Değerli okuyucularım aslında bu hafta kuantum konusuna giriş yapan yazımızı yayınlayacaktık. Fakat bu hafta Çanakkale’yi yazmak bir vatan borcudur. Hele üniforması ile gömülmek için asker olmuş birisi için bu yazı bir varlık sebebidir. Çanakkale Savaşı hakkında ciltler dolusu kitap, makale yazıldı söylendi. Savaşın askeri, siyasi nedenleri konuşuldu yazıldı. Biz konuyu biraz farklı olarak ele almaya çalışacağız.
Çanakkale Savaşı hakkında en az konuşulan konulardan birisi komutanlık makamıdır. Bizler yılın bir günü vatan uğrunda canını, kanını veren kahraman Mehmetçiklerimizi ve onların destansı davranışlarını anlatıyoruz. Konunun yönetsel boyutuna pek geçebilmiş değiliz. Askeri yapıda en etkin düzey komuta yapısıdır. Onlarca, yüzlerce, binlerce, on binlerce hatta yüzbinlerce asker, komutanının aldığı kararları ve verdikleri emirleri uygular. Bu nedenle komutanın bilgisi, cesareti, kararlarındaki isabetliliği ve liderlik özellikleri zaferi veya hezimeti getirir. Komutanlık meziyetlerinin öneminin en güzel örneklerinden birisini Çanakkale’de yaşadık. Çanakkale’deki komutanın kim diye sorduğumda doğru cevabı hemen hemen hiç alamadım. Çanakkale’nin de dahil olduğu 5. Ordunu komutanı Alman General Limon Von Sanders’tir. Yani Çanakkale Savaşında cephenin yer aldığı Osmanlı 5. Ordusunun komutanı bir Alman idi. Ve bu general çok kritik bir karar vererek bizim yüzbinler ile ifade edilen kayıplarımıza neden oldu. Bu karara Mustafa Kemal başta olmak üzere bir kısım Türk subayları itiraz ettiler. Peki karar neydi diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Karar şu idi “Kıyı hattı zayıf tutulacak birlikler derinlikte ihtiyatlar şeklinde tertiplenecek”.
Denizden Çanakkale’yi geçemeyip donanmalarının önemli bir kısmını kaybeden itilaf devletleri Gelibolu Yarımadası’nı işgal edip denizden geçişi emniyete almayı amaçladılar. Bunun için de Saros Körfezi’ne çıkarma yapmayı planladılar. Çıkartma harekatının ana amacı çıkarma yapılan yerde kıyı başını tutup hızla derinliklere ilerlemektir. İngilizler de genel harp prensibine uygun olarak çıkartma yapıp hızla derinlikteki hâkim tepeleri ele geçirmeyi amaçladılar. Doğru olan hareket bu tarzı idi. Taarruz eden taraf bunu yaparken savunan tarafın yapması gereken şudur: Savunan taraf kıyı hattını kuvvetli tutar, düşmanın asla kıyı başını tutmasına müsaade etmez. Bu askeri kural kesin iken Limon Von Sanders tam tersini yaptı. Kıyı başını zayıf tuttu. İngilizlerin kıyıyı ele geçirmesine müsaade etti. Böylece İngiliz Kuvvetleri bu coğrafyadaki cephede yıllarca savaşacaktı. Avrupa’da Almanlar ile savaşacak İtilaf Kuvvetlerinin önemli bir kısım askerleri, güçleri Türkler ile yıllarca savaşacaktı. Cephede ölen, mermisi biten Türkler olacak, Almanların kaybı azalacaktı. Aynen de öyle oldu. Komutanlığını el oğluna teslim edersen sonucu da bu olur.
Günümüzde dahil büyük savaşlar başladığı yerde biter. İran-Irak Savaşı, Afganistan Savaşı gibi birçok savaş başladığı yerde bitiyor. Muhtemelen Ukrayna Rus Savaşı da öyle olacak. Böyle savaşların politik sebep ve sonuçları bilinen, konuşulandan farklı oluyor. Örneğin başladığı yerde biten İran Irak Savaşının sonuçlarını Irak uzun süredir yaşıyor. İleride İran da benzerlerini yaşamaya başlayacak gibi. Çanakkale de öyle oldu, başladığı yerde bitti. Çanakkale Savaşında başarılı olamayan İtilaf kuvvetleri birkaç yıl sonra tek mermi atmadan başkenti işgal ettiler. Almanların savaş yükünü hafifletmenin yanında diğer asıl amacı neydi diye düşündüğümüzde yanıt çok kolay. Çanakkale Savaşı Anadolu insanının özellikle de yetişmiş nüfusunun en büyük kısmını yitirdiği savaştır. Anadolu’nun okumuş gençlerinin çoğu hayatlarını Çanakkale’de kaybettiler. Cephede şehit olanlar kadar salgın hastalıklardan da büyük kayıplar yaşadık. Kısacası Anadolu birkaç yıl sonrasında yaşanacak işgale demografik olarak hazırlandı. Bu duruma çok uzağa gitmeden kendi köyümden bir örnek ile açıklayabilirim. Seferberlik olarak niteleyebileceğimiz Balkan, Çanakkale gibi cephelerde bilinen 137 şehidimiz varken Kurtuluş Savaşında sadece bilinen 7 şehidimiz vardır. Köyün tüm gençleri Kurtuluş Savaşı öncesi şehit oldular. Kurtuluş Savaşına katılabilecek genç bulmak artık neredeyse imkânsız idi. Kurtuluş Savaşı esnasında köyümüzde vefat eden kadının mezarını kadınlar kazmış, cenazesini taşıyıp kendileri gömmüşler. Köyde cenazeyi taşıyıp gömecek sağlıklı erkek bulamamışlar. Kısacası, Limon Von Sanders görevini eksiksiz yerine getirmiş.
