“Amelin, -az olsa da- devamlı olanı makbuldür” emrine uygun olarak, on beş günde bir hazırladığımız, daha önce bahsettiğim “BAM TELİ” programlarına devam ediyoruz. Geçen hafta “TERÖR”ü konuştuk (https://www.bilecikhaber.com.tr/%E2%80%8Bhttps://www.bilecikhaber.com.tr/idam-geri-gelsin-14v.htm).
Terör!.. İnsanlığın belâsı!.. Dünyanın her yerinde… Yecüc Mecüc gibi… İnsanın; maddeyi ruhun üstünde tutmasının hattâ ruhu hiç hesabına bile katmamasının akıbeti; cezası… İnsanlık kendi etti kendi buldu… Batı medeniyetinin geldiği nokta… Terör, Batı’nın muzahrafatı… “PKK” dedikleri İhanet Çetesi de, bizim başımıza sardıkları kırk yıllık belâ!..
Bir Arap kıssası anlattım... Beyaz, sarı ve siyah renkte üç öküzle bir aslan, tabiatta beraber yaşarlarmış... Bir gün aslan, sarı ve siyah öküzlere, beyazın yüzünden avcıların açık hedefi olduklarından bahisle, ondan kurtulursak rahat yaşarız, demiş. İkisinin tasvibini alınca, beyaz öküzü yemiş. Bir süre sonra sarı öküze... İkimiz aynı renkteniz... Siyah olmasa bizi kimse göremez, Onun tamam demesi üzerine siyah öküzü de yemiş... Bir gün sarı öküze demiş ki… Şimdi sıra seni yemeye geldi... O zaman sarı öküz, hatasını anlamış. Müsaade et, şöyle bir haykırayım, derdimi yanayım, demiş. Aslanın müsaadesi üzerine haykırmış:
−Kendimiz ettik, kendimiz bulduk… Beyaz öküzü yemene razı olduğumuz gün kaybetmiştik…
“Yılanın başını küçükken ezmeli” diyen bir millet, hainler ve onların örgütü hakkında, ilk çıktıkları zaman doğru teşhisi koyamadı… Devlete, millete, çoluğa çocuğa kurşun sıkanların “hain” olduğunu göremedi. Maşa olduğunu anlayamadı. Zabıta vakası nev’inden anarşi çıkaran üç beş kendini bilmez… Bir süre sonra vaz geçerler. Dolayısıyla onlara karşı yapılması gerekeni ortaya koyamadı.
İslâm; peygamberlik iddiacısı sahtekârlar meydana çıktığı zaman (sahte peygamber demek yanlış), onlar hakkında teşhisi; hiç tereddüt etmeden hemen koydu: “KEZZAP”!.. Yalancı!.. Müseylemet’ül kezzap… Yalancının ta kendisi Müseyleme!.. Çünkü İslâm hak; onun karşısındaki her iddia, kim olursa olsun ve kimden gelirse gelsin, bâtıl!.. Kendisi iki cihanda selâmete götürecek hakikat; zıtları hakikati örten zalim… Kâfir… Peygamberi “EL’EMİN”, peygamberlik iddia edenler “YALANCI”! Yalancının itlâfı, tabiî olarak hak!.. Hakk’ın; hakikatin üstünü örtenlere haddini bildirmek ve insanlığı kurtarmak vazifesi! Hattâ hizaya gelmeyen zalimi yok ederek, onu bile daha fazla zulüm yapmaktan kurtarmak gerekir… Kendini tanıyan, düşmanını da bilir.
Roma, kendisini üstün, karşı çıkılamaz ve karşı durulamaz nizam olarak görüyor… Bütün yolların kendisine çıktığı “Roma nizamı”… Bu kibirle, böyle bir nizamı yıkmak isteyen herkese “ASİ” diyor ve hareketlerini “İSYAN” olarak nitelendiriyor. Bu sebeple “ASİ”yi yakalayıp öldürmekte kendisini haklı görüyor.
“Yılanın başını küçükken ezmeli” diyenlerin devleti; daha ilk günde bugün söylediği gibi onlara “hain” demeliydi… Yılanın başını küçükken ezmek, o teşhisi koymakla olurdu. “PKK terör örgütü” demek yerine, “İHANET ÇETESİ” teşhisini koymalıydı… Bugün bile “PKK terör örgütü” diye onu kendisinin razı olduğu ismiyle ifade etmenin ne büyük zaaf olduğu hâlâ anlaşılabilmiş değil… Bereket millet onların “hain” olduğunun, onları “itlâf” etmek gerektiğinin, bu yolda canlarını ortaya koyan emniyet güçlerimizin “kahraman” olduğunun ve bu yolda can verenlerin “şehit” olduğunun, sağ kalanların “gazi” olduğunun şuurunda… Ve mücadele, milletteki bu idrak ve irfana devletlilerin de ulaşması sayesinde, başarıya doğru gidiyor.
Tarih, ilk günden doğru teşhisi koyamayanların aczini, fikirsizliğini, idraksizliğini, çapsızlığını yazacak… Doğru teşhis koyamayanları da, konamayışın sebeplerini de yazacak… Diyecek ki, kendini doğru ifade edemeyen, kendisinin ne olduğu hakkında aciz kalan, kendi yerini doğru tespit edemeyen; düşmanını hiç ifade edemez.