, bilgi akışının büyük bir kısmının, önemli ve doğru bilgi yerine, dikkat dağıtıcı ve yanıltıcı içeriklerle dolu olması; önemli konulara odaklanmakta zorlanmamıza ve gerçekleri gözden kaçırmamıza engel hâl… Bizi ayakta, yatakta, her durumda ayakta uyutan ise, fırıldak olan kişi… Fırıldak; çevrelerindeki insanlar için ne yapacağı tahmin edilemez, güvenilemez birey… Fırıldak, içsel çatışmalar veya duygusal belirsizlikler yaşayan, kendisiyle barışık olmayan… Fırıldak; ayakta uyutan, sürekli olarak fikir değiştiren, karar vermede zorlanan ve tutarsız davranışlar sergileyen… Etrafımızda o kadar fırıldak var ki, etkilenmemek çok zor…
Doğruluğundan emin olmadıkça, rastgele her haber ve bilgiye itibar etmektir, ayakta uyumak… Ayakta uyumak, toplumsal uyuşukluktur, habersiz yaşamaktır… Sonuçta, toplum mühendisliği yapanların algı operasyonlarına yenik düşmektir… Böylesi bir hayatta, hayat mücadelelerinde yenik düşeriz, biteriz, tükeniriz… Günlük sorunlarla baş edemeyiz, çevremizde olup biten toplumsal, politik ve ekonomik olayların farkına varamayız, ayakta uyuruz… Ayakta uyuyunca, toplumsal bilincimiz azalır ve toplumsal sorunlara karşı duyarsızlaşırız… Meselâ, çevre kirliliği, insan hakları ihlalleri veya ekonomik eşitsizlik gibi konular, bizi çok ilgilendirmez, her bir şeyi kanıksarız… Ayakta uyumak, kişisel gelişimimizi ve bilinçli yaşamımızı olumsuz etkiler… Farkındalık eksikliği, kendi potansiyellerimizi gerçekleştirmemizi engeller. Kendi duygusal ve zihinsel durumlarımızın farkında olmayınca; stres ve kaygı gibi sorunlarla başa çıkmakta zorlanırız, hem kişisel hem profesyonel hayatımızda başarısız oluruz, her daim, yaptığımız bir işten tatmin olamayız… Ayakta uyumak ve uyutulmak istemiyorsak, neler mi yapabiliriz? Öncelikle, kendimizin farkında olmalıyız, kendimize egemen olmalıyız… Sonrasında birçok şey yapabiliriz… Bilgi kirliliğinden korunmak için güvenilir referanslardan (kaynaklardan) bilgi edinmeliyiz… Sosyal medyada geçirilen zamanımızı sınırlandırmalıyız… Meditasyon, günlük tutma ve mindfulness gibi tekniklerle, kendi iç dünyamızı düzene sokmalıyız, kadim medeniyet değerlerimizi içselleştirmeliyiz… İlk önce her konuda büyük düşünmeliyiz, sonrasında zikretmeliyiz ve şükretmeliyiz… Kendimizle barışık olmalıyız… Toplumsal olaylara ve sorunlara duyarlı olmalıyız, gönüllü çalışmalara katılmalıyız ve yerel topluluklarla işbirliği yapmalıyız, toplumsal bilincimizi artırma gayretinde olmalıyız… Hayat boyu öğrenme prensibini benimsemeliyiz, yeni bilgiler edinmeliyiz, becerilerimizi geliştirmeliyiz, bilinçli yaşamalıyız, empati ve merhamet ile olayları değerlendirmeliyiz…
