BİR OLAY İKİ YILDA ÇÖZÜLMÜYOR, DAHA KAÇ YILA İHTİYAÇ VARDI

ŞADİ ERDAL

Gölpazarı Müftüsü ile Gölpazarı İl Genel Meclisi üyesi Nuri Arslan arasında cereyan eden olayı Yarın Gazetesi haber yapmıştı. Bilahare, Ak Parti Milletvekili Fahrettin Poyraz’ın olayla ilgili düşüncesini 5 Ekim Perşembe günü yayınladı.
Gazetenin haberine göre Poyraz şöyle diyor;
“Bu olayın iki yıllık mazisi var. Müftü ile mahalle halkı arasında yaşanan sıkıntılar bugüne kadar gelmiştir. Müftü Mehmet Kaya, orayı yıkarak Müftülük sitesi yapılmasını istemiştir. Benimle de görüşmeleri olmuştur. Fakat bu tür yaşanan olaylar sorunları çözmez. Bazı makamlara gelen insanlar buna bizde dahil olmak üzere Vali, Kaymakamlar, Belediye Başkanları, İlçe Müftüleri, Müftüler, Emniyet Müdürleri, Sigorta Müdürü, Sağlık Müdürü gibi bu makamda olan insanlar toplum desteğini almak zorundadırlar. Toplum desteğini alamayan bu makam sahipleri başarılı olamazlar. Müftü arkadaşın da burada eksikliği vardır, toplumun desteğini almalı ve çözüme öyle gidilmeliydi. Mahalleli ile Müftü yapılacak yer için dahi anlaşamamışlardır. Her gittiğimde mahalleli bana bu konuda şikayetlerini dile getirmektedir. Bu esnada İl Genel Meclisi üyemiz Nuri Arslan’ın da yaptığı tabiki doğru değildir. Onun yaptığını da tasvip etmiyorum iki tarafta karşılıklı oturarak konuşarak konuya çözüm bulunmalıydı.
Bu meseleyi din adamı olarak görürseniz farklı sonuç çıkar, idareci olarak bakarsanız farklı sonuç çıkar. Müftü’ye suç bulduğum husus, din adamı sıfatıyla 2 yıldan buyana gelen bu süreçte toplum psikolojisini ve yaşanan gerginliği idare etmeliydi. Yani krizi yönetmeliydi. Bunu da yapacak oydu. Mahalleliyle birlikte toplanıp mahalleliye bu yaşananları anlatmalı, bu işi kapıya “cami kapandı” diye yazı yazmakla yapmamalıydı. Sosyal olayların kim olursa olsun, hangi makam olursa olsun hazırlık aşaması iyi ayarlanmalıdır yoksa böyle yanlış anlamalara yol açabilir ve bu tatsız olaylar yaşanır.
Diğer taraftan şunu kesinlikle kabul etmeyeceğimiz ortadadır ki insanların düşüncesi ne olursa olsun insanların milletin faydasına olacak bir şey yapılacaksa bağırılır, çağırılır. Tartışmalar yöneticiler arasında doğaldır, yetki almış kişiler, makam sahipleri sınırları aşmamak kaydıyla tartışma yaşanabilir. İl Genel Meclisi üyemiz Nuri beyde buna dahil, fakat bu sınır fiili bir darpa dönüşüyorsa, şiddete dönüşüyorsa haklıyken bile haksız duruma düşebilirsiniz. Nuri beyin yaptığını tasvip etmiyoruz fakat 2 yıllık geçmişi ve sıkıntıyı görmemezlikten gelerek Nuri beyin de günah keçisi ilan edilmesi yanlış olur. O mahalleye her gittiğimde bana bu sıkıntılar iletildi” dedi.
Sayın Poyraz’la manevi düşüncelerimizde ufakta olsa bir ayrılığımız olmadığını zannediyorum. Yalnız, bu açıklamada katılmadığım noktalar olduğunu, bazı olaylara geç müdahale edilirse patlayan çıban gibi etrafa koku saçtığına dikkat edilmesi gerektiğini, söylemek istiyorum.
Ak Parti iktidarında Bilecik’te bürokrasinin altın devrini yaşadığını söyleyen biriyim. Altın devrini yaşayan bürokrasi yüzünden, köylüsü, şehirlisi topu topu 193 bin nüfus “Bugün git, yarın gel” tiyatrosu oynuyor.
İl Koordinasyon Kurulu toplantılarını takip edin. İki müdürlük arasında birbirlerine “Müdür bey...” diye nara atsalar seslerini duyuracak kadar yakın olan müdürler, aylardır birbirlerine gönderilen resmi yazışmalardan, haberdar olmadıklarını söylüyorlar. Bu yüzden vatandaşın hizmetine sunulacak işler geri kalıyor.
İki hafta evvelde ilimize 7 yılda 7 Kültür Müdürü tayini yapıldığını yazmıştım.
Esas konuya gelelim. Sayın Poyraz, “Bu meseleyi din adamı olarak görürseniz farklı sonuç çıkar, idareci olarak bakarsanız farklı çıkar...” diyor.
Vaktiyle, yani bundan belki 35 sene evvel Demirel’in kabinesinde Çanakkale Milletvekili Rafet Sezgin Din İşlerinden sorumlu Devlet Bakanıydı. Bir konuşmasında, “Benim nazarımda Tapu Kadastro Müdürü ne ise Diyanet İşleri Başaknı da o...” demişti. Bu sözlerinden dolayı bakan protestolarla karşılandı. Başbakan Demirel bile bakanın konuşmasının yanlış anlaşıldığını söylemek mecburiyetinde kaldı.
Olayın cereyan ettiği makamı diğer daireler gibi düşünerek, teşhis koymaya davet etmeyi, doğru değil diye düşünüyorum. Böyle bir teşhis ancak düşüncelerinde “Laikçilik”ten başka yer olmayanlara yakışır.
Sayın Poyraz, “Müftüye suç bulduğum husus, din adamı sıfatıyla 2 yıldan bu yana gelen bu süreçte toplum psikilolojisini ve yaşanan gerginliği idare etmeliydi” diyor. Yani bir nevi Müftü Bey’in iyi bir idareci olmadığını ifade etmek istiyor. Müftü Bey veya Nuri Bey haklıdır, üzerinde durmak istemiyorum. Madem 2 yıldır devam eden bir anlaşmazlık işi kavgaya kadar götürmüş. Bunu biliyorsunuz, halkın her Gölpazarı’na gittiğinizde size bu konuda şikayetçi olduğunu, Müftü Bey’in bu hususta iyi bir idarecilik yapamadığını söylüyorsunuz. Siz de milletin vekilisiniz, vekili olduğunuz halk size 2 yıldır şikayetini söylüyor, siz bu süreçte gerginliği iyi idare ettiğinizi söyleyebilir misiniz? Müftü Bey haksız ise, süreci iyi idare edemiyorsa iyi idare edebilecek birini getirmek sizin iradeniz dahilinde. Halk yanlış düşünüyorsa siz o halkın vekilisiniz ikna etmekte size düşer.
Benim yazımın başından beri Bilecik’te bürokrasinin kimseyi takmız olduğunu ve bu sorumsuz davranışta devam edenlerin sorumlusu olarak sizleri görmekteyim. İimiz bürokrasisi artık sürgünlerden ve onun bunun tavsiyesi ile gelenlerden olmamalı. Vazife aşkıyla yananlar tercih edilmeli.
Düşünebiliyor musunuz? Bir Vali Yenipazar’da yapacağı toplantıya İl Müdürlerinin gelmesini istiyor, vasıta olarakta Özel İdare’nin minibüsünü tahsis ediyor, onunla Yenipazar’a gidip gelmelerini emrediyor. Bir tek il müdürü bu emre riayet ediyor. Böyle bir sorumsuzluk affedilir mi? Hem İl Müdürlerinin makam aracı var mı? İl Sağlık Müdürü hala “Benim Yenipazar’a minibüsle gidilmesiyle ilgili emirden haberim yoktu” diye diretiyor. Burada takip edilmesi gereken iki yol var. Vali Bey il müdürlerine emrini ulaştırması için kimi görevlendirmiş, görevini yapmış mı? Yapmış ise Sağlık Müdürü hangi hakla “Haberim yoktu” iddiasını sürdürüyor. Burada mühim olan bürokrasinin ne halde olduğunu göstermek.
İki hafta evvelde Kültür Müdürlüğü makamının 7 yılda 7 kere el değiştirdiğini yazmıştım.
Daha istiyor musunuz? Daha neler var neler. Yerim dar, ama yenim dar demeyeceğim.