Çanakkale Savaşının bir diğer boyutu da gerçek liderleri ortaya çıkarmasıdır. Daha önce yazmıştım İnsanların gerçek karakterleri buhranlı, zor anlarda ortaya çıkar. Gerçek liderler kritik anlarda doğru kararlar verip bunu uygulayan ve sonuçta başarılı olanlardır. Birliklerin cephede tertibi, ihtiyatın kullanılması, karşı taarruzun yeri ve zamanı bu kritik kararlardan birkaçıdır. Konunun teknik boyutu, askeri kısmına girmeden şunu söyleyebilirim ki İngiliz taarruzlarına yerinde ve zamanında müdahale edip savaşın kaderini değiştiren Mustafa Kemal olmuştur. Yaptığı karşı taarruzlar İngiliz taarruzlarını sonuçsuz kılmıştır. Mustafa Kemal’in bu askeri liderliği savaş esnasında ve sonrasında uzun süre Osmanlı ve batı basınında yer almıştır. Şüphesi ve merakı olanlar bi zahmet dönemin gazetelerine baksınlar. Çanakkale’deki başarılıları Mustafa Kemal’i Kurtuluş Savaşı’na taşımış, Mustafa Kemal ATATÜRK olmasını sağlamıştır.
Çanakkale bir milletin millet onurunun kurtulduğu yerdir. Maalesef biz birkaç yıl öncesine kadar bu kahramanlık destanının öneminin yeterince farkında değildik. Çanakkale Savaşı ve zaferi birkaç saatlik askeri anma törenlerinin ötesine geçmiyordu. Milli bir hafıza neredeyse yavaş yavaş unutulacaktı. Tıpkı diğer birçok savaş ve zafer gibi. Ta ki binlerce kilometre öteden kalkıp gelen, şafakta, çıkarma saatinde ve yerinde dedelerini anan insanları görene kadar. Böylesi bir milli bilinç ve saygı karşısında bizde de Çanakkale de hak ettiği yeri almaya başladı. Dilerim gün gelir biz de binlerce kilometre ötedeki atalarımızı, şehitliklerimizi ziyaret edip o ülkelere burada bizim dedelerimiz şehit olduğunu hatırlatırız.
Çanakkale’yi kemiklerinize kadar hissetmek istiyorsanız gece el ayaktan çekilince fonda Çanakkale Türküsünü açıp Mehmet Akif’in “Çanakkale Şehitleri” şiirini içinize sindire sindire okuyun. Hatta bunu birkaç kez tekrarlayın. Sonunda sizin de tepenizde toplar patlayacak, yanınıza mermiler düşmeye başlayacaktır. İşte o zaman şehitlerimiz gözlerinizin önüne gelecek, ruhunuzda sizinle konuşacaktır. Konuyu fazla uzatmadan son sözümüz şudur ki; sadece bu bugün değil yaşadığımız, nefes aldığımız her an bize bu vatanı bırakan şehit ve gazilerimizi, doğru yerde doğru kararlar alıp uygulayan, zaferi kazandıran başta Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere tüm komutanlarımızı saygı ve minnetle anıyoruz.
Not: Gerçekleri efsaneler ile örtmek gaflet ötesidir. Bunlardan birisi de Çanakkale’de yaşandığı iddia edilen beyaz bulut olayıdır. Savaşı kaybedenlerin yazıp yaydığı ve içimizdeki uzantılarının saf ve genç dimağlara aşılamaya çalıştığı bu rivayet tamamen gerçek dışıdır. Böylesi davranışlar şehit ve gazilerimize en büyük hakaretlerden birisidir. Orada bulutta kaybolduğu söylenen 35 askerden ikisinin savaşta öldüğü, 33’ünün de ülkelerine geri döndüğü zaten kendi belgelerinde detayıyla yer almaktadır. Zafer ancak cephede kanla, canla kazanılır. Bu konuda doğruyu arayanlar kutsal kitabımızdaki 272 adet savaş ile ilgili ayetleri okusunlar.