Ünlü bir iletişim profesörüydü. Son on yılda iletişim üzerine yazdığı kitaplar yok satıyordu. Konferansları binlerce insan tarafından ilgiyle takip ediliyordu. En son bir konferans düzenledi. Konferans salonu her zaman olduğu gibi yine tıklım tıklımdı. En ön iki sıra belediye başkanına, kaymakama ve ilçenin ileri gelenlerine ayrılmıştı.
İlk oturum tam bir saat sürdü. Bütün dinleyenler sanki nefes almadan dinliyorlardı. Bu ünlü iletişimci adeta bütün birikimini bu bir saate sığdırmıştı. Hitabeti, birikimi herkesi çok etkiledi. İletişim konusunda tam bir uzmandı. Özellikle aile içi iletişimin üzerinde ısrarla duruyordu. Pür dikkat dinledi herkes bu usta iletişim profesörünü. Bir saat sonra on beş dakika mola verildi.
Mola sırasında bütün seyirciler, kendi aralarında, onun anlatımdaki ustalığından bahsettiler. Birçok dinleyici, özellikle genç bayanlar, ellerindeki buket çiçekleri hediye etmek için ünlü profesörün yanına gittiler, şükranlarını bildirdiler. Kendisine çiçek getirmek için gelenler arasında bir genç kız vardı. O da yaklaştı profesöre ve dedi ki: “Hocam bu güzel konuşmanız için çok teşekkür ederiz. Bizi adeta büyülediniz. Ben, işte şu ön sıradaki belediye başkanının kızıyım. Babam tam sizin anlattığınız gibi bir aile reisidir. Onca işinin arasında hepimize en az yarımşar saat vakit ayırır, bizi dinler. Böyle bir babanın kızı olmakla gurur duyuyorum. Ve sizin huzurunuzda, tam sizin anlattığınız gibi olan babama teşekkür etmek istiyorum.” dedi.