BİLECİK’İN DÜŞMAN İŞGALİNDEN KURTULUŞUNDA BÜYÜK EMEĞİ OLAN KAHRAMANLARDAN SADECE BİRİ

Doç. Dr. TANER BİLGİN

6 Eylül 1922 Bilecik’in düşman İşgalinden kurtuluşunun yıldönümü.

Kısmet olursa bu sene 2022 Eylülünde güzel Bilecik’imizin düşman işgalinden kurtuluşunun 100. yıldönümünü kutlayacağız.

Umarım kahramanlık destanında büyük emeği olan Bilecikli Kahramanları güzel bir şekilde yâd ederiz.

Hepsinden önemlisi sadece 100 yıl da bir gelecek olan bir gün !!!

Bu nedenle böylesine önemli bir tarihi günü es geçmek herhalde kahramanlık destanının yazılmasında büyük emeği olan Bilecikli isimsiz kahramanları derinden yaralayacaktır.

Elbetteki bu vatan toprağının düşman işgalinde kalmasına rıza göstermeyen ve Milli Mücadelenin başlangıcından itibaren Mustafa Kemal Paşanın yanında görev alan birçok Bilecikli var. (Ancak bunların birçoğunu bilmediğiniz düşüncesindeyim.)

Dolayısıyla bu haftaki yazımda Milli Mücadele tarihimizde son derece önemli bir değer olan, Milli Mücadele ateşinin Bilecik ve çevresinde kor ateşe dönüşmesindeki öncülerden, vatan kahramanı, bir isimden bahsedeceğim.

Mustafa Kemal Atatürk ile isim benzerliği olan ve bu nedenle Times gazetesinde bile karıştırılarak haber yapılan: MUSTAFA KEMAL GÜNEY (KADIOĞLU)

1880 yılında Bilecik’te doğan Mustafa Kemal Güney, Düyun-u Umumiye Sandık Emini Kadızade İbrahim Rahmi Efendinin oğludur.

İlk ve orta öğrenimini Bilecik İptidai Mektebi ve Rüştiyesinde tamamlamıştır. 2 Ağustos 1895’te Liva Bidayet Mahkemesi İcra Dairesine girmiş, 10 Ocak 1901’de ise Söğüt İlçesi Bidayet Mahkemesi İkinci Kâtipliğine atanmıştır. 29 Haziran 1902’de Ertuğrul Bidayet Mahkemesi Zabıt Kâtibi, 21 Şubat 1903’te de Yenişehir İlçesi Sorgu Hâkim Yardımcısı olmuştur. 26 Eylül 1904’te önceki görevine yeniden dönen Mustafa Kemal Bey, 20 Temmuz 1907’de Söğüt Bidayet Mahkemesi Sorgu Hâkim Yardımcılığına getirilmiştir. 13 Eylül 1909’da Hüdavendigar İli İstinaf Mahkemesi Savcılığı Başkâtibi olarak görevlendirilen Güney, 19 Mart 1914’te Söğüt Bidayet Mahkemesi Sorgu Hâkimi olmuştur. 23 Nisan’da Aydın, 29 Aralık 1915’te de Dörtyol Sorgu Hâkimliğine nakledilmiş, 2 Mart 1916’da da Kütahya Bidayet Mahkemesi Üyeliğine atanmıştır.

21 Nisan 1919 tarihinde Bilecik Belediye Başkanlığına seçilerek hâkimlikten ayrılan Güney, Milli Mücadele ateşinin Bilecik ve çevresinde yanmasına öncülük etmiştir. Sivas Kongresi sonrasında Ali Fuat Cebesoy’un Ekim 1919’da Bilecik’e gelmesi üzerine Bilecik Müftüsü Mehmet Nuri Efendi ile birlikte Müdafaa-i Hukuk Grubunu kurarak, Bilecik halkının topyekûn milli mücadeleye katılmasını sağlamıştır.

Mustafa Kemal Paşa’nın yakın arkadaşı olan Güney, İstanbul’un 16 Mart 1920 tarihinde işgal edilmesi üzerine Belediye Başkanlığı görevinden istifa etmiş ve TBMM’nin birinci dönemi için yapılan seçimde Bilecik Milletvekili seçilerek 23 Nisan 1920’de meclisin açılışında hazır bulunan mebuslar arasında yer almıştır.

Milli Mücadele hareketinin Bilecik ayağını organize eden en önemli isimlerin başında gelen Mustafa Kemal Güney, 24 Nisanda Mustafa Kemal Paşa ile Heyeti Temsiliye’ye vatanperverane mücahedelerinden dolayı teşekkür edilmesine dair şu takriri vermiştir:

“TBMM Riyaseti Celilesine

Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin verdikleri izahat kâfi olmamakla beraber düveli mütelifenin hakkımızda tatbik eyledikleri işgal muamelâtından mütevellit islâmlar kalbinde hâsıl olan asarı teessüre çareşaz olmak üzere mücahedei vatanperveranede bulunan ve kendi mukadderat ve mukaddesatını tâyin ve idare etmek için millî ruhların bir arada içtimama delâlet eden Mustafa Kemal Paşa Hazretleriyle müşarünileyhin âmâl ve efkârı vatanperveranesine hizmet eden Heyeti Temsiliyeye millet namına teşekkürname takdimini teklif eylerim.”

Bu takrir genelin oyuyla kabul edilmiştiR. Güney, meclis çalışmaları esnasında Milli mücadelenin en önemli isimlerinden olan Mustafa Kemal Paşanın işlerinin kolaylaştırılmasında üzerine düşeni her zaman yerine getirmiştir. Mustafa Kemal Paşanın Başkumandanlık süresinin 5 Mayıs 1922 tarihinden itibaren 3 ay daha uzatılması ile ilgili kanun hakkındaki oylamada evet oyu kullanmış ve kanun oy çokluğu ile kabul edilmiştir.

Bunun yanında genel olarak meclis çalışmalarına katılım göstermiş ve yoklamalarda hazır bulunmuştur. Bazı zamanlarda da yoklamalarda namevcut olarak geçmiştir. Güney’in meclis çalışmalarına devam edemediği günlerde çok haklı nedenlerinin olduğu da görülmektedir. Örneğin 13 Temmuz 1920 tarihinde oğlunun hastalığı nedeniyle bir hafta izin almak zorunda kalmıştır.

Bununla birlikte meclisin bir an evvel halletmesi elzem konularda hassasiyeti de elden bırakmamıştır. Güney, mecliste İçişleri, Bütçe, Malî Kanunlar, Millî Eğitim ve İçtüzük komisyonlarında ve Memurin Muhakemeatı Tetkik Kurulunda çalışmış. Ayrıca Adliye Encümeni üyeliği ve Mazbata Muharrirliği görevinde bulunmuştur. Hukukçu kimliği ile dönemin olumsuz şartlarında caydırıcılık gücü bakımından çok etkin olan hıyaneti vataniye kanunun genişletilmesi hususunda 27 Nisan 1920’de meclise şöyle bir takriri vermiştir:

“Hiyaneti vataniye cürmünün irtikâbına başlıca müsebbip müşevvik ve muharrikler olup bu kabîl eşhasın Halifei Muazzamımızı alet ittihaz ederek safdil ahaliyi tahrik ve teşvik eylemeleri doğrudan doğruya haini vatan derecesinde olduğundan bu kabîl eşhasın feran zinethalden çıkarılarak hiyaneti vataniye âdadına dâhil edilmesini teklif eylerim”.

Güney’e göre teşvik olmadığı takdirde “cahil ve safdil ahali bu işi irtikâbetmez”di. Dolayısıyla suça teşvik eden faillerin de vatana ihanet kanunu kapsamına alınmasını istemekteydi. Güneyin bu takriri mebuslar tarafından kabule şayan bulunmuştu.

Yukarıda da görüldüğü gibi Güney vatana ihanet edenler hakkında çok katı bir tavır takınmıştır. Nitekim 29 Temmuz 1920’de vatana ihanet eden suçlular hakkında af yasasının gündeme gelmesi ve oylama yapılması esnasında mebusların ekseriyetinin kabul yönünde oy kullanmasına mukabil Güney red oyu vermişti.

Vatan hainlerini acınacak seviyede bulmayan Güney, yoksul ve fakir halka son derece müşfik bir tutum içinde olmuş ve onların yanında yer alarak halkın mağdur edilmemesi yönünde bir irade sergilemiştir.

