“ÇEVRE” HAKKINDA BİLGİLENMEK SONRA FİKİR EDİNMEK!

FERRUH ERDOĞAN

Çevre gelecek günlerin ve yılların yükselen değeri olacaktır. Bizler, sayıları daha az olanlar bu yükselen değeri çoktan anlamış durumdayız fakat azınlıktayız! Çoğunlukta ne kadar kısa zamanda GERÇEK ÇEVRE bilincine ererse ÜLKEMİZ ve DÜNYA UYGARLIĞI batmaktan kurtulacaktır. ÇEVRE, fanatiklikle marjinal hareketlerle ve radikal kalmakla kurtarılamaz ve gerçek çevreciler bu kavramlara pek önem vermezler. Ancak bir evre vardır ki farkındalık yaratmak için bazıları ÇEVREYİ entellik olarak, marjinal davranarak veya radikal anlayış ve tavırla tanımlayabilir. Hiç yoktansa, çevreci olduklarını kabul etmeleri de bir kabulleniştir.

Dünya, çevresinde insanlar tarafından KARA LEKELER, ATMOSFERDE KARA DELİKLER bırakılmaktadır. Her geçen gün kara, deniz, hava ve hatta yer altı zenginlikler dâhil topraklar, ormanlar ve akarsular bilinçsizce kullanılmakta hatta bilinçsizce sömürülmektedir. Dünyamızda yaşayan 6.7 milyar insanın yarısı yoksul, yoksulluk sınırında, açlık sınırında ve açtır! Ülkemizde de 72 milyon nüfusun 16 milyonu işsiz, yarı işsiz, topraksız, ırgat ve marabadır! 26 milyona yakın insanımız fakir ve fakirlik sınırındadır. 4 milyon mutlu azınlık Batılı Ülkeler standardında, diğer kalan insanımızda asgari ücret ortalamasında yaşam sürmektedir. Çevre çaresiz insanlarla korunamaz.

Tarım ve Orman kara parçalarının en geniş ÇEVRESEL alanlarıdır. Bu alanlarda KONTROLSÜZ toprak kullanımı EROZYONU hızlandırmakta, bu EROZYON canavarı ile milli mücadele ruhuyla baş etmek varken kılımız kıpırdamamaktadır ve yine yüzey AKAR SULARIMIZ, topraklarımızı barajlarımıza ve göletlerimize doldurarak ömrünü kısaltmaktadır. EROZYON bu kadar zarar verirken, sadece Çevre ve Orman Bakanlığının ayırabildiği ödeneklerle EROZYON KONTROLÜ ve mücadelesi OLAMAZ! Yetmez, yeterli değildir. Bu konuda çok daha fazlasını yapmak gerekmektedir.

“ÇEVRE” için yapılan PLANLAMA’lar raflara kaldırılmakta, siyasi yürütme kadrolarında hiçe sayılarak yasal zorunluluklara uyulmamaktadır.

Başlıca sorunlar, ana başlıklarıyla belirlendiğinde;

1-Tarım-ÇEVRE-Orman ve doğal varlıklar iç içedir. Birisine aşırı yüklenen tahribat hepsine zincirleme olarak etki yapar. Çevre Düzeni Planlarında bu gözetme vardır. Ekolojik-Ekonomik ve Sosyal değerlendirmelerle bu planlar hazırlanır. Ne var ki uyulmaz!

2- Sanayi tesisleri ve Belediyeler ARITMA tesislerini yapmadığı sürece, HER TÜRLÜ SULARIN kirlenmesini önleyemezsiniz, gıda güvenliği ve insan sağlığı tehlikededir.

3- KENTLERİ ve SANAYİ, çarpık yerleşimden çevre düzeni planları kurtarır. Başka alternatifi yoktur! Alt yapı ile birlikte planlanan bir KENT’te Çevre Kirliliği yoktur.

4- EĞER, Arıtma tesisleriyle birlikte Çevre Düzeni Planı İL bütünü için tavizsiz uygulanırsa Bilecik ilinde İLK beş yılda önemli bir ÇEVRE sorunu kalmaz!

5- Maden Kanunu uygulama yönetmeliği yeterince ormanlarımıza zarar vermektedir. Bu yönetmeliğe ek olarak birde İl Genel Meclisimiz Çevre komisyonunda, imar komisyonunda, çevre düzeni planına uymayan kararlar almaktadır. O halde Ç.D.P ’ını niçin yaptınız?

6- Katı atıklar ve Evsel atıklar için yapılacak düzenli atık sahasına artık başlanılmalıdır. Bu yapılacak saha bahane edilerek ve yer gösterilerek ÇED raporlarına referans verilmektedir. Bir fabrikanın, bu alana katı atık atması doğrumudur? Hepsi atmak isterlerse bu taşı, malozu, toprağı ne yapacaksınız?

7- Çevre Düzeni Planı esas alınarak ACİL EYLEM PLANI altında gönüllü ve mecburi özel-tüzel ve kamudan teknik elemanlardan oluşan mutlaka Çevre Eylem Planı Çalışma Grubu oluşturulmalıdır. PLAN’ı ne yapacaksınız? Hatıra olarak ARŞİVDE mi saklayacaksınız?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.