“Charlie Hebdo” Fransa’da yayımlanan, muhtemelen 7 Ocak tarihine kadar birçoklarımızın varlığından bile haberi olmadığı haftalık karikatür dergisi…
Bu dergi, 7 Ocak’ta yapılan ve sonrasında “Fransa’nın 11 Eylül’ü” denecek kadar büyüyen bir saldırıda ikisi polis toplam 12 kişinin öldürülmesi ile dünya gündemine yerleşti.
Bu saldırı ve sonrasında yaşananlara dair düşüncelerimi birkaç madde halinde sizlerle paylaşmak istiyorum:
Bir; bu dergi kelimelere sığmaz bir edepsizlik etmiş, Efendimiz ve İslâm ile alay eden karikatürler yayımlamıştır. Ancak bu hadsizliğe bırakın ceza verilmesini, “düşünce hürriyeti var” denmiş ve geçilmiştir, halen de geçiliyor. Utanmazlar, saldırı sonrasında bile yeni kapaklarında Efendimiz’i resmetme cüretinde bulunabiliyorlar.
Hucurât suresinin ikinci ayeti meâlen şöyle: “Ey iman edenler! Seslerinizi, Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın, yoksa siz farkına varmadan işledikleriniz boşa gider”. Bu ayette açık şekilde belirtildiği gibi, bırakın bir edepsizlik, saygısızlık yapmayı, Peygamber Efendimiz’e karşı ses yükseltmek dahi işlenilen tüm amellerin boşa gitmesine neden olurken, bu mezkur derginin adi, aşağılık, pespaye bir şekilde mürekkeplerini bu edepsizliklere harcaması yerleri gökleri titretmez mi?
Ümmet tek vücut olarak bu tür pespayeliklere cevap veremiyoruz, tevhidi kaybetmişiz, aramaya da niyetimiz yok. Tevhid olmayınca herkes kendine göre bir aksiyon alıyor, işte nereden geldikleri, kimlerin desteğini aldıkları belli olmayan kimilerinin aksiyonu da böyle silahlı eylemler olabiliyor.
Avrupa’nın ikiyüzlülüğü malûm… Saldırı sonrasında düzenlenen destek ve protesto yürüyüşü organizasyonu bu ikiyüzlülüğü bir daha gösterdi. İslâm coğrafyasında binlerce kişi can verirken ses vermeyenler bu saldırıdan sonra birlik yürüyüşü yaptılar, üstelik o canları alanlardan bir kişi de en baş safda yer aldı... Evet, bu onların iki yüzlülüğü ama bize çok önemli bir ders veriyor.
İslâm ülkeleri ve bu ülkelerin vatandaşları olan ümmet, İslâm coğrafyasındaki vahşet ile ilgili bir kere olsun bir araya gelebildik mi? Şekilden de olsa geniş katılımlı, birçok ülkenin yetkilileri ile böyle bir yürüyüşü veya protestoyu, bırakın gerçekleştirmeyi, yapmayı düşündük mü? Altmışa yakın üye ülkesi bulunan İslâm Konferansı Örgütü dünyada ses getiren bir örgüt haline neden gelemiyor? Bu örgüt tevhidin sağlanması için çözüm
önerileri sunuyor mu? Daha Filistinliler bile kendi aralarında tevhidi sağlayamazken tüm İslâm Ümmetinden bunu beklemek sizce de hayal değil mi?
İslam Konferansı Örgütü’nün site arşivine bakınca karikatürlerle ilgili daha önce Fransızlarla diplomatik görüşmeler yapıldığına dair haberler yer alıyor ancak bu görüşmelerin sonuçlarının ne olduğuna dair bir bilgi bulamadım. Gündemde yer buldu mu bu görüşmeler ondan bile emin değilim... Buradan şu çıkıyor, bu örgütün bahse değer bir etkisi yok, bu da zaten İslâm alemindeki tevhidsizliğin en büyük göstergesi…
İki; bu saldırı hakkında yapılan çoğu yorum saldırının İslâm’a ve müslümanlara zararı olacağı yönünde… Yaptıkları edepsizlik nedeni ile dergi çalışanlarının bunu hakettiğine dair yorumlar da az da olsa var. Bu ayrıca değerlendirilmesi gereken bir konu...
En üst düzey Fransız yetkilisinin “bunu yapanların İslâmla ilgisi yok” demesi ilginç ve olumlu… Bir taraftan da bu saldırı İslâm adına yapıldı diyenler var… IŞİD’i görüyoruz… Benim İslâm’ım doğru diyen ne çok taraf var? O halde şu soru akla geliyor; Hangi İslâm?
Bu noktada Davutoğlu’nun Paris’deki yürüyüşe katılmasını olumlu buluyorum. Evet, bu yürüyüş, Avrupalı’nın iki yüzlülüğünün, kendinden başkasını değersiz görmesinin bir göstergesi ama bence Türkiye için bu yürüyüşün anlamı farklı...
Davutoğlu bu yürüyüşe katılarak Anadolu İslâm’ını temsil etmiş ve gerçek İslâm’ın Anadolu İslâm’ı olduğunu göstermiştir bana göre… Selçuklu ve Osmanlı’da yaşanan Anadolu İslâm’ı son bir iki yüzyılda akamete uğrasa da son yıllarda küllerinden yeniden doğma emareleri gösteriyor.
İslâm kelimesinin başına sonuna birşey eklemek doğru değil elbette, Anadolu kelimesi ile Anadolu’da tefsir edilen ve yaşanan İslâm’dan bahsediyoruz, yoksa İslâm tek...
Üç; Anadolu İslâm’ı ile İslâm ülkeleri arasında tevhid oluşturma gayesi Davutoğlu ile başlayan bir süreç değil ancak şu anda bayrak Davutoğlu’nda… Milletimiz, 17 Aralık ve sonrasında yaşananların çoğunlukla bu politikaya ve devlete karşı yapıldığına kanaat getirmiş ve Ak Parti’ye destek olmuştur. Ancak malum süreç sırasında yapılan anketlerde de görülüyor ki, yine aynı çoğunluk hükümet hakkındaki iddialara tamamen yokmuş gözü ile bakmıyor. Davutoğlu, bir taraftan bu görüntüyü de düzeltmelidir. Bu konuda ümitvarım ancak tek korkum Davutoğlu gibi birinin “siyaset” içinde kalmasına müsaade edilemeyebileceği…
twitter.com/mkinikoglu