Değerli okuyucularım,
Tarih ve medeniyetler şehri Bilecik'imizin önemli yapıları ve bu yapıları bizlere emanet ederek, isimlerini tarihin sayfalarına altın harflerle yazan ecdadımız hakkında sizlerle hasbihal etmeye devam ediyoruz.
Yaklaşık bir yıldır sürdürdüğümüz ve her hafta bizler için son derece önemli olan tarihi bir yapı ya da şu gök kubbede hoş bir sada bırakan büyüklerimiz hakkında sizlere bilgiler aktardığımız bu yazı dizimizde bu hafta; Güzel ilimiz ilçelerinden biri olan Gölpazarı ve orada bulunan Mihal Gazi Cami hakkında konuşacağım.
Osmanlı Cihan Devleti'nin kuruluş yıllarında büyük hizmetler görmüş ve başarılara imza atmış olan Mihal Gazi hakkında da bilgiler aktaracağım bu yazı dizimizin bilgi hazinemize katkılar sağlaması dileğiyle sözlerime başlıyorum.
Yazımda, birçok eski medeniyete ev sahipliği yapmış, yerleşim yeri olmuş Gölpazarı hakkında kısa bilgi vererek, sözlerimi sürdürmek istiyorum.
Eski zamanlardan itibaren milletlerin uğrak yeri haline gelmiş olup ve göç yolları üzerinde bulunan Bilecik’in Gölpazarı ilçesi, tarih boyunca çok çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. Sırasıyla Hitit, Frig, Lidya, Pers, Roma, Doğu Roma ve son olarak Osmanlı Beyliğinin eline geçerek Türk hâkimiyeti altına girmiştir. Tarihte Bitinya bölgesi olarak bilinen ve Gölpazarı’nın da içinde bulunduğu bölgede ilk olarak Hititler devlet kurmuştur.
1243 Kösedağ Savaşı’ndan sonra Osmanoğulları taht karışıklıkları ile uğraşan Bizans sınır boylarına komşu olmuştur. Ertuğrul Gazi komutasındaki Kayılar, 400 çadırla Söğüt’ü kışlak, Domaniç’i yaylak olarak yurt edinmişlerdir. 1299 yılında Osman Bey 3 kıtaya hüküm sürecek olan şanlı bir imparatorluğa dönüşecek olan kut cihan devleti bağımsızlığını ilan ederek devleti kurmuştur. Bizans hakimiyetin de bulunan Gölpazarı’nın eski adı Göl-Flanoz’dur. Gölpazarı’nın kurucusu Mihaloğullarından Mihal Gazi’dir.
Osmanlı Devleti’nin ilk kuruluş devirlerinden itibaren askeri tarihinde önemli rol oynamış ve bilhassa akıncı teşkilatında görev almış ümera ailelerinden birisi de Mihaloğulları ailesidir. Kökeni Osman Gazi zamanında Harmankaya tekfuru olup sonradan Müslüman olarak Abdullah ismini alan Köse Mihal’e bağlanan bu aile, yüzyıllarca imparatorluğa hizmet etmiş, kuruluş ve yükseliş devirlerinde ünlü kahraman gaziler yetiştirmiştir. Köse Mihal’in torunu olan Mihal Gazi, 1. Mehmed ve 2. Murad dönemlerinde Rumeli’deki askeri faaliyetlerde başarılı olmuş, özellikle Bulgaristan’ın fethinde büyük yararlılıklar göstermiştir.
Mihal Gazi Gölpazarı’nda yaşayan Müslüman halk için ilk olarak hamam yapılmasını emretmiş, daha sonra hamama su temin etmek için su kuyuları kazılmaya başlanmış. İlk olarak Zincirli kuyu diye anılan kuyu açılmış. Hamamın ardından camii ve Taşhan’ın yapımına başlanılmıştır.
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde gerçekleşen uzun savaşlarda Gölpazarı halkı da geçmişte Rumeli fetihlerinde gösterdiği aynı hassasiyeti bu dönemlerdeki yurt savunmalarında da göstermiştir.
1809 yılında Rusların Şumnu’ya saldırmaları üzerine silahını kapanın harbe gelmesi ilan edildiğinde ilk çıkanlardan biri de Gölpazarı kadısı olmuştur.
I. Dünya Savaşı’nda özellikle Çanakkale Cephesi’ne çok sayıda Gölpazarı'lı katılmış, bunlardan bazıları şehit olurken bazıları da gazi olarak köylerine geri dönmüştür.
Bizans İmparatorluğu döneminde Göl-Flanoz adıyla bilinen Gölpazarı Osmanlı hakimiyetine geçtikten sonra Nefs-i Göl, Resulşel, Dönen, Akçaoba, Akça Ova ve son olarak günümüzdeki ismi Gölpazarı ismini almıştır. Gölpazarı 1926 yılında ilçe statüsü kazanmıştır.
MİHAL GAZİ CAMİİ
Mihal Gazi Camii, Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin dostu, Harmankaya hâkimi Mihaloğullarından Köse Mihal Beyin torunu Gazi Mihal Paşa tarafından İlçe merkezinde Hicri 818–821 Miladi 1415–1418 yılları arasında yaptırılmıştır.
Çarşı Camii olarak da bilinen tarihi yapının kitabesi yoktur. Gazi Mihal Bey'in Gölpazarı’nda külliye olarak Taşhan - Zincirli kuyu – Cami ve Hamam olarak dört eseri bulunmaktadır. Bu eserlerden yalnız Taşhan’ın kapısındaki kitabe vardır.
1811 yılında Manisa ilinden Gölpazarı ilçesine tayin olan Kaza Müdürü Mehmet Ağa tarafından camii yenilenip üzerine bir kat çıkılmıştır. Ayrıca çevresine bir adet medrese ve çeşitli dükkanlar yapıp vakıf haline getirmiş ve Cumhuriyet döneminde Belediye’ye devredilmiştir.
Yapı tek minareli kırma çatı ile örtülüdür. Caminin harim alanının aydınlanması amacıyla çok sayıda pencere kullanılmıştır. Alt kat pencerelerinde demir şebekelerle kapatılmış. Ahşap tavanlıdır. Harim alanı süsleme açısından sade bir görünüme sahiptir. Ahşaptan yapılmış bir minber bulunmaktadır.
Ancak Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün arşivinde Bursa Muhasebe kayıtları 474 No’lu defterin 10–11. Sayfalarında Caminin Mihal Gazi’ye ait olduğuna dair bir vakıf kaydı bulunmaktadır.
1975 yılında orijinal minaresi yıkıldığından doğu tarafına yeni bir minare yapılmıştır. 2007 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğünce yeni bir restorasyon planı çerçevesinde 1975 yılında yapılan minare yıktırılmış, eski haline dönüştürülüp restorasyonu yapılmış ve orijinal minaresi de caminin batı tarafına kurulmuştur. Tarihi yapı halen ibadete açıktır.
Bu güzel eseri yaparak, her namaz vaktinde Allah ve Resulü'nün adının anılması vesilesiyle elde edilen sevap ve ecirden pay alan bu değerli ecdadımızın mekanlarının Cennet olması dileğimizle hoşça kalın.