BERAT KANDİLİ

Cumadan Gönüllere

Hızla tükenen hayatın, sonu gelmez bir kazanma ve harcama yarışıyla insan yaşamını törpülediği şu ortamda, biz müslümanlara sunulan en önemli ilahi bağışlardan biri de hiç kuşkusuz Berat Gecesi’dir.
Berat; borçtan, suç ve cezadan, hastalıktan kurtulmak demektir. Berat kelimesinin ifade ettiği bu anlamlarla bağlantılı olarak bu geceye de Berat (Kurtuluş) Gecesi denilmiştir. Vergi ödendiği zaman nasıl ki vergi borçlusuna borcundan kurtulduğunu gösteren bir belge veriliyorsa, Allah Azze ve Celle de Berat Gecesinde mümin kullarına berat yazar. Dolayısıyla günahları bağışlananlar bu gecede yazılacak olan berat’la müjdelenmiştir.
Köken itibarıyla Arapça olan “Beraet” kelimesini dilimizde “Berat” olarak telaffuz etmekteyiz. Kameri aya göre Şaban ayının 14’ünü 15’ine bağlayan bu gece 24 Şubat’ı 25 Şu- bat’a bağlayan geceye denk gelmektedir. Kaynaklarımızda bu geceye Mübarek Gece, Berat Gecesi ve Rahmet Gecesi olmak üzere (anlamları yaklaşık olarak aynı olmakla beraber) üç farklı ismin verildiğini görmekteyiz.
Berat gecesi, milletçe büyük bir coşku ve sevinç içinde kutladığımız mübarek kandil gecelerimizden birisidir. Bu gecenin mahiyetini ve önemini daha iyi kavrayabilmek için, içinde bulunduğumuz üç aylara kısaca göz atmamız yerinde olacaktır.
Bilindiği gibi üç aylar, Recep ayı ile başlamaktadır. Recep ayının ilk Cuma gecesinin Regaip kandili olduğu ve 11 Ocak’ı 12 Ocak’a bağlayan bu geceyi en samimi duygularla ihya etmiş olmamız, daha dün gibi belleklerimizde tazeliğini korumaktadır. 6 Şubat gecesi idrak ettiğimiz Miraç Kandili, yine Recep ayında büyük manevi haz duyduğumuz ve kulluk bilincimizin tazelendiği bir diğer gecedir. Üç ayların İkincisi olan Şaban ayının tam ortasına denk gelen gece ise, anlatmaya çalıştığımız Berat gecesidir. Nihayet, on bir ayın sultanı Ramazan-ı Şerife kavuşarak, son ve en büyük gece olan Kadir gecesini (5 Nisan gecesi) en iyi şekilde değerlendirmeye gayret göstereceğiz. Ve nihayet Ramazan Bayramıyla üç aylara veda edeceğiz.
Üç aylar içinde yaptığımız bu kısa gezintiden de anlaşıldığı gibi Berat gecesi, Ramazan ayına 15 gün kaldığını müjdelemektedir. Bu gecede alacağımız berat belgesi ile inşaallah Ramazan ayına gireceğiz ve manevi duyguların zirvesine erişmiş olacağız. Sevgili Peygamberimiz: "Recep Allah’ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan ise ümmetimin ayıdır.” Buyururken; Receb’in ekim ayı, Şaban’ın bakım ayı, Ramazan’ın da hasat/mahsül toplama/meyveleri devşirme ayı olduğuna işaret etmiş olmaktadır.
Yüce Allah Duhan süresinde: “Hâ-Mîm. Andolsun o Kitab-ı Mübin’e ki, biz onu mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz uyarıcıyızdır. O gecede her hikmetli buyruk ayrılır ve katımızdan bir emirle ilgilisine yollanır...” buyurmuştur.
Bu ayetlerde geçen “Mübarek Gece”den maksadın Kadir gecesi olduğunu belirten müfessirlerimiz olduğu gibi Berat gecesi diyenler de vardır. Bu iki farklı yorumdan hareketle Kur’an-ı Kerim’in iki nüzulü (indirilişi) olduğu belirtilmiştir. Biri Levh-i Mahfuz’dan dünya semasına (Beytü’l-İzze) indiriliştir. İkincisi de oradan Cebrail vasıtasıyla Hz. Peygamber (a.s.)’in kalbine aktarılışıdır. Birinciye inzal (toptan indiriliş), İkinciye de tenzil (parça parça indiriliş) denmektedir. O halde Kur’an Kadir gecesinde dünya semasına toptan inzal edildi, sonra da oradan 23 küsür sene zarfında peyderpey (parça parça) Hz. Peygamber’e indirildi.’
Yukardaki bu kısa ayrıntıyı belirtmek ihtiyacını duyduk. Zira, Berat gecesinin manevi değerinin en önemli göstergesi, bizzat Kur’an-ı Kerim’de anılmış olmasında yatmaktadır. Ayrıca Kur’an-ı Kerimin Kadir gecesinde indirilişi ile Berat gecesinden bahseden yukardaki ayetin bir çelişki arz etmediğini bilmemiz gerekmektedir.
Duhan sûresinin ilk ayetleri Berat gecesinin belirgin üç temel özelliğini öne çıkarmaktadır. Bunlar;
1- Mübarek gece: Hayrı ve fazileti çok olan, Allah’ın kullarına bol ikramlarda bulunduğu, onların tevbelerini kabul ederek günahlarını bağışladığı eşsiz bir gecedir. Nitekim biraz sonra arz edeceğimiz Hadis-i Şeriflerle bu gecenin biz kullar için ne büyük bir anlam ifade ettiğini daha iyi kavrayacağız.
2- İnsanlığa gönderilen son ilahi mesaj Kur’an-ı Kerimin, Hz. Peygamber’e indirilmeye başlandığı gecedir.
3- Bir yıl süreyle olacak hadiselerin, amellerin, rızıkların, ecellerin, hastalıkların... vs. karara bağlandığı ve ilgili meleklere teslim edildiği gecedir.
Yukarıdaki ayette birtakım hususiyetleri zikredilen Berat gecesinin Hz. Peygamberin dilinden tüm mahlukatı kuşatıcı şu müjdesine gönülden kulak verelim:
"Şaban ayının yarı gecesi (Berat Gecesi) oldu mu onu ibadetle geçirin. Gündüzünü de oruç tutun. Zira Allah Teala, bu gece güneşin batışından itibaren dünya semasına rahmetle tecelli eder ve kullarına şöyle hitap eden
-Yok mu benden af dileyen, onun günahlarını bağışlayayım?
-Yok mu benden rızık isteyen, ona rızık vereyim?
-Yok mu bir derde düşen, ona afiyet bahşedeyim?
-Yok mu şunu isteyen, yok mu bunu isteyen diyerek tan yeri ağarıncaya kadar devam eder."
Hz. Peygamber (a.s.), bu gecede tevbe edip bağışlanma dileyen mümin’lerin sayısının çokluğunu bir benzetmeyle Hz. Aişe validemize şu şekilde anlatmıştır:
’’Allah Teala Şaban ayının yarısı gecesinde (Berat Gecesinde) dünya semasına rahmetle tecelli ederek, Beni Kelb Kabilesi’nin koyun- larının kılları sayısından daha çok kimsenin günahlarını bağışlar.”
Bu gecede bizden ısrarla istenen en önemli şey, bol tevbe ederek yüce yaratıcıdan af dilemektir. Çünkü tevbe, bir sayfayı kapatıp, açılması gereken bir başka sayfayı açmaktır. Yanlışlarla dolmuş geçmişe bir daha dönüp bakmamaktır. Yeniden kulluğa talip olmaktır. Yaratıcı ile yeniden bir sözleşme yapmaktır.
Bu gecede tevbe sularıyla yıkanmak, tüm manevi hislerden arınmak, aydınlığı örten perdeyi kaldırmak gerekir. Tevbe sayesindedir ki, insan, egosunu aşarak ihtiraslarını yenebilecek bir şahsiyet olgunluğuna erişebilir.

