Bu kriz mıriz değil!
Neymiş, seçilmiş milletvekillerinin meclise girememe krizi varmış, millî iradeyi zedeleyen bu kriz çözülmezse, BDP ve CHP’li milletvekilleri oynamayacakmış, affedersiniz, dilim sürçtü; yemin etmeyeceklermiş… Kriz dediğin, düğün konvoyu gibi düdükler öttürerek, kornalar çalarak, geliyorum ha naraları ile mi gelir?
Partililerinin itirazlarına rağmen seçilecek yerlerden aday yapılıp, milletvekili olması sağlanan bu kişiler, seçimden sonra mı, meclise giremeyecek hale düştüler? Hayır… Tutukluyken aday yapıldılar. Hem de kazanılacak yerlerden… Milletvekili oldular diye şimdi onlara ayrıcalık mı yapılmalı? Hukuk; topukları tak diye vurup, şak diye selâmı basıp, “dışarıya buyurun beyler!” mi demeliydi? Böyle olacağını herkes biliyordu ve herkes ne olacak diye birbirine soruyordu. Nitekim Kılıçdaroğlu’na da soruldu. Şimdi kriz yaygarası koparan ve başına felaket gelmiş de haklı olarak kurtarılmayı bekleyen afetzede edasıyla “Başbakan çözsün!” diye haykıran “yeni” CHP’nin “yeni” genel başkanına eskiden, yani seçimde önce bir gazeteci soruyor. Seçimden sonra aday yaptığınız tutukluların, tutukluluk hali devam ederse ne olacak?.. Kılıçdaroğlu, o zaman, mantıklı ve makul cevabı veriyor: “Hukuka saygımız var!”
Beklenen oldu. Kriz mıriz değil! Sayın Kılıçdaroğlu, söylediklerini unutmuş, “hukuka saygı” nereye gitmişse gitmiş şimdi onlar yemin etmezse, edemezse biz de etmeyeceğiz diyor. Bir de diyor ki, “yemin etme imkânları ellerinden alındı”. Demirel’den sadece aday tavsiyesi değil, ders de almış… “Dün dündür, bugün bugün” dersi de almış. Dün “saygılı” bugün küskün… Kime küsüyor ve kapris yapıyor? Meclis’e… Bahsi geçen kişileri Meclis mi tutukladı? Hayır! Meclis, hukuka “bunları derhal dışarı çıkar!” diye emir mi versin? Hak adalet mühim değil öyle mi?..
Nasrettin Hoca sokakta bir şey arıyor… Komşuları, ne kaybettiysen söyle, yardım edelim diyorlar… Hoca yüzüğünü kaybetmiş… Ama sokakta değil bodrumunda kaybetmiş… Tabiî komşuları gülüyor ve evin bodrumunda kaybettiğin yüzük sokakta mı aranır? Hoca, bodrum karanlık olduğu için aydınlık sokakta aramaktadır yüzüğünü. Yeni CHP, hukuka küsmüş, Meclis’e gidip yemin etmiyor…
Bu krizi mıriz değil… Bal gibi kurtarma operasyonu… Yalçın Küçük’ten Demirel’e kadar kimlerin parmağı olduğunu da herkes biliyor… Seçilirse ne olacağını da herkes önceden biliyordu. “Kriz” diye kabul ettirmeye çalıştığınız, düğün alayı gibi bağıra çağıra gelen sıradan bir olay… Sizin yaptığınız bir kurtarma operasyonu… Seçimde sonra operasyonunun ikinci perdesi oynanıyor. Birinci perdesinde kazanacak yerlerden aday yaptınız, “dokunulmazlık” zırhına bürüttünüz sanıkları. Şimdi hukukun elinden almak kısmına geldi sıra…
Bunu millete anlatamazsınız… Bunu en koyu CHP’lilere bile anlatamazsınız. Kriz dediğin, tabiî afet gibi birdenbire bastırır, sizin gücünüzü, bütün tedbirlerinizi aşar ve ne olduğunu anlayamazsınız. Halbuki bu durumu siz, plânladınız. Eğer krizse, sizin eseriniz. Seçimden sonra birden bire Japonya’daki felâket gibi yüksek dalgalar ülkeyi bastı da, sizin bu sevgili adaylarınızı alıp hapse mi tıktı? Seçimlerden önce, onları aday yaparken millete deseydiniz, bunlar şimdi tutuklu, seçilirlerse çıkamazlarsa, onları mahkemeler serbest bırakmazsa biz de Meclis’e yemin etmeye gitmeyeceğiz deseydiniz… Ne olurdu. Millet size gülerdi ve sandıktan “Hukuka saygılı olun!” diye bir not çıkardı. Eğer Kılıçdaroğlu, bu kararı seçimden önce verdiyse, millete dürüst davranmadı, niyetini sakladı ve yalan söyledi… Yok seçimden sonra karar verdiyse, kimlerin etkisiyle hareket ettiğini millete söylemelidir.
Kriz mıriz yok… Varsa, gelin Meclis’e, edin yemininizi ve çözüm için gerekeni yapın. Yoksa, zaten gelin…
Milletin yarıdan çoğunun yılda alamadığı parayı milletvekili maaşı olarak al, ama milletin verdiği vekillik görevini yapmak için milletin meclisine gelme. Bunu seçmeninize anlatamazsınız. Ya yemin etmeyen maaş da alamaz diye bir kanun çıkarılıverirse haliniz ne olur. Tutabilir misin milletvekillerini o zaman dışarıda?
Bir de kalkmış “Bu krizi Başbakan çözsün!” demez mi? Eğer kuzu kuzu, en doğrusu, hukukun kararını saygıyla beklemek deyip Meclis’e gelmezseniz, millet sizi, sizin seçmeninizin eliyle cezalandırır. Eğer bunu sizin dışınızda birileri çözmeye kalkarsa, millet onları da cezalandırır. Siz böyle Meclis’e gelmemekte direnirseniz, o zaman madem öyle haydi millete gidelim denir. Zaman uzadıkça işiniz daha da zorlaşır… İşte Meclis, siz olmasanız da başkanını seçiyor ve çalışmalara başlıyor. Aklınızı başınıza toplayın!