Bu geçtiğimiz hafta değilde ondan evvelki Pazartesi günü haftalık ev ihtiyacı pazar işi bana düştü. Saat olmuş 11.00, Pazara 200 metre mesafe kala arabayı park edebildim. Kapalı pazara girdim içeride aldığım, sebze ve meyveleri koymak için pazar arabasını önümde buldum. Başladık alışverişe, biz üç haneyiz. Her aldığımızdan 3’er tane alıyoruz. Kısa zamanda araba doldu. İlk arabayı nasıl önümüzde bulduksa ikinci arabayıda hemen yanıbaşımızda bulduk. Onada ihtiyaçlarımızı yerleştirdik. Şimdi sıra geldi bu pazar arabasındaki sebze ve meyve poşetlerini eve götürmek üzere aracımıza nasıl koyacağız. Araç 200 metre ileride yük çok, belediye pazar arabalarını kapalı pazar dışına çıkmasını yasakladı. Dolmuşlar pazarın önünde dizili, aracı nasıl getirir durup yükümü sarabilirsin.
Hayat arkadaşım ile pazar arabalarını paylaştık 200 metre ilerideki araca doğru gidiyoruz. Arkamızdan belediyeye ait araçla yanımızdan geçen zabıta memuru aracın camını açarak, (ismi bende mahfuz) “işiniz bitince sebze arabalarını getirin” dedi. Bende, biz aldığımız yere bırakırız, belediyede şu pazarın otopark ve trafik işini halletsin. Vatandaşı böyle uğraştırmasın dedim.
Kapalı pazarın yapıldığı 4 yılı geçti. Otopark ve trafik işi hallolmadı. Basının, bu eksikliği dile getirilişinin sayısını ben unuttum. Belediye sessiz kuzu kuzu dinliyor. Hiçbir önlem almadığına göre otopark ve trafik sıkıntısı yok demek istiyorsa bu yönde bir açıklama yapsın. Kabul ediyorsa önlemini alsın. Burada yaşanan sıkıntıları gidermenin şartı, illa insanların kavga etmesi veya ölümlü, yaralı kaza geçirmesi mi gerekiyor. Kulaklarımız sağır olduysa gözlerimizde mi kör oldu. Bir pazartesi saat 12.00’dan sonra konakladığımız SARAY’ınızdan çıkında şu milletin halini görün.
Belki ozaman bir ilham gelirde önlem alma hissiniz harekete geçer. Plansız yaptığınız bir işin cezasınıda millete çektiriyorsunuz.
Geçtiğimiz ay yapmadığınız yolların çok azını gündeme getirdik. Yollar konuştu, siz sustunuz! Ama sizede hak veriyorum, sizler böyle küçük işlerin adamı değil, büyük projelerin adamısınız.
Sizler büyük işlerin peşinde koşun, vatandaş o küçük işlerin içinde tepinsin dursun.
Şunuda hatırlatmakta fayda görüyorum. Yüksek dağların tepesine tırmananlar yolculuğa eteklerden başlar.
Belediye, bir büyük projesinden arsayı satarak kurtulma yolunu denedi. Geçen hafta bu arsanın satılmasından ziyade kat karşılığı verilmesini istemiştim. Zaten Belediye meclisindende, karar kat karşılığı ve satılması yönünde çıkmıştı. Maalesef kat karşılığı yolu denenmeden Başkan tercihini satılması yönünde kullandı. Yani Bilecik’in kaybı yönünde bir karar diyebiliriz.
Başkan büyük projelerden bahsediyor ya, yapılmayan küçük işleri görünce aklıma şöyle bir hikaye geldi.
Kızın birinin düğünü oluyor. Komşulardan biri gelin olan kızın yanına gelir “Kızım nasıl sağlam mısın?” der. Kız “Valla anam bana kızım diyor ama benim pek ümidim yok” der.
Bende kapalı pazarın otopark ve trafik düzeni, sokaklarımızın yolları ve yaya kaldırımlarını, satılan eski belediye binasını düşündükçe Belediyeden ümidimi kestim.
Darısı Ak partinin başına...