Bilecik'in ilk ve tartışma programı Basın Masası'nın bu haftaki son konusu geçtiğimiz günlerde "Ekmeğin içinden poşet çıktı" haberi oldu. Konuyla ilgili olarak Basın Masası konuklarından Orhan Şişman, meslek odalarına seslenerek: "Zamanı geliyor bir sürü insan oy istiyor. İyi de siz söz sahibi olduğunuzda da bunlar değişmiyor ki… Bu bir ahlaki meseledir, siyasi bir olay değil. Bu bir zaafiyet. Tarım il müdürlüğü bu konularla ilgili çalışacak, sağlık çalışacak, belediye çalışacak. Hijyen olması gereken, temiz olması gereken bir gıda işinde bence odaları bir göreve çağıralım. Yoksa sadece orada başkan olmakla işler çözülmüyor." dedi.
Basın Masası'nın ayrıntılarını videodan izleyebilirsiniz...
Mücahid ERDAL: Diğer konumuza geçmek istiyorum. Ekmeğin içinden çıkan poşetle ilgili gıda güvenliği konusunda bir tur yapalım. İlk olarak kendi başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum. Bir fırından ekmek aldım. Ben dışarı çıktıktan sonra tezgahta çalışan kişi benimle beraber dışarı çıktı, bir köpeği kucağına aldı sevdi. Bende dedim ki ya şimdi bana ekmek sattın benden sonra gelene de ekmek satacaksın. Belki benden öncede o köpeği seviyordu. Bu seferde ekmeğin içinden poşet çıktı ama bu zamana kadar arayıp soranda olmadı.
Orhan ŞİŞMAN: Arkadaşımız ekmeği poşete koyacağına yanlışlık olmuş demekki. İlgililer mutlaka gereğini yapmalıdır ama ben başka bir şey söylemek istiyorum. Birçok meslek komitesi var, merak ediyorum bu arkadaşlarımız sadece vakti geldiğinde aidat almakla mı görevlidir? Başka görevleri yok mu? Bu arkadaşlarımız hangi eğitimlerden geçiriliyorlar? Her alanda geçerli bu dediklerim. Gıda olur, giyim olur, başka bir şey olur. İnsanlarla ilişkileriniz nasıl olacak, ekmek parası kazanıyorsunuz, temzlik nasıl olacak? Bunları buradan o meslek komitelerine söyleyelim. Zamanı geliyor bir sürü insan oy istiyor. İyi de siz söz sahibi olduğunuzda da bunlar değişmiyor ki… Bu bir ahlaki meseledir, siyasi bir olay değil. Bu bir zaafiyet. Tarım il müdürlüğü bu konularla ilgili çalışacak, sağlık çalışacak, belediye çalışacak. Hijyen olması gereken, temiz olması gereken bir gıda işinde bence odaları bir göreve çağıralım. Yoksa sadece orada başkan olmakla işler çözülmüyor.
Mücahid ERDAL: Sedat abi sen neler söyleyeceksin?
Sedat BAYAM: Ekmeği fırından alıyoruz artık fırınlar fırın değil. Eskiden fırın yazardı şimdi unlu mamuller yazıyor. Çünkü oralarda sadece ekmek üretilmiyor. Ben 2 sene önce kadar bir yazı yazmış ve Bilecik'te simitle ilgili bir konuyu gündeme getirmiştim. Konu şuydu; Simit bir şekilde bir yerde üretiliyor ve dağıtıcı arkadaşlarla birlikte okul kantinlerine, başka yerlere gidiyordu. Bu dağıtım ne yazık ki tavuk satan arkadaşların o tavukları taşıdıkları karton kutularla yapılıyordu. Bende buna dikkat çekmiştim, neden denetlenmediğini sormuştum. Hatta Muhtarlar Derneği Başkanı İlhami Çınar anlamıştı, valilikte bir toplantı yapıyorlar ve bu arada benim yazım okunuyor. O esnada simit muhabbeti yaparken kendilerine simit söylemişler ve tamda benim dediğim gibi tavuk kutusu içerisinde simit gelmiş. Onu anlatmıştı ve geri gönderdiklerini söylemişti.