Şairin ifadesiyle; Kaldır benliği aradan/Ortaya çıksın Yaradan sözüyle anlatılmaya çalışılan mücadele İslam tasavvuf geleneğimizin de temelini teşkil etmektedir. İşte bu gecede yapılacak tevbe ile ruhlar arındırılır, söz, davranış ve hareketlere yön verilir. Bu gecede yapacağımız rükular, secdeler, kıyamlar, dökülecek göz yaşlan, bize rahmet kapılarını açacaktır. Bu gecede rahmet denizinden serpilen sudan nasiplenememek en büyük kayıplardan biri olsa gerektir.
“De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin...” buyuran Yüce Rabbimiz tövbe, istiğfar ederek pişmanlık duyan günahkârların cümlesini affedeceğini bildiriyor. Ancak şu sekiz sınıfın “Kesin Tövbe Etmedikçe” bu aftan istifadelerinin olamayacağını da işaret ediyor:
1. Allah'a şirk koşanlar.

2. Ana-babalarına isyan eden, onların kalplerini kırıp gönüllerini yıkanlar.

3. İçkiye devam edenler.

4. Falcılık edip gelecekten haber verenler.

5. Din kardeşine besledikleri kinden vazgeçmek istemeyenler.

6.Adam öldürmekten pişmanlık duymayanlar.

7.Nikâhsız yaşayanlar.

8. Akrabalarıyla alâkayı kesip ihmal edenler.

Şüphesiz ki bu günahların sahipleri bu gecede samimi bir tövbe ve istiğfarda bulunur da, kesin pişmanlık haline girerlerse ilâhi aftan yararlanırlar. İnsanların aftan yararlanamama sebebi kesin, bir dönüş yapmayışları, ciddi bir tövbe, istiğfar haline girmemeleridir.
Görülüyor ki, Berat gecesi, dua ve isteklerin kabul edileceği, günahların bağışlanacağı müstesna ve mübarek bir gecedir. Aslında zamanlar birdir. Ancak Cenâb-ı Hak; kullarının ibadetlerini kat kat mükâfatlandırmak, dua ve isteklerini kabul etmek, bağışlanmalarına imkan ve fırsat tanımak üzere bazı zamanları daha faziletli kılmıştır.
Bu sebeple Berat gecesinde Rabbimize olan inancımızı tazeleyerek, manevi hastalıklardan, kalplerimizi karartan günah kirlerinden uzaklaşmaya söz vermeliyiz.
Başta hürmete en çok layık olan anne- babalarımızın olmak üzere, akrabalarımızın, büyüklerimizin, komşularımızın Berat Gecelerini tebrik etmeli, saygı ve şefkatte kusur etmemeliyiz. Dini ve milli bütünlüğümüzü bozmaya yönelik her türlü kin ve düşmanlık duygularını söküp atmalıyız. Dünya ülkelerinde meydana gelen acı olaylardan ders alarak, şehit kanlarıyla sulanmış olan aziz vatanımızı canımız gibi korumalıyız.
Bu geceyi evinde eşiyle ve çocuklarıyla mutlu ve huzurlu bir ortamda geçirme fırsatı bulamayan hastalarımızı ziyaret etmeli, fakirlere, öksüz ve yetimlere yardım elimizi uzatarak onları sevindirmeliyiz. Bilelim ki, kişi, kardeşinin yardımında olduğu sürece Allah da onun yardımcısı ve destekçisidir.
Bolca Kur’an-ı Kerim, Salavat-ı Şerife okumalı, zikir ve tesbihatta bulunmalıyız. Varsa kaza namazları kılmalı, kalbin derinliklerinden çıkacak ve yapılacak tevbenin kabul olmasına sebep olacak samimi gözyaşları dökmeliyiz.
Berat Gecesinin milletimize ve İslam âlemine huzur ve mutluluklar getirmesini, diler, sağlık, afiyet ve özgürlük içinde Ramazan ayına kavuşmamızı Yüce Allah’tan temenni ederiz.

