Not: İbret alınır düşüncesiyle sayın Süleyman Özışık'ın yazısını yayınlıyoruz.
Ses sanatçısı Erkan Oğur, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'a bir türküde eşlik ettiği gerekçesiyle kendi mahallesinin gazabına uğradı!
Önceki gün okudum.
Erkan Oğur gelen eleştiriler konusunda ne düşündüğü sorulunca şu cevabı vermiş:
"İçimin bir köşesi cız etmişti, benim ne işim var diye. Belki benim de hatam olmuş olabilir, böyle bir şeyi kabul etmek. Ben sadece müzik tarafına baktığım için çalmakta pek sorun görmedim. İnsanlar başka taraflara çektiler. Beni tanımadıkları için. Ben bugünkü iktidarı, hükûmeti politikaları nedeniyle tasvip eden biri değilim."
Bir sanatçı; sanatçı kişiliğini ve sanatçı duruşunu ancak böyle bir açıklamayla ayaklar altına alabilirdi doğrusu...
Ama ben yine de suçu Erkan Oğur'da görmüyorum. Asıl suçlu, millî ve manevi değerlerimize küfredenleri alıp başımıza taç yapanlardadır kardeşim!..
Yani hiç kimse kusura bakmasın. Bu ülkede millî ve manevi değerlere önem veren sanatçıların köküne kıran mı girdi ki sen gidip bula bula Erkan Oğur'la birlikte düet yapıyorsun?
Nedir bu karşı mahalleye yaranma ve şirin görünme çabası gerçekten anlamıyorum.
Aslında şöyle avazım çıktığı kadar bağırarak, "Müstahaktır, oh olsun" demek istiyorum. Ama içim el vermediği için sadece “Ders çıkarmayan bize yazıklar olsun” diyebiliyorum.
Tribünlerinden Recep Tayyip Erdoğan'a ve merhum annesine aylarca koro hâlinde küfreden, Gezi eylemlerinde taraftarlarını sokağa döken spor kulüplerinin milyarları bulan borçlarını erteliyor veya affediyorsak. Borcunu sildikten hemen sonra yine ve yeniden küfretmeye, hakaret etmeye başlıyorlarsa ve biz bundan ders almıyorsak…
Bize yazıklar olsun…
Gezi'de hükûmeti devirmek için yürüyen, 17/25 Aralık'ta "Hırsız Tayyip" diye nara atan, 15 Temmuz'da tankları alkışlayıp darbecilere selam duran sözüm ona sanatçıların sinema sektöründe daha fazla para kazanmaları için kanun çıkarıyorsak. Kanun çıktıktan hemen sonra o sanatçılar yeniden bize ve değerlerimize hakaret etmeye başlıyorsa ve biz bundan bir ders çıkaramıyorsak…
Bize yazıklar olsun…
Hemen her sözünde Osmanlı'ya küfredenleri, Gezi'de "Zulüm 1453'te başladı" diyenleri getirip Osmanlı dizilerinde küfrettiği atalarımın rolünde oynatıyorsak. Rolü sona erip milyonları kazandıktan sonra Osmanlı'ya yeniden hakaret etmeye başlıyorsa ve biz bundan bir ders çıkaramıyorsak…
Bize yazıklar olsun…
Twetter ve Instagram denen çukurda senin maneviyatına hakaret eden sanatçıları getirip belediyenin bilmem hangi etkinliğinde sahneye çıkarıyor ve cebine yüz binleri koyup yolculuyorsak. Yolculadıktan bir gün sonra yeniden aynı hakaretleri duyuyor ve bundan bir ders çıkaramıyorsak…
Bize yazıklar olsun…
Bu dava için canından vazgeçenlere üvey evlat muamelesi yapıyorsak ve siyaset hayatı boyunca AK Parti'ye küfredenleri partinin önemli kademelerine getiriyorsak. Ama buna rağmen onların bugün bile Erdoğan'a ve partiye küfretmelerine seyirci kalıyorsak…
Bize yazıklar olsun…
17/25 Aralık'tan ve hatta 15 Temmuz'dan sonra FETÖ'cülerle ilişiğini kesmeyenleri getirip partinin bilmem hangi ilçesinin teşkilat başkanı yapıyorsak. Bu duruma itiraz edenlerin partiyle ilişiğini kesiyorsak. Onların kırdığı dava erleri küsüp arkasını dönüp gidiyorsa ve biz de öylece seyretmekle yetiniyorsak…
Bize yazıklar olsun…
Kadına şiddet uygulayanı, iktidarı kadına şiddetin sorumlusu olarak suçlayanı getirip "Bir Zamanlar Kıbrıs" dizisinin başrolünde ve hem de TRT'de ekrana çıkarıyorsak. O kişinin yarın işi bittiğinde bizi yeniden "Gerici, yobaz, cumhuriyet düşmanı ve kadın düşmanı" ilan edeceğine bile bile ona kazandırmaya devam ediyorsak.
Bize yazıklar olsun…
Onca ahlak abidesi sanatçı varken, eş cinselliğiyle ön plana çıkan bir sanatçının yaşadığı kepaze hayatı üniversite sorusu olarak çocuklarımızın karşısına çıkarıyorsak
Bize yazıklar olsun…
Kazandığında yanında duruyormuş gibi davranan gazetecileri istedikleri gazetelere ve televizyonlara yerleştiriyorsak. Ve fakat kaybetme ihtimali ortaya çıktığı andan itibaren o gazeteciler bize arkasını dönüp muhalefetin ve dahi PKK'nın partisine destek veriyorsa ve biz bundan da bir ders çıkaramıyorsak…
Bize yazıklar olsun…
Binali Yıldırım'a bile bile seçim kaybettirenleri, Ekrem İmamoğlu'na bile bile seçim kazandıranları hâlâ partinin önemli kademelerinde tutmaya devam ediyorsak. Onlar da hala ve hâlâ yaptıkları hatalarla muhalefetin değirmenine su taşımaya devam ediyor ve davanın kaybetme ihtimalini her geçen gün daha da güçlendiriyorsa ve biz buna seyirci kalıyorsak…
Bize yazıklar olsun…
Recep Tayyip Erdoğan dendiğinde burnunun direği sızlayan, gözleri dolan, hıçkırıklara boğulan onca çakı gibi genç varken gidip bir "pudracı"yı partinin içine sokuyorsak. Ve o "pudracı" yaptıklarıyla partinin itibarına 18 yılın en büyük suikastını yapıyorsa...
Bize yazıklar olsun…
Eğer bütün bunları yapıyorsak ve bunları yaptığımız için tek bir icraatı olmayan içi boş bir muhalefete "İktidara geliyoruz" umudu veriyorsak...
Yıllardır bu ülkenin yükünü omuzlarında taşıyan ve bir kez bile “Of” demeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve onun samimi dava arkadaşlarına zarar üstüne zarar veriyorsak.
Recep Tayyip Erdoğan gibi bir dünya liderini bu boş beleş insanların karşısında zor durumda bırakıyorsak...
Bize milyon kere yazıklar olsun...
Ama bunlar da artık bize ders olsun...