Bilecik'in Söğüt ilçesinde 743'üncüsü düzenlenen Söğüt Ertuğrul Gazi'yi Anma ve Yörük Şenlikleri'nde konuşan BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, birlik ve beraberlik mesajları verdi.
Başkan Destici yaptığı konuşmada;
“Gölgesinde yüzlerce yıl biz Türklerin, biz Müslümanların ve dahi tüm insanlığın, huzur bulduğu, güven içinde yaşadığı, ulu çınarın filizlendiği yerde, Devlet-i Aliye'nin, Osmanlı'nın kurulduğu Söğüt'teyiz. Bu yıl 743.'sü tertiplenen Söğüt Ertuğrulgazi'yi Anma ve Yörük Şenlikleri'nde yine bir aradayız. Cenab-ı Allah, aleme nizam veren, dünyaya yüzlerce yıl Türklüğün ve İslamın mührünü vuran kahraman ecdadımızın, Ertuğrulgazi'lerin, Osmangazi'lerin yolundan bizi ayırmasın inşallah.
"Türklüğümüzle Varız"
Değerli kardeşlerim kimliğimizle varız, yani Türklüğümüzle varız. Tarihimizle varız, inançlarımızla yani İslamla varız. Kültürümüzle varız, geleneklerimizle varız ve bu değerlerimize sarıldığımız sürece var olmaya devam edeceğiz. Bilecik Valiliğimiz başta olmak üzere organizasyona katkı sağlayan kurum, kuruluş ve kişilere şahsım ve camiam adına şükranlarımı sunuyorum.
Kıymetli kardeşlerim sizlerin ve tarihin huzurunda bir kez daha aziz milletimizin var olma mücadelesinde milletimizin bekası için hayatlarını veren şehitlerimizi, gazilerimizi, Metehan'dan Sultan Alparslan'a, Ertuğrulgazi'den Osmangazi'den Fatih Sultan Mehmet Han'a, Türk tarihimizin abide şahsiyetlerini rahmetle, minnetle ve şükranla yad ediyorum. Ruhları şad olsun, mekanları cennet olsun. Dalları üç kıtaya, yedi iklime uzanan yıllarca gölgesinde sevginin, adaletin, hakkın hakim olduğu ulu çınarın tohumu burada atıldı, burada yeşerdi ve buradan kök salıp bütün cihana hakim oldu.
Atamız Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından, Atamız Ertuğrulgazi'ye 1281 tarihinde uç beyliği verildiği günden bu yana Söğüt'te toyumuz toplanıyor. Bugünün dünyasında dünya hakimiyetine uzanan yürüyüş üzerinde düşünüp aklı selimle bir muhasebe yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Bizi cihan hakimiyetine taşıyan neydi? Şartların bugünün teknolojisiyle büyüyen nesillerin tahayyül bile edemeyeceği ölçüde zor olduğu bir dönemde bugün için bile çok geniş sayılabilecek bir coğrafyada yüz yıllar boyunca bir dünya devletini nasıl ayakta tutabildik ve cihana nasıl hakim olabildik? Sonrasındaki tarihçilerin duraklama ve gerileme olarak adlandırdığı dönemlerde neleri eksik bıraktık ve nerelerde yanlış yaptık? Tümünü doğru tahlil etmek ve istikametimizi o doğrulara göre şekillendirmek mecburiyetindeyiz.
"Osmanlı olmayınca, yani Müslüman Türk olmayınca huzur da yok, barış da yok, adalet de yok"
Bugünün dünyasını da doğru analiz edip Osmanlıyı da daha iyi anlama ihtiyacımız var. Dünyanın her yerinde sömürünün, haksızlığın, hukuksuzluğun hüküm sürdüğü bir çağı yaşıyoruz. Çoğu Müslüman milyonlarca mazlumun savaşlara, göçlere, yokluğa, hastalıklara, açlığa, kana ve gözyaşına mahkum olduğu bir dönemden geçiyoruz. Dünyanın sözde güçlü ve gelişmiş devletlerinin, onların güdümündeki uluslararası kuruluşların aklı, vicdanı, adaleti rafa kaldırdığı, bu cinnet halinin dünyayı adım adım yeni bir dünya savaşına sürüklediği bir dönemdeyiz. Maalesef Osmanlı artık Afrika'da yok, Orta Doğu'da eski toprakları olan Arap Yarımadası'nda yok, Irak'ta yok, Suriye'de yok, Lübnan'da yok, Kudüs'te yok, Filistin'de yok, Gazze'de yok, Balkanlar'da yok, Kafkaslar'da yok. Tarihte Türk'ün hakimiyetinde, Osmanlı'nın idaresinde yüzlerce yıl her dinden, her ırktan, her milletten insanların, huzurla, güvenle, barış içinde yaşadıkları o topraklarda Osmanlı olmayınca, yani Müslüman Türk olmayınca huzur da yok, barış da yok, adalet de yok. Onun için biz var olmak zorundayız ve nizamı alem için mücadele etmek zorundayız. Bu durum karşımızda bütün çıplaklığıyla duran bir gerçek. Artık bu gerçeğin muhasebesini doğru, gerçekçi, akıllıca yapmalı ve istikametimizi bu gerçeğe göre yeniden bir şekil vermeliyiz. Özellikle Türkiye'deki muhalefetteki bazı kesimlerin 'Ne işimiz var Suriye'de, ne işimiz var Irak'ta, ne işimiz var Libya'da?' diyenler gelsinler Söğüt'ü görsünler, Söğüt ruhunu yaşasınlar. O zaman ne işimiz olduğunu elbette anlayacaklardır.
"Bizi kimsenin ayırmasına fırsat vermeyeceğiz"
Güvenliğimiz için, gelecek nesillerimiz için, devletimizin varlığını, ülkemizin bütünlüğünü koruyabilmek için daha güçlü olmak zorundayız. Bugün insanlığın özellikle tüm dünya müslümanlarının, Osmanlı'nın, Türk'ün gücüne ve adaletine duyduğu ihtiyacı görmezden gelemeyiz ve yok sayamayız. İnsan hayatının artık her şeyden daha değersiz sayıldığı bir zaman diliminde ve o topraklarda yeniden mazlumların acılarının devası olmak için Türk ve Müslüman kardeşlerimizin koruyucu kalkanı olmak için yeniden dünyada adaletin ve hakkın hakim olması için yeniden daha güçlü bir şekilde var olmak mecburiyetindeyiz.
Bunu sadece burada toprağa düşen tohumu, üç kıtayı, yedi iklimi gölgesine sığdıracak hale getiren ruhu yeniden bularak başarabiliriz. Bunu temelinde adaletin, ahlakın, imanın olduğu bir yönetim anlayışıyla başarabiliriz. Bizi birbirimize ortak sevinçlerin, ortak acıların, birlikte dökülen alın terinin, birlikte dökülen gözyaşının, birlikte dökülen kanın bağladığı can kardeşlerim. Konuştuğumuz dil, güzel Türkçemiz bizi birbirimize ve dünyadaki soydaşlarımıza bağlıyor. Yöneldiğimiz kıble sabır, şükür ve dua yani İslam bizi birbirimize bağlıyor. Onun için biz hep birlikte büyük Türk milletiyiz. Bizi kimsenin ayırmasına fırsat vermeyeceğiz" ifadelerini kullandı.