Ekmeğin içinden çıkandan ziyade ekmek kısmından başlamak lazım. Ben konuyla ilgili biraz araştırma yaptım. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın belirlediği belirli standartlar var ve yönetmelikte durumu anlatmış. Halk ekmekle ilgili İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı bir halk ekmeği yöneticisinin açıklamalarını buldum internette. Şunu söylemiş 'Biz çok fazla ekmek ürettiğimiz için önce laboratuvarımıza alıp, test yapıyoruz diyor. Eğer bu un şartnamede belirtilen sonuçları yakalamışsa bu sefer pişirim testine geçtiklerinden bahsediyor. Eğer testler olumlu çıktıysa unu alıp kullanıyoruz diyor. Çıkmazsa geri iade ettiklerini açıklıyor ve iade unların un fabrikasındakilerce fırınlara verildiğini söylüyor. Bizde böyle bir laboratuvar var mıdır yoksa unların geldiği fabrikaların verilerine göre mi kullanılıyor? Ekmek pişirim testlerinin raporları var mı elimizde bilmiyoruz. Tarım il müdürlüğümüz bunları denetliyor mu yoksa kesip atıyor muyuz bilmiyoruz. Hepsi tam olduğunu düşünürsek bundan sonraki aşamalarla ilgili Bakanlık yine kriterlerini koymuş. Satan kişinin eldiven takması gerektiğini söylüyor. Uygulanıyor mu bilemiyorum. Poşetli ekmekler var ama poşetsiz ekmeklerde görüyoruz. Birde bunun taşınma şartları var. Herhangi bir ekmek fırınından bir sepete, kasaya konularak dağıtılıyor ama o taşıdığınız sandıkların temizliğini kim denetliyor? Taşındığı arabanın durumu nedir bilmiyoruz. Bizim en baştan eğitim ile başlayıp tüm denetlemeleri çok sıkı tutmamız gerekiyor.
Bunda sorumluluk kimin diye baktığımızda zabıtanın çok fazla işlevi olmadığını gördüm. Zabıta sadece gramaja bakabiliyor. İlgili kurumlara eşlik edebiliyor. Asıl denetimin sorumlusu tarım müdürlüğü. En başından en sonunda kişiye ulaşana kadar iyi bir denetim yapılmalı. Sadece ekmek veya simit için değil tüm gıdalar için geçerli. Bizi düşünen bir devlet var, şartları, yönetmelikleri koymuş. Bunları uygulamaya çalışan müdürlüklerde var ama hiç kimse 24 saat görev başında olmayacaktır. Tüketicilerimizin bu konuda bilinçli olarak gerekli şikayetlerini iletmeliler.
Orhan ŞİŞMAN: Bir insan dürüst olursa, unun, yağın, işçinin iyisini, kalitelisini kullanırsa ürün iyi olur. Bunu öğretmemiz lazım. Eğitimin en başta olması gerekir.
Mücahid ERDAL: Bu haberle alakalı ben hiçbir yetkilinin ilgilenmediğini gördüm. Kimse arayıp sormadı bu nedir diye. Mehmet abi son sözlerini alalım senden de…
Mehmet ERDEM: Bizim zabıtalarımız işin bu taraflarına bakmadan sadece fırınların ruhsat işlerine bakıyor. Orhan abinin dediği gibi odalar oto kontrolü kendi içlerinde öncelikle sağlamalılar. Herkes dürüst olacak. Bu haberden sonra Mücahid ile görüştüğümüzde biri demiş ki; Bir liralık ekmekten ne çıkmasını beliyorsun demiş. Şimdi şöyle mi dememiz lazım, ekmeği 50 lira yapın da içinden çeyrek altın çıksın.
Mücahid ERDAL: Yolda tarım il müdürlüğünden bir memura denk geldim. Haberden bahsettim ve tarım il müdürlüğünden hiç kimse arkasını aramadı dedim. Memurda esprili bir dille bir liralık ekmekten ne çıkacak abi takım elbise çıkacak değil ya dedi. Ben bu diyalogu da sizinle paylaştıktan sonra programı kapatıyorum yavaş yavaş. Var mı eklemek istediğiniz bir şey?
Orhan ŞİŞMAN: Ben tarım il müdürü ile görüştüğümde diğer illere göre Bilecik'in denetimini sordum. Kendisi Bilecik'in diğer illere göre daha iyi bir noktada olduğunu söyledi. Bir örnek verdi mesela bir mermer fabrikasının ocağında küpesi, kontrolsüz birkaç hayvan kesilmiş ve orada o hayvanları etleri tespit edilmiş. Çok ciddi cezalar kesilmiş hatta bu arkadaşımız müsteşarlığı şikayet etmiş ancak cezayı ödemiş. Yani bu denetimlerinde yapıldığını buradan bildirelim.
Mücahid ERDAL: Haftanın öne çıkan konularını değerlendirdik. Bir sonraki programda görüşmek üzere.