Bir sabah gözümüzü açtık ki, “Çatı aday” ilân ediliyor… İki muhalefet partisi lideri millet için fedakârlık yapmış;yememiş, içmemiş, hattâ uyumamış, uzun turlar sonunda nihayet,ortak adayı –PARTİLERİNİN DIŞINDA–bulmuşlar… Bütün gayret milletimiz için…Hallerine bakarsanız, Fatih gemileri karadan yürütmüş…Niçin ortak aday? Ayrı adaylarla seçime girilirse, iktidar partisinin adayı kazanır… Bunun için rakibin karşısınatek adaydikmeli… Partideki en ehili öne sürmek yerine, rakibe gidecek oyları çelme gayreti...
Arama turları…Memleketi idare etme ehliyetindeki kişiler topluluğunun (parti),cumhurbaşkanı olacak liyakatte kişiyiaralarındabulamayıp dışardan aday ithal etmeleri…Kendilerine ve ortaklarına hakarette bulunduklarını idrak edemeyişleri veya buna aldırmayışları…Partilerinin verimsiz tarla durumunu ifşa veya partilerine iftira etmeleri… Buna rağmen adaylarını, dünyanın bilmem kaçıncı harikası edasıylailân edebilmeleri…Her biri ayrı ayrı öyle birer garabet ki, evvelemirde bunları ifade etme mecburiyeti, adayı değerlendirmeninönüne geçiyor.
Partiler, haklı olarak, bir meselede hemen “YETKİLİ KURULLARINDA” görüştükten sonra karar vereceklerini söylerler, haklı olarak…CHP ve MHP; meseleyi “YETKİLİ KURULLARINDA” görüşmüş olsalardı…Ve birbirlerinden habersizbir adayda ittifak etselerdi… Veya öyle görünselerdi...Bu ittifakın tabiî sonucu olarak birlikte hareket etme kararı alsalardı; bu durum; parti olmanın hakkı yönünden esasa değilse bile, usule olsun uygun olacağı için bir değer ifade edebilirdi. Belki iki partinin hür iradelerinin ittifakı, ikiyle ikinin toplamının dört olması gibi bir değermeydana getirebilirdi.“YETKİLİ KURULLARI” dışında her kapıyı çalan iki genel başkan ise, şapkadan tavşan çıkardı… Bu yaşa gelmiş, hiçbir meselede fikir beyan etmemiş, hiçbir vasfı, kapasitesi, başarısı veya karşı duruşu ile dikkati çekmemiş, İKÖ Genel Sekreteri iken bile bir renk ve koku sahibi olamamış;değil ittifak etmek, akla gelmesi bile şaşılacak olan bir zatta ittifak ediverdiler…Arayış hengâmesinde ısrarla isim telâffuz etmediklerini, vasıflartespit ettiklerini ikisi de ısrarla söyledikleri halde, kırk yıl düşünsen akla gelmeyecek bir isimde, nasıl oldu da, şıp diyeittifak ediverdiler? Kim veya kimler, hangi safhada, iki genel başkanın kulağına bu akla gelmeyecek ismi üfledi? Yoksa daha turlar başlamadan mı üflenmişti?Yani turlar, bir tiyatro muydu? Bu sebeplerden dolayıSayınİhsanoğlu;iki genel başkanın adayıdır sadece…Adaylık teklifi, bu partilerin milletvekilleri tarafından yapılmış olsa da… Nitekim kendileri de bir şeyleri seziyor olmalılar ki,ne mânâya geldiği anlaşılamayan “Çatı aday” yerine daha uygun düşecek “ORTAK ADAY” diyemiyorlar…Ayrı ayrı içlerinden ehil adaylarını çıkarıp, ikinci turda tek adayda karar kılmanın, geç kalmış bir tedbir olmasından korkuyorlar… Yani aday çıkarmıyorlar, iktidar partisine alternatif buluyorlar…Hal böyle olunca…Sayınİhsanoğlu’nun adaylığıhavada kapmasına ve hemen havalara girmesine de bakınca…İki ile ikinin toplamının dört bile etmeyeceğini bilmek zor bir şey değil...
Bu durum CHP için yadırganacak bir şey değil… “Millî Şef” zamanının bir bakanı, “Bu memlekete Komünizm lâzımsa, onu da biz getiririz!” demişti…Biz; yani CHP kodamanları…CHP “YETKİLİ KURULLARI” değil… Şefleri…Millet de kim oluyor? Halk da kim oluyor? Partimizdeki “Halk” ifadesi yeter de artar bile!.. Biz; her şeyin en iyisini bilenler; “Halka rağmen, halk için” fedakârlığına kendilerini adayanlar… “Devlet benim!”diyenler… Şimdi de genel başkanları; lisan-ı hal ile“Milletin cumhurbaşkanı olarak kimi seçmesi gerektiğine biz karar veririz” diyor… Hayır hayır, karar veririz demiyor, karar veriyor. Evet, CHP için yadırganacak bir şey yok…Parti tabanının fikrini almak yerine “ŞEFİN” buyruğu; itaat mecburiyetindeki partililere ve millete dayatılabilir…Hattâ (usülümünasip)le, ortağa bile… Ama MHP için öyle değil… MHP;milletin, hele kendi mensuplarının asla tasvip etmeyeceği böyle bir tiyatronun ikinci sınıf oyuncusu olmayı nasıl kabullenir; anlaşılır gibi değil…