TAŞI GEDİĞİNE

Tarım İl Müdürlüğü Sertifikalı Buğday dağıttı. Buğdayın ismi ne “Altay 2000"
Senelerdir aynı isimde buğday. Toprağımız başka buğday çeşidi eriştirmiyor herhalde.
- Nede olsa ALTAY’lardan göç ettik Anadoluya, Anavatanımızı unutacak değiliz ya...
- Ekeceğimiz buğdayın adı bile ALTAY olmalı.

TAŞI GEDİĞİNE

Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün “Türkiye Enerjisi trasfer ülkesi oldu” diyor.
- Sayın Bakan bir kısmını da ülkemizde bıraksanız da şu elektrik kesintilerini yaşamasak.

NE DEMİŞ, NE DEMİŞ

- İsmet Paşa meclise girdiğinde tam tekmil ayağa kalkan mebuslara eliyle “Oturun” işareti vermeden oturmazlarmış.
Abdullah MURADOĞLU - Gazeteci

- Vergi kaçırıyor diye küçük esnafla uğraşmayı bırakın. Vergi kaçağını büyükler yapıyor. İlk 100’ü inceleyin.
R. Tayyip ERDOĞAN

- Önce şunu söyleyeyim; muhafazakar değilim. Ahlakçı hiç değilim.
Melis ALPHAN - Milliyet Gazetesi Cafe eki yazarı

- Papa ile görüştüm. Fethullah Hoca ile görüşmedim.
Mustafa SARIGÜL - Şişli Belediye Başkanı

- AKP’de parti içi demokrasi yokmuş... Şuradan belliymiş. Bülent Arınç kendisini MKYK listesine aldığı için Başbakana teşekkür etmiş. Ne yapsaydı? Elini mi ısırsaydı?
Engin ARDIÇ - Gazeteci

- Vaktiyle Camiler, Mescitler ahır yapıldı. Metrekaresi 35 kuruştan Edirne’de Kirkor’a satılan mescit var. Sirkeci’de ki caminin mihrabında 30 yıl dansöz oynatıldı.
Hasan AKSOY - Eski Milletvekili ve Bakan

- İktidarda Ak Parti varmış, yokmuş oralardaki bazı bürokratlar hiç mi hiç takmıyor!..
Serdar ARSEVEN - Gazeteci

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.