Bilecik’teki oda başkanlarının halktan, oda üyelerinden habersiz basına kapalı toplantılarını eleştirmiştim. Oda başkanlarının yasal olarak bir araya geldiğini varsayarak Bilecik’e katkı sağlayacak toplantıların da basını by-pas etmemesi gerektiğini vurguladım.
Bununla ilgili oda başkanları gündeminde olmadığı halde basın toplantısı yapmak zorunda kaldıklarını itiraf etmişlerdi. Değişim ve Yarın gazetesi toplantıya davetli oldukları halde katılmazken Yarın Gazetesi’nin katılmama sebebini açıklayan Ahmet Özünlü, "basınla yapılacak toplantıyı erkene aldıkları için protesto ettiklerini" söyledi. Yapılan toplantıyı tüm kamuoyu ile paylaştım. Konuyla ilgili yazacağım çok şey olmasına rağmen okuyucuyu sıkmamak açısından bir ara vermeyi düşünürken, bir hafta sonra bizim davet edilmediğimiz bir toplantı daha gerçekleştiğini ve akabinde neler olup bittiğini öğrendim.
Oda başkanlarının birlik ve beraberliğinde Bilecik basınının yok sayılmaması gerektiğini vurgulamama rağmen bazı oda üyeleri “bir araya gelmenin ne sakıncası var?” diyerek aynı noktaya takıldıklarını gördüm. Sadece Eczacılar Odası Başkanı Ecz. Önder Akbay Bilecik basınının toplantılara iştirak etmesinde bir sakınca olmadığını söyledi. Buna rağmen Ahmet Özünlü “Biz bundan sonraki toplantılara Bilecik basınını çağırmak zorunda mıyız” diyerek hala Bilecik basınını by-pas etmeye çalıştığına üzülerek şahit oldum.
Kamuoyunun baskısını üzerinde hisseden bazı oda başkanları bizim davet edilmediğimiz ikinci basın toplantısında yine bir araya gelmenin, birlik ve beraberlik içinde olmanın faydalarına dikkat çekiyorlar. Eyvallah.. Bu toplantılara biz yine de Bilecik basınını davet etmeyeceğiz diyorlar mı? Dedilerse oradaki meslektaşlarımız bu sözlere tepki mi göstermedi, yoksa vaziyeti kurtarmak için söylem mi değiştirip ayrılık tohumları atıp yandaş arayışına mı gidildi?
Baştan beri oda başkanlarının Bilecik basınını by-pas etmemesi gerektiğini savunan biri olarak, oda başkanlarının iki haftadır basın toplantısı yapmasını memnuniyetle karşılıyorum. Ancak günde söylediklerini gölgede söylemekten çekinen bazı oda başkanlarının aynı söylemler karşısında tüm basın mensuplarının karşı çıkacağını tahmin ederek, bizleri çağırmayıp bazı gazetecileri çağırarak değişik söylemlerle ayrılık tohumları atması ne derece doğrudur bunu kamuoyu karar verecektir. Oda başkanları düşüne düşüne Bilecik basınını birbirine nasıl düşürürüz diye mi kafa yordu.
Oda başkanları Bilecik Üniversitesi Rektörüne giderken dahi Bilecik basınını çağırmayıp kendi haberini kendisi yapıp gazetelere gönderiyor. Daha sonra basın toplantısında da diyor ki “Sizleri çağırırsak olur olmaz bazı şeyler görür yazarsınız. Onun için Bilecik basınını çağırmıyoruz. Kendimiz yapıyoruz kendimiz gönderiyoruz” diyor. Bu söylemlere ben tepkimi koyarım, savunanlar kendisi bilir.
Rakibime karşı olan her şeyi desteklerim zihniyetiyle hareket edenler, bizim sayemizde basın toplantısı düzenlendiğini ve bizim oluşturduğumuz kamuoyu sayesinde çağrıldıklarını söylemek istemezdim. Ancak geçtiğimiz aylarda Bilecik Belediye meclis toplantılarına alınmak istenmeyen meslektaşımız için Belediyenin yanlış uygulama içersinde olduğunu belirten köşe yazımı unutanlara hatırlatmak isterim.
Meslektaşımın hoşuma giden bir tabirini kullanarak “Tatlı su kurnazlığı” yapan uyanıkların bu oyunu uzun müddet sürdüremeyeceklerini görüyoruz. Bilecik basınından habersiz oda başkanlarının toplantıları kamuoyunda nasıl “Bilecik’te siyasi cunta mı oluşturuluyor?” sorularını akla getirdi. Şeffaf olmamakta ısrarcı olmanın anlamı ne?
Bilecik için kafa yoran, çalışan toplantılar yapılıyor, yapılmalı. Biz bu toplantıları dikkatle Bilecik’in menfaatleri için takip ediyoruz. Bu toplantılardan bana göre en önemlileri İl Koordinasyon Kurul Toplantıları, İl Genel Meclis toplantıları. Belediye meclis toplantıları. Bu toplantılarda iştirak edecekler, katılacaklar, basının katılıp katılmayacağı kanun ve yönetmeliklerle belli. Her şey yasal zeminde. Doğal olarak hiçbir kargaşa da çıkmıyor.
Bilecik’teki oda başkanlarının toplantısı da hangi yasal zemine dayanıyorsa kanun, yönetmelik, tüzük neyse açalım bakalım. Yasalar çerçevesinde toplantıya kim başkanlık ediyor, kimler katılıyor, basına açık mı oluyor, kapalı mı oluyor öğrenelim. “Bilecik’te siyasi cunta mı oluşturuluyor” köşe yazısını yazmama rağmen, cunta kelime anlamını bilmediğimi ima eden Bilecik’teki bazı oda başkanları bir araya gelerek oluşturdukları tüzel kişiliğin ismini ve yasal altyapısını bana gösterirlerse sevinirim.
Bundan sonra odaları tek tek ele alıp “Kendi başını tarayamayıp gelin başı taramaya kalkanlar” kimlermiş onları konuşacağız.