Bunun yanında Mustafa Kemal Güney, memleketin eğitim meseleleriyle de yakından ilgilenmiştir. Ülkenin kalkınabilmesinin temel unsuru olan çocukların eğitimi meselesinin ihmal edilmemesi konusunda çok büyük hassasiyet göstermiştir. Tatil müddetinin bitmesi ve okulların hâlâ açılmaması üzerine 3 Kasım 1921’de;

“Müddeti muayyenei tatiliye mürur ettiği halde henüz mekâtibin açılmadığı ve evlâdı vatanın dahi sokaklarda serseriyane dolaşmakta olduğu maatteessüf görülmekte olduğundan mekâtibi mezkûrenin hemen açılmasının teminiyle beraber bu ana kadar teehhürü esbabını Dâhiliye Vekâletinden sual ederim” sözleriyle rahatsızlığını dile getirmiştir. Bunun üzerine Dahiliye Vekili Ali Fethi Bey imkanların çok kısıtlı olması ve mektep olarak kullanılan binaların aciliyet kesbeden farklı birimlere tahsis edildiği cevabını vermiştir.

Güney, benzer şekilde 30 Kasım 1920’de Füyuzat mektebinin o ana kadar açılmamasının hesabını verilmesini istemiştir. Maarif vekili Rıza Nur Bey ise parasızlık dolayısıyla bu okulların açılamadığı beyanında bulunmuştur.

Tabii ki konu maarif bakanının verdiği cevapla kapanmamıştır. Güney, 13 Aralık 1920’de, mekteplerin açılmamasına sebep olan memurun tecziyesiyle mekteplerin hemen açtırılmalarına dair bir takrir daha vermiştir.

Takrir şöyledir:

“Geçenlerde uzun uzadıya mevzuubahs olan mekteplerin açılmaması meselesi halledilerek nihayet Maliye vekâletinin muavenet faslından elli bin lira vermek suretiyle kapanmış. Bu gün artık bütün açıklığiyle tahakkuk ediyor kî, bir İdaresizlik mevcuttur. İşbu idaresizlik yüzünden evlâdı-vatan hissei maariften mahrum ve binaenaleyh sokaklarda serserilik İle ülfet etmeğe sebebiyet verilmektedir. Bir kimsenin idaresizliği yüzünden bu kadar evlâdı vatanın mukadderatı irfaniyesini payimal etmek muvafık olamayacağından ve o memur her kim ise hemati azil ve lâkaydisî görülenlerin dahi lüzumu veçhile teçziyesi hususunu teklif ile mekteplerin yarin bemehal açtırılmasını arz ve rica eylerim”.

Takrir esnasında söz alan Güney, darülmualliminle birlikte iptidai mekteplerinin de kapandığından bahsederek maarif vekilinin 50 bin lira ile mektepleri açacağını vadettiğini fakat hala mekteplerin açılmadığını dile getirmiştir. Güney’e göre bunun sorumlusu idare memurlarıdır. Çünkü onlar vazifelerini hakkıyla yapmamaktadırlar. Güney ayrıca “Çocuklar sokaklarda köpek kovalıyorlar. Sokakta geziyorlar, Kim bakacak bunlara?” diyerek eksikliği çarpıcı bir şekilde vurgulamıştır.

 Bununla birlikte Güney maarif memurlarının eline para geçmemesinden de yakınarak “Maarif memurlarının eline geçen para yoktur. Maarifin para alamaması yüzünden evlatlarımız, cahil kalıyor. Rica ederim, buna bir nihayet verin. Hem idare memurlarının idaresizliği, hem de maarifin böyle işe bakmaması tahammül edilecek bir şey değildir, Buna bir nihayet verilsin” diyerek tepkisini ortaya koymuştur.

Eğitimin memleketin istikbali açısından ne kadar önemli olduğunun yüksek bilinciyle hareket eden Güney, kendi seçim bölgesi olan Bilecik’in sorunlarını da meclis gündemine taşımış ve problemlere çözüm bulunmasını istemiştir. 22 Şubat 1921’de meclise verdiği takrirde