Yazımızı özellikle Filistinli kardeşlerimiz için daha önce tüm camilerimizde yapılan şu dua ile bitiriyorum: “İlahi Ya Rabbi! Yetimler yurduna dönen Filistinliler için dua ediyoruz. Filistinli kardeşlerimiz Gazze’de zalimlere karşı mücadele ediyorlar, Filistinli kardeşlerimizi muzaffer eyle. Ya Rabbi! Zalimleri zalimlere musallat eyle, Kahhar isminin tecellisiyle kahru perişan eyle Ya Rabbi!

İlahi Ya Rabbi! Gazze’de eşi benzeri görülmemiş katliamlar yapılıyor, tüyü bitmemiş bebekler, masum çocuklar, savunmasız kadınlar, yaşlılar hunharca katlediliyor, Filistin kan ağlıyor. Peygamberler mirası Kudüs’e, Gazze’nin masum ve savunmasız mazlumlarına imdat eyle Ya Rabbi!

Hz. İbrahim’den Hz. Süleyman’a kadar birçok Peygamberin tevhit, hukuk, adalet ve ahlak mücadelesini verdiği o kutlu şehirde yaşanan acıları bir an önce durdur Ya Rabbi!

İlahi Ya Rabbi, Kur’an-ı Kerim’de bizlere buyuruyorsun ki; ‘Ey Rabbimiz! Günahlarımızdan ve işimizdeki aşırılıklardan ötürü bizi bağışla, sebatımızı arttır, kafir topluluğa karşı bize yardım eyle!’

Ya Rab! Sen, mazlumların yardımcısı, zalimlerin hasmısın. Mahzun ve masum gönülleri her türlü zulüm, bela ve musibetten muhafaza eyle Ya Rabbi! Zulme uğrayan mazlum ve mağdur Filistinli kardeşlerimizi sahipsiz ve yardımsız bırakma Allah’ım!

Ya Rab! Bugün Filistin ve Gazze başta olmak üzere yeryüzünün birçok yerinde zulme ve katliamlara maruz kalan, vatanları işgal edilen, camileri harap edilen, hakları ve hukukları ihlal edilen bütün kardeşlerimize yardım eyle! Bizi de onlara yardımcı eyle Ya Rabbi!

Ya Rab! Ümmet-i Muhammed’e vahdet şuuru ver, Kudüs bilinci ihsan eyle! Evlerinden ve yurtlarından kovulan, öz vatanlarından uzak kalan bütün mazlum kardeşlerimize yardım eyle Ya Rabbi!

İlahi Ya Rabbi! Bizleri Mescid-i Aksa’ya bizleri varis eyle, ona sahip çıkmayı bizlere nasip eyle Ya Rabbi!

İlahi Ya Rabbi! Bizleri hiçbir zaman haktan, hakikatten, adaletten, samimiyetten, sadakatten ve salih amel çizgisinden ayırma! Yüreklerimizi dağlayan bu acılardan güçlü bir vahdet şuuruna erişmeyi bizlere nasip eyle Ya Rabbi! Bizlere zaferler nasip eyle Ya Rabbi!

Ya Rabbi! Müslümanlara yardım eyle, Müslümanlara yardım edenlere de yardım eyle Ya Rabbi! Müslümanlara tuzak kuranların tuzaklarını kendi başlarına makûs eyle Ya Rabbi!

Gazze’de masum insanları, bebekleri, çocukları katleden hainleri Sana havale ediyoruz, onları Kahhar isminin tecellisiyle kahru perişan eyle Ya Rabbi! Hastanelere ve camilere sığınmış kimsesizlerin üzerine bombalar yağdıran, kutsal nedir bilmeyen, merhametten ve insanlıktan nasibini almamış vicdansız hainlere, zalimlere fırsat verme Ya Rabbi! Onları Kahhar isminin tecellisiyle kahru perişan eyle Ya Rabbi!

İlahi Ya Rabbi! Milletimizin ve Müslümanların geleceğine kasteden her türlü dahili ve harici fitne ve fesada, hile ve tuzağa karşı bizleri uyanık eyle. Dünyayı yaşanmaz hale getiren zalimlere, ümmetin birliğini, dirliğini bozmak isteyen hainlere karşı koyabilmek için bizlere inayet eyle Ya Rabbi!

