Davul, tokmak, zurna; geleneksel müziğimizde, düğünlerde, bayramlarda, kutlamalarda coşkulu bir atmosferde kullanılan çalgılar… Davul; büyük ve geniş bir kasnağın iki yanına deri gerilerek yapılan, bir yanı tokmakla, diğer yanı ince bir çubukla vurularak çalınan enstrüman… Tokmