Sevgili okuyucularım, bugünkü yazımda sizlere, bürokrasinin vurdumduymaz, birşey olmaz, adam sendeci davranışının nelere malolduğunu bizzat işin ehli profösörler tarafından hazırlanan raporlardan aldığım bilgilerle göstereceğim. Bürokrasideki ihmalkarlığın vardığı acı sonucu gözler önüne sereceğim.
Bozüyük ilçesinin Dodurga nahiyesinde Ahmet Aydın isimli bir vatandaşımız hayvancılık yapmakta. Bu vatandaşımız bir çok hayvan yetiştiricisine göre, işini daha kapasiteli yaptığı anlaşılıyor. Ahırında 63 hayvanı var ve günde 350 litre süt elde ettiği tespit ediliyor.
Ahmet Bey Ağustos ayının yarısından sonra bir sabah ahırında hizmet için bulundurduğu atının ayakları dibinde bir tilkinin öldüğünü görür. Aradan 15 gün geçer, 6.9.2010 tarihinde atı rahatsızlanır. At günden güne huzursuzlanır ve daha sonra yerinden kalkamaz olur. Ahmet Bey atını tüfekle öldürür ve toprağa gömer.
Bu olaydan 50 gün sonra falan ineklerinden biri rahatsızlanır. Bu hayvanını veteriner hekime gösterdimi bilmiyoruz. 2.11.2010 tarihinde ineğini kesiyor. Ahmet bey aynı zamanda Dodurga kasabında kasaplıkta yapıyor. Kestiği ineğini kasabada satıyor. Birinci ineğini kestikten birkaç gün sonra ikinci ineği de hastalanıyor, veteriner hekime muayene ettirdiğini yine bilmiyoruz. Bu hastalanan ineğinide kesiyor. Birinci ineğin etini tam satamamış olmalı ki İkinci ineğin etini derin dondurucuya koyuyor.
Bu olaydan 12 gün sonra 14 Kasım 2010 tarihinde iki ineği daha hastalanıyor. İnönü ilçesine satıyor. 24-28 Kasım tarihlerinde hastalanan iki ineğinide yine İnönü ilçesine satıyor. Son dört ineğin veteriner hekimlerin gördüğü anlaşılıyor.
Nihayet 6 inek hastalandıktan sonra özel muayene sahibi bir veteriner hekimin tavsiyeleri ile hayvan sahibi Ahmet Bey’in eline kan örneği veriliyor. İstanbul Pendik Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsüne gönderiliyor. Enstitü kan örneğinden bir netice alamayınca ölen hayvanın sakatatlarından bir örnek istiyor. Ahmet Bey sakatatlarını alıyor yine kendisi Enstitüye götürüyor. Tahlilleri yapan Enstitü yine bir netice alamıyor ölen hayvanlardan birisinin kellesinin getirilmesini istiyor.
4.12.2010 tarihine geliniyor ve 7. hayvan hastalanıyor. Ahmet bey bu hayvanın kellesini sürat kargo ile Pendik Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsüne gönderiyor. 7-12-2010 tarihinde acı gerçekle karşılaşılıyor, hayvanlar kuduz!.
Kuduz hastalığını öğrenen vurdum duymaz bürokrasi biranda hareketleniyor. Atikleşiyor, çevikleşiyor, süratleşiyor. Tedbirler neticesinde Dodurga beldesi karantinaya alınıyor. Aynı zamanda da uyuşukluğu bir an evvel üzerlerinden atmalılar ki kendilerini kurtarmalılar.
Kanaatimce önce Bozüyük ilçe tarım teşkilatını müşahede altına almak lazım.
Deveye sormuşlar “Boynun neden eğri”, “Nerem doğru ki” dediği gibi. Şu olayda Tarım İlçe Müdürlüğünün bir doğru işini göremedim.
Gelelim işin incelenmesine. Ahmet Bey’in ahırında bir tilkinin ölü bulunmasıyla olaylar başlıyor. 6.9.2010 tarihinde yani 15 gün sonra atı hastalanıyor. 2.11.2010 tarihinde ilk ineği hastalanıyor. Tilkinin ölü bulunmasıyla ineğin hastalanma tarihi arasında 26 gün geçiyor. İkinci ineğin hastalanmasından ise 28 gün, Üçüncü , dördüncü ineklerin ise 38 gün sonra hastalandıkları ve kesildikleri anlaşılıyor. Beşinci inek ise 42 gün sonra kesiliyor. Son hastalanan 7. inek ise 54 gün sonra kesiliyor. Nihayet bu ölümlerin kuduz hastalığı yüzünden olduğu 57 gün sonra tespit edilebiliyor.
Bu arada bu hayvanların eti yeniyor, sütü içiliyor. Tarım İlçe Teşkilatı ise uyuyor. Hadi birinci, ikinci ineklerin hastalığından haberiniz olmadı, üçüncü, dördüncü ineklerinden ölümünden sonra neden gereken önem gösterilmiyor?
Önem gösterilmiyor diyorum neden?
1-Hastalıklar mühimsenmiyor, Bir şey çıkmaz diye düşünülüyor olmalı. Böyle düşündüklerini şuradan çıkarıyorum. Kan örneğini hayvanların sahibi Ahmet Bey’in eline veriyorlar Pendik Araştırma Hastanesine öyle gönderiyorlar. İkinciye sakatatlarınıda yine Ahmet Bey ile gönderiyorlar. Üçüncü olarak istenilen hayvan kellesini ise yine Ahmet Bey kargo ile gönderiyor. Bu laubalilik değilde nedir? Kargo bu hayvan kellesinde Kuduz mikrobu olduğunu bilse götürürmüydü? Kargo ile göndermenin doğru olmadığı şuradan da anlaşılıyor. Geçtiğimiz hafta yine tilki yüzünden Kurtköy’de bir hayvan hastalanıyor. Tarım İl Müdürlüğü elemanları hayvan sahibinin ahırına gidiyor hayvanın kellesini kesiyorlar, o kelleyi hayvan sahibine al bunu kargo ile Pendik Veteriner Kontrol Araştırmaya gönder veya götür demiyorlar. Bizzat kendileri götürüyorlar. Neticede geçtiğimiz Pazartesi günü hayvanın kuduz olduğu anlaşılıyor.
Şimdi bu durumda Bozüyük ilçe tarım müdürlüğünün günler süren ihmalkarlığı ve hayvan sahibinin eline kan, sakatat numunelerini eline vererek enstitüye göndermesi, kelleyi kargoyla göndermesine izin vermesinin yanlış olduğu anlaşılmıyor mu? Bu iki olayın birinde yanlışlık var ama hangisi. Doğru olanın Bilecik İl Müdürlüğü Veteriner Hekimlerinin yaptığı değil mi?
Bozüyük ilçesine bağlı bir hayvan yetiştiricisi başka bir ilçede hayvan kestirmeye kalksa hem menşe kağıdı hemde bağlı olduğu ilçenin veteriner hekiminden hayvanına sağlık raporu aldıktan sonra kestirebilir. Ahmet bey bırakın il dahilindeki bir ilçede il harici olan İnönü’ye hayvanlarını satıyor. Hayvanların hiç sağlık raporu yok. Ahırında 63 hayvanı olan birisi eğer ilçe haricine hayvan satıldığında sağlık raporu alınacağını bilmiyorsa bu durum Tarım ilçe müdürlüğünün bir ayıbıdır. Ayrıca İnönü ilçesi veteriner hekimliği sağlık raporu olmayan hayvanları ilçe mezbahasına nasıl kabul ediyor?
Görüldüğü gibi olaya neresinden baksanız herşeyi ile dökülüyor. Dört ay müddetle Dodurga’da Kuduz hayvanlar cirit atmış ilgililer uyumuş. Tarım ilçe teşkilatının laubali davranışını ilçe idarecisi hiç mi farketmiyor. Tabii odanı kilitleyip odanın içinde yaşantını sürdürürsen elbette Hiçbir şeyden haberin olmaz. Bu davranış ile kuduz mikrobundan kurtulabilirsiniz ama ama hastalanan insanların vicdan azabı sizi bitirir. Eğer vicdan varsa tabii...
..................................................................................................................................................................
Onbeş gün evvel ilimizin KOSGEB kredilerinden yeterince faydalanamadığından bahsetmiştim. Sayın Milletvekillerimizden bu hususta açıklama beklediğimi belirtmiştim. İlimizi TBMM’de temsil eden Sayın Yaşar Tüzün konuyla ilgili aşağıdaki açıklamayı gönderdi. İlgisinden dolayı Teşekkür ediyor, açıklamayı aynen yayınlıyorum.
İlimizde yayın yapan Sakarya Gazetesinde yer alan “ASİLLER, VEKİLLERİNDEN AÇIKLAMA BEKLİYOR” başlıklı yazıyı okudum. Yazının yayınlanmasından önce bu konu ile ilgili bizi arayarak bilgi isteyen bir hemşerimiz için konuyu araştırmıştım. Sizleri bilgilendirmek adına paylaşmak isterim.
KOSGEB geçtiğimiz yıl 100 bin üyesine çeşitli krediler verdi. Verdiği kredilere müracaat süresini 23 gün açık tuttu. Yapılan müracaatların büyük bir kısmına da kredileri verdi.
Ancak bu yıl ellerindeki kredi verme imkanının yetersiz olması nedeni ile 45.000 üyesine kredi vermeyi planladıklarını, bunun için bazı bankalarla protokol imzaladıklarını 23-24 Kasım tarihleri arasında 2 gün süre ile ilgili bankalar aracılığı ile müracaatları kabul ettiklerini söylediler.
2 günlük süre içerinde 100 binlerin üzerinde müracaat olduğunu, bu talebinde karşılanamayacağını bu nedenle müracaat gününü kısa tuttuklarını beyan ettiler.
Bilecik’te 397 üye 104 üyenin olduğunu bu sayının Türkiye genelinde %015 bir dilime tekamül ettiğini belirtiler.
Bilecik’ten 397 üyenin kredi başvurusunda bulunduğunu bununda ülke genelinde % 014 bir dilime tekamül ettiğini açıkladılar.
Kredi için müracaat eden esnafımızda sıkıntı olmadığını taleplerin büyük bir çoğunluğunun kalacağını müracaatların 59 asil 45 yedek müracaat olduğunu bunlarda da sıkıntı olmadığını beyan etmiştirler. Aracılığınızla halkımızın bilgisine sunar hassasiyetinize teşekkür ederiz.