Çalıştığınız ortamda iş arkadaşlarınızın ve ekibinizin düzgün olmasını istersiniz. Ekip düzgün olursa çalışmalar da verimli olur. Bir yöneticinin bunu istemesi de gayet doğaldır. Toplumumuzun her kesiminden örnekler verebiliriz. İşverenler, kurum amirleri mahiyetlerindeki kişilerin uyumlu olmasını bekler. Özel sektörde ve kamu kesiminde bu böyle de, siyasette farklı mı? Bir başbakan koalisyon hükümeti istemez, milletvekilleri kendi partisinin dışından belediye başkanı istemez, belediye başkanları mecliste azınlıkta kalmayı istemez. Partiler içinde de durum farklı değildir. Liderler, merkez yönetimlerinin kendine yakın çevreden olmasını isterler.
18 Aralık’ta CHP’nin kurultayı var. Kurultay öncesi Baykal ve Sav’ın açıklamalarını ve girişimlerini hep birlikte görüyoruz. Yönetimde bulundukları süre içinde kurultaylarda blok listeyi savundular. Birlikte çalışacakları insanları kendileri belirlemek istiyorlardı. Şimdi ne istiyorlar? Çarşaf liste! Efendim, çarşaf liste olursa delegenin arzusu tam olarak yansırmış, blok olursa genel başkanın istediği isimler seçilirmiş! Belki doğru. Ancak, bu doğruyu, kendileri dışarıda kalınca mı gördüler? 50 yıldan beri partinin içinde olan ve başkalarına söz hakkı tanımayan bu kişilerin, şimdi ne oldu da delegeyi düşünmek akıllarına geldi.
Baykal’ın kaset olayından sonra istifası üzerine genel başkan seçilen Kılıçdaroğlu’nun üzerinde Sav’ın gölgesi vardı. Seçmen, yeni genel başkanın vesayet altında olduğunu düşünüyordu. Partideki son gelişmeler bu vesayeti kaldırmışsa da, parti içi muhalefet her zamanki gibi rahat durmayarak partiyi kurultay yapmaya zorlamıştır. Genel seçimlere 6 ay varken, ana muhalefet partisinin hâlâ iç işleri ile uğraşması da hoş bir görüntü değil. Baykal ve Sav’ın, senelerdir iktidara getiremedikleri CHP’deki yeni hareketi rahat bırakmalarında zaruret vardır. Bırakın, Kılıçdaroğlu kadrosunu kendisi kursun, kimlerle çalışmak istiyorsa blok listesine onları yazsın. Sizler de liste hazırlayın, şayet delege sizlerin listesine teveccüh ederse, o zaman yeni genel başkan da istifa eder, kimin ne hali varsa görsün der. Ama unutulmamalıdır ki, bu tür çekişmeler partiye zarar vermektedir. Siyaset tarihimize hiziplerin partisi diye tescil edilen CHP’de artık kan değişimi zamanı gelmiştir. Yıllardır toplumun değerleri ile ters düşen, politika üretemeyen kadroların çekilmesi, yerine önce toplumla barışık, temel değerlere ters düşmeyen, ürettiği politikalarla siyasete yön veren kadroların iş başına gelmesi gerekmektedir. Belki bu kurultay, CHP için bir dönüm noktası olacaktır.
Milletin çarşafını istemeyen, siyasette çarşaflayanlar, hiç değilse kurultayda çarşaf ısrarından vazgeçsinler, böyle giderse parti çarşaflayacak!..
Bu gün âşûrâ günü. Bu konuda, ehil insanların yazmasının uygun olduğunu düşündüğüm için yazmadım. İnsanlık tarihinin ikinci döneminin başladığı bu günün, hidayet ve kurtuluşa vesile olmasını diliyorum.