Hemen hepsi işe çok küçük sermayelerle başlamış ve benzer safhaları yaşayarak büyümüşlerdir. Başladıkları ve geldikleri nokta arasındaki farkı anlatırken duygulanmamak elde değildir. Her bir başarı öyküsü sıra dışıdır. Dişleri ve tırnakları ile kazıyarak bugünlere ulaşmışlardır.
İşe bir işçi olarak başlamışlardır. Köylerinde okul yoktur, gurbete ekmek parası için gitmişlerdir, kazandıkları çok küçük bir gelirle kardeşlerine ve ailelerine bakmak zorundadırlar. Küçük bir atölyede günde on sekiz yirmi saat çalışmışlardır… gibi.
Bunlara benzer sıra dışı başarı öykülerini birçok patronun hayat hikayesinde görebilirsiniz. Şimdi büyük işletmelerin kuruluş dönemlerine gittiğinizde dedelerin veya babaların benzer yaşanmış öyküleri çok farklı değildir.
Patron olmak risk almaktır. Hele belirli bir dönemden sonra o virüs bünyeye iyice yerleştiğinde o virüsü söküp atmak çok zordur. Çok duyarsınız “Bu kadar problem ile uğraşacağıma şu fabrikayı satıp gitsem yedi sülaleme yeter, ama gel gör ki bu iş artık bizim vücudumuza işlemiş” diye. Satıp gidilemez. Çünkü o şirket onların çocuklarıdır. Ömürlerini harcamışlardır.
Patron için hayat risktir. Belki de en güzel yanı bu risk duygusunun getirdiği adrenalin ve başarma duygusudur.
Onların da duyguları vardır. Patron da bir insandır ve onların da duyguları vardır. İşlerinde sert bir kaya gibi görünen bir patron bile olsa bu görüntülerinin altında duygu ve sevgi yüklü bir dünya vardır. Bu dünya ülke sevdalısı olmakla bütünleşmiştir. Onların duygularını ancak yıldönümlerinde, kutlama günlerinde daha rahat gözlemleyebilirsiniz.
Zor işleri yaparlar. Kısacası kolay iş değildir patronluk. Gelinen noktayı korumak da ayrı bir derttir. Çünkü artık patron, bir misyonun yani büyümenin ve gelişmenin temsilcisidir.
Ülkenin, kuruldukları yerleşim biriminin sanayi bölgesinin sorunlarına son derece duyarlıdırlar. Bunun için yerel yönetimlerde, derneklerde aktif görev almayı bir vazife edinirler.
Kısacası, patron olmak risk almayı ve cesareti gerektirir. Patron olduğunda sadece kendi beklentilerini değil, toplumsal beklentilerin karşılanması gibi bir misyon da otomatik olarak yüklenmiş olur ve patron bazı şeyleri başarmak zorundadır. Kendisinin, ailesinin, akrabalarının, sosyal çevresinin ve toplumun beklentilerinin yanı sıra onu daha önce düşünmediği yüzlerce ilave problem ve en önemlisi de acımasız bir rekabet beklemektedir.
Ekonominin kalbidirler. Patronlarımız ekonominin kalbidirler. Genellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ) olarak yaşam sürerler. Aslında ekonominin nabzı orada atmaktadır. Orada işler kötüyse bütün ülkede etkilerini hissetmemek mümkün değildir. Ekonomi yönetimi biraz hapşırsa kobilerin nefesleri tutularak izlemeye geçilir. Onların moralinin iyi olması işlerin iyi olacağına işarettir.
Yukarıda belirtilen özelliklerin bir kısmı pozitif iken bazıları ise negatif özelliklerdir. Sizler de bu özelliklere ilaveler yapabilir veya bazılarını da kayda değer bulmayabilirsiniz.
Onlarsız olmaz evet, ne şekilde olursa olsun patron yönetimi bir realitedir ve hiçbir şekilde onlarsız olmaz.
İsmail Hakkı Kavurmacı
Mak.Yük.Müh.
www.kavurmaci.net - ismailhakki@kavurmaci.net