Asırlardır Din-i Mübin-i İslam’a hizmet etmiş, hep zalimin karşısında mazlumun yanında durmuş, kimsesizlerin, gariplerin, ezilenlerin umudu olmuş milletimize, kahraman ordumuza ve tüm güvenlik güçlerimize şanlı zaferler nasip eyle Ya Rabbi.

İlahi Ya Rabbi! Sen nurunu mutlaka tamamlayacaksın, bizleri bu vaadine vesile eyle. Dünyamızı huzur ve selamet yurduna dönüştürebilmek için bize güç ver Ya Rabbi!

Ey hayatın ve ölümün sahibi olan ve şehadeti bizlere en kutlu ideal olarak tanıtan Rabbimiz! Geçmişten bugüne i’lay-ı kelimetullah için mücadele eden, başta miracın şehri Kudüs ve mazlumlar diyarı Gazze olmak üzere vatan ve mukaddesat uğruna canlarını feda eden bütün şehitlerimize rahmet eyle Ya Rabbi! Onları Sevgili Peygamberimize (s.a.s.) ile, Bedir ve Uhud şehitleri ile birlikte haşreyle, Efendimize komşu eyle Ya Rabbi! Senin yolunda gaza edip yaralanan kardeşlerimize acil şifalar ihsan eyle Ya Rabbi!

Ya Rabbi! Din, iman, hak, hakikat, adalet ve mukaddesat uğruna mücadele etmeyi ve gerekirse bu yolda şehit olmayı en büyük paye sayan inancı, kalbimizden, asil milletimizin ve nesillerimizin yüreğinden hiçbir zaman eksik eyleme Ya Rabbi!

Ya Rab! Sen bizim Mevla’mızsın, kâfirlere, zalimlere ve azgın topluluklara karşı bizlere yardım eyle!

Ey Yüce Rabbimiz! Sana inandık, Sana güvendik, Sana tevekkül ettik. Bizleri sensiz, sahipsiz, kimsesiz ve çaresiz bırakma Ya Rabbi!

İslam’a, Müslümanlara, mazlumlara, garip kullarına yardım eyle Ya Rabbi! Hastalarına şifa, dertlilere deva ver Ya Rabbi!

İlahi Ya Rabbi! Gerek Gazze’de, Filistin’de gerekse vatanımızın içinde ve sınır ötesinde i’layı kelimetullah için çarpışarak şehit olan tüm şehitlerimize rahmet eyle. Gazilerimize acil şifalar ihsan eyle Ya Rabbi! Uzun ömürler nasip eyle Ya Rabbi!

Gençliğimizi Senin yolundan ayırma Ya Rabbi! Çocuklarımızı namaz kılanlardan, ibadetli olanlardan eyle Ya Rabbi! Her türlü kötülüklerden, şerlerden, muhafaza eyle Ya Rabbi! Gönüllerinden Kur’an ve ibadet sevgisini çıkarma Ya Rabbi! Gençlerimizi yoldan çıkarmak isteyen her türlü hainlere, kötülere fırsat verme Ya Rabbi!”

KAYNAK: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları

HİSSEMİZE DÜŞENLER

  • Bu gecede İlâhi rahmet coşmuştur. Berat Gecesi beşer mukadderatının programı çizilirken insanlara verilen eşsiz bir fırsattır. Bu fırsatı değerlendirip günahlarını affettirebilen, gönlünden geçirdiklerini bütün samimiyetiyle Cenab-ı Hakka iletip isteklerini Ondan talep eden ve belalardan Ona sığınan bir insan ne kadar bahtiyardır. Buna karşılık, her tarafı kuşatan rahmet tecellisinden istifade edemeyen bir insan ne kadar da zavallıdır.