“İttihad Terakki zamanında halkın istifade etmesi için ahalinin parasıyla yapılan sinema makinesi ile kütüphanede bulunan külliyetli kitaplara ahiren maliyece el konulmuş idi. Sinema makinesi ötede beride sürünmek suretiyle harap olmakta, olduğu gibi kitaplar dahi herkesin, daha doğrusu alanın elinde kalmak suretiyle mevcudu hitam bulmakta olduğu maatteessüf istihbar edilmiştir. Her ne kadar mezkûr makina ve kitaplar İttihad Terakki dairesinde bulunması yüzünden maliyece vazıyed edilmiş ise de esasen mezkûr makina ve kitapları ahali kendi istifadeleri için mubayaa edip İttihad Terakkinin şahsiyeti maneviyesine taallûku olmayarak doğrudan doğruya ahalinin olması itibariyle istifadelerinin idameleri tabiî bir keyfiyet olduğundan hem ötede beride mahv ve harap olmamak ve hem de halk lüzumu veçhile

istifade eylemek üzere mezkur makine ve kitapların belediyeye devri hususunun maliyeye havale buyrulmasını teklif eylerim.” demişti.

Takrirden anlaşıldığı gibi millete ait olan sinema ve kütüphanenin maliyeye devredilmesi ve bundan sonra atıl bir hal almasına itiraz ederek bunların millete devredilmesini istemiştir. Fakat öneri üzerine söz alan Maliye Vekili Ferid Bey Bilecik’e ait bu meseleyi yakinen biliyormuş gibi bir açıklamada bulunarak ne zayi edilme ne de kitapların tozlanması gibi bir durumun olmadığından bahsetmektedir. Oysaki Bilecik mebusu olan Güney, kadar bu şehrin sorunlarına vakıf olması beklenemezdi. Öte taraftan kitapları satmaktan bahsederek Maliye Bakanlığı vazifesini yürüten bir şahsa ait olması beklenen davranış profilinin dışına çıkmaktadır. Bunu gören Erzurum mebusu olan Salih Bey de Ferit Bey’e sitem ederek kitapların Bilecik Belediyesine terkini istemiş ve Güney’in teklifinin yanında yer almıştır.

 Bu diyalogların akabinde meclis başkanı takriri oylamaya sunmuş fakat kabul edilmemiştir. Oylama sonrasında büyük şaşkınlık yaşayan Güney, “Ne? Kabul olunmadı mı? Rica ederim, kendi kitabımızı kendimiz istiyoruz. Nasıl kabul edilmez efendim. Bu mektubeyi alan ahalidir. Kendi malımızı kendimiz istiyoruz. Rica ederim, aksini reye koyunuz” dese de değişen bir şey olmamıştır.

Güney ayrıca Bilecik’te bir leylî sultani açılmasına dair kanun teklifinde de bulunmuştur. Takriri Maarif Vekaleti’ne havale edilmiştir. Ancak Anadolu topraklarında Yunan işgal tehlikesi baş gösterdiği için bu konu gündeme gelmemiş ve dolayısıyla sonuçsuz kalmıştır.

Eğitimin yanı sıra bölgenin temel sorunlardan biri olan ulaşım probleminin çözümü adına 3 Şubat 1921’de Bozüyük – Bilecik yolunun tadilatını istemiştir.

Eğitim, ulaşım sorunları gibi, halkın sırtına yüklenen ağır vergiler de Güney’in gündem maddelerinin başında gelmiştir. Mecliste düşman işgaline uğramış olan yerler ahalisinin ağnam vergisinden muaf tutulup tutulmaması tartışmaları esnasında Güney, Yunan işgalinden tahlis edilen ve hayvanatının kısmı azami düşman tarafından zapt olunan Bilecik ve Yenişehir, Söğüt, İnönü, Bozüyük, Pazarcık kasaba ve mülhakatı ahalisinin dahi ağnam resmi munzamından affını teklif eylemiştir.

Sonuç olarak yukarıda izah edildiği şekliyle Güney mecliste, memleketin hukuk, eğitim, ulaşım gibi sorunlarının çözümü için mesai harcamıştır. Güney aynı zamanda çıkması aciliyet kesbeden kanunların oylamalarında müspet oy kullanmıştır.

Güney, Milletvekilliği sona erince Eskişehir Barosuna kaydolarak Bilecik’te avukatlık yapmaya başlamış ve 3 Ağustos 1943 tarihinde ise vefat etmiştir.

Rabbim vatanın düşman işgalinden kurtuluşunda Mustafa Kemal Güney gibi emeği geçenlerden razı olsun.

Haftaya yeniden görüşmek dileğiyle, sağlıcakla kalın…

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (8)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.