Ayakta dimdik kalabilmek, dikleşmeden dik durabilmek, diri ve canlı kalabilmek için, kendimiz dâhil kimsenin gazına gelmeden, sürdürülebilir kaliteli bir hayatı tercih edebilmek gerek… Gaza gelmek, bireylerin sosyal etkileşimleri sırasında sıklıkla karşılaştığı bir durum… Gaza gelmek, grup dinamikleri içerisinde birbirimizden etkilenmemiz… Gaza gelerek, grup içindeki baskı, bizi normalde yapmayacaklarımızı yapmaya yönelten durum… Gaza gelmenin olumlu ve olumsuz sonuçları olabilir… Gaza gelmek, kendi değer yargılarımıza ve mantığımıza aykırı hareket etmemize yol açabilir… Kim, ne zaman, hangi durumda gaza gelir? Meselâ, çeşitli sosyal olaylarda, politik kampanyalarda, reklamlarda ve hatta kişisel ilişkilerde… Maksadını aşan bir şaka, bireyin gaza gelip, o şakayı daha da ileriye götürmesine sebep olabilir… Bir siyasî liderin coşkulu bir konuşması, dinleyicilerin duygusal olarak etkilenip, o liderin görüşlerini benimsemesine yol açabilir... Gaza gelmek, çok tehlikeli de olabilir… Toplumsal olaylarda, kalabalıkların gaza gelmesi, kontrolsüz eylemlere ve hatta şiddete yol açabilir… Gaza gelmenin panzehri; bilinçli olmak, dikkatli olmak, sorgulamak ve kendimize egemen olabilmektir… Farkında olmadan zaman zaman, sosyal medya, reklamlar, anket şirketleri vb. güçler tarafından hep gaza getiriliyoruz maalesef… Her seçim öncesinde… Her kaos/kargaşa öncesinde… Her âfet vb. olaylar sonrasında… Gaza gelmek, ayakta uyumanın ve uyutulmanın harekete geçmiş versiyonu… Gaza gelmenin olumlu yönlerini görebilmek de önemli… Gaza gelmek, motivasyonumuzu ve enerjimizi artırıyorsa, bizi ülke olarak güzel hedeflere teşvik ediyorsa sorun yok… Gaza gelmek, farkında olduğumuzda, takım çalışması ve grup aktivitelerinde etkili… Mesele, millî çizgimiz olduğunda gaza gelelim elbette… Gaza gelelim ki, motivasyonumuz artsın… Enerjimiz yükselsin… Takım ruhumuz güçlensin… Üretkenliğimiz çoğalsın… Millî hedeflere hızla ulaşılsın… Gaza gelirken oyuna gelmemek, ayakta uyutulmamak mühim… Gaza gelme durumlarında dengeli ve bilinçli olalım ki, emperyalistlerin, sömürenlerin ve çıkar odaklarının oyuncakları olmayalım… Gaza gelmenin dezavantajlarını bilelim… Kısa vadede mutlu olacağımız, uzun vadede pişman olacağımız durumları öngörebilelim… Duygusal kararlarımızın esiri olmayalım… Grup baskısına rıza göstermeyelim... Hadiseler karşında kontrolümüzü kaybetmeyelim, aklımızı kiraya vermeyelim… Sosyal hadiselerden etkilenmeyelim, kararlarımızı alırken, düşüncelerimizi mihenk taşına vuralım… Mantıksız hareket etmeyelim… Kişi odaklı değil, fikir odaklı olalım… Haksızlık karşısında dilimizi eğirip bükmeyelim ve laf/söz cambazlığı yapmayalım… Laf salatası ile avunmayı bırakıp, kendimizi ve değerlerimizi kaliteli laf ile savunalım… Ayakta uyumayalım, ayakta uyutulmayalım… Filistin Gazze’de olan soykırıma duyarsız kalmayalım!
Yalanlara inanmak aptal olmak değil; saf ve karakterli olmak demek aslında… Ayakta uyumamak, zahmet gerektirir… Ayakta uyumamak, fırıldak tiplerden etkilenmemeye, bilinçli olmaya endeksli… Selam, sevgi ve saygılarımla. https://bit.ly/muzafferceven kanalımı takip etmeniz dileğiyle…