GÜNÜN AYETİ:

“Apaçık olan Kitab'a andolsun ki, biz onu mübârek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz insanları uyarmaktayız. Katımızdan bir emirle her hikmetli iş o gecede ayırt edilir.”(Duhan, 2,3,4)

GÜNÜN HADİSİ:

“Şaban ayının 15. gecesi olduğunda o geceyi ibadetle geçirin, gündüzünde de oruç tutun. Çünkü Yüce Allah, bu gece güneşin batışından fecre kadar (olan sürede) dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve ‘Tövbe eden yok mu, tövbesini kabul edeyim! Rızık isteyen yok mu, rızık vereyim! Şifa isteyen yok mu, şifa vereyim! Başka isteği olan yok mu, ona da istediğini vereyim” (İbn Mace, İkâmetü’s-Salât, 191)

GÜNÜN DUASI:

Allah’ım! Gazabından rızana, cezandan affına ve senden yine sana sığınırım…” (Müslim, Salât, 222

BİR SORU & BİR CEVAP

SORU: Kandillerde oruç tutmayla ilgili dinî bir gereklilik var mıdır? Kandillerde oruç tutmak isteyen kişi, kandil gecesinin olduğu günde mi, bir gün sonrasında mı oruç tutmalıdır?

CEVAP : Hz. Peygamber (s.a.s.), “Şaban’ın on beşinci gecesi (yani Berat Gecesi) olduğunda o gece ibadet ediniz, gündüzünde de oruç tutunuz. Allah o gece güneşin batmasıyla dünya semasına (rahmeti ile) tecelli eder ve fecir doğana kadar şöyle buyurur: ‘Yok mu benden af isteyen onu affedeyim, yok mu benden rızık isteyen ona rızık vereyim, yok mu bir musibete uğrayan ona afiyet vereyim, yok mu isteyen…” (İbn Mâce, İkâmetü's-salavât, 191 [1388]; bkz. Tirmizî, Savm, 39 [739]). Diğer taraftan Hz. Peygamber (s.a.s.) Zilhiccenin ilk dokuz günü (Ebû Dâvûd, Savm, 61 [2437]; Nesâî, Sıyâm, 70 [2372]), pazartesi ve perşembe günleri, âşûrâ ve arefe günü oruç tutar. (Müslim, Sıyâm, 196-197 [1162]; Nesâî, Sıyâm, 70 [2372]; İbn Mâce, Sıyâm, 41-42 [1733, 1739-1740]), Pazartesi orucunu soranlara; “Bugün benim doğduğum ve Peygamber olarak gönderildiğim -veya Kur’ân’ın bana vahyedildiği- gündür.” (Müslim, Sıyâm, 197-198 [1162]) diye cevap verirdi.
Bu ve benzeri rivâyetlere dayanarak bazı İslâm âlimleri dinî açıdan faziletli sayılan diğer gün ve gecelerin ibadetle ihyasının müstehap olduğunu söylemişlerdir. Dinî açıdan güneşin batmasıyla önceki gün sona erer ve yeni bir gün başlar. Gece gündüzden önce gelir (Kurtubî, el-Câmi’, 14/15). Nitekim Ramazan ayı, Şaban ayının son gününde güneşin batışıyla başladığı için o gece teravih namazı kılınmakta ve Ramazan’ın son gününde güneşin batışıyla Şevval ayı başladığı için o gecede teravih namazı kılınmamaktadır. Cuma günü de perşembe günü akşam vaktinin girmesiyle başlar, cuma günü akşam vaktine kadar devam eder. Mesela “Receb’in ilk cuma gecesi” dendiği zaman perşembeyi ilk cumaya bağlayan gece (akşam vaktinden sabah vaktine kadar olan süre) anlaşılır. Yine “Şaban’ın 15. gecesi” bu ayın 14. gününü 15. güne bağlayan gece, “bayram gecesi” de arefe gününü bayrama bağlayan gecedir.
Bu itibarla kandil geceleri için tutulan nâfile oruçların asıl zamanı, geceyi takip eden gün olmakla birlikte, daha önceki günle birlikte de oruç tutulabilir.

KAYNAK: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları

Hazırlayan: Şenol TURAN- DİN HİZMETLERİ UZMANI

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.