Bakmayın siz Zeytindalı Harekâtı’nı mühimsemez tavırlarına… Aslında hayranlıkla parmaklarını ısırıyorlar.
“Masada” sözünü dinlettirecek bir güç değil, sıradan bir harekât işte edaları… Haber değeri yok, Suriye’deki dalaşmalardan biri tavırları… Hepsi sahte… Şanlı “Peygamber Ocağı”nın başarısı karşısında kıskançlıktan çatlıyorlar. Gündüz, “Türkiye’nin hassasiyetlerini ve sınırlarını koruma haklarını anlıyoruz” yalanlarını geveliyorlar; geceleri uykuları kaçıyor… Basın mensupları, heyecanla haber yapma arzularını “Türkler sivilleri vuruyor” yalanlarına harcıyorlar. Bakmayın ilgilenmeye değmez tavırlarına, şu anda Batı’nın en mühim gündemi Zeytindalı Harekâtı… Onun hangi enerjinin harekete geçirdiğini biliyorlar zira… Ve o bütün haşmetiyle meydana çıkacak diye ödleri patlıyor.
Devletlileri; Ne oldu bunlara, niye bizden izin almıyorlar diye hırslarından çatlıyorlar… Bunu açıkça söyleyecek kadar şaşırmışlar. Niye bir tek sivil öldürmüyorlar ve bizi yalan haberler yapmaya mecbur ediyorlar diye öfkeden kuduruyorlar basın mensupları? Bunu alenen yapacak kadar telâşlılar.
Türk milletinin bu harekâta en yoğun şekilde sahip çıkmasını, desteklemesini; askere gitme taleplerini, kahramanlara hediyeler gönderme yarışını, “asker ağabeylere” yazılan mektupları… Oğlunun ve torunun vakarla cenaze namazını kıldıranları, oğlunun cenazesini getiren askere “sen de benim oğlumsun” diye sarılan anaları, şehit kocasını, onun üniforması ile uğurlayan hanımlarını ve çocuklarını, sınır boyunda askerlere çay ikram eden yeniyetme delikanlıyı ve ihtiyarı… Şehitlere ve gazilere gösterilen hürmet ve ilgiyi… Kısaca Türk milletini; alenisi de, sinsisi de, dost görüneni de içten içe hayranlıkla, kıskançlıkla; görünüşte güya kayıtsızca seyrediyorlar… Hasetlerinden çatlıyorlar…
Biz bunları ruh köklerinden yani İslâm’dan koparmak için dünyanın plânını, tertibini, hainliğini, hinliğini yapalım… Dünyanın parasını dökelim… Aralarındaki sütü bozukları satın alıp kullanmak için dünyanın parasını harcayalım, bu yolda akıl almaz faaliyetler yapalım… Şunların yaptığına bakın!.. Sanki hücumlarımıza, hinliklerimize, hainliklerimize, sahteliklerimize, riyakârlıklarımıza, tuzaklarımıza maruz kalan onlar değil… Ne oldu bunlara? Biz dinden koparalım derken, nedir bu göklere yükselen dualar…
İstediğimiz zaman borç vermeyerek, mal satmayarak ve mallarını almayarak, silâh vermeyerek, lütefedip verdiğimiz silâhların bakımlarını yapmayarak güttüğümüz, istediğimiz yöne çektiğimiz ve çevirdiğimiz bu mahlûklara ne oluyor? Borç almıyorlar, kendi silâhlarını yapmakta hızla mesafe katediyorlar, mal almayışımıza ve satmayışımıza aldırmıyorlar?
Tam tarih sahnesinden devletlerini sildik, hayata tutunacak bütün dallarını kırdık; değerlerini sildik, silinmeyenleri bozduk; değil harp yapacak, tatbikat yapacak mecal bırakmadık derken… Mazilerini unutturduk derken… Afrin’de tarihî “HİLÂL TAKTİĞİ” mi? Hilâl’i dünyanın gözüne soktular… Bütün emeklerimiz heba mı oldu?
Ah nerde o “Düyun-u umumiye” günleri… “Düvel-i muazzama ne der?” korkularını seyretmek ne güzeldi… “Avrupa malı” diye bizi takdir etmeleri tarih mi oluyor? Bize özenmeleri; iyiyi, güzeli ve doğruyu bizde varsaymaları, kendi değerlerini inkâr etmeleri tarih mi oluyor?
İki asırlık Batı hayranlığı… Sona erecek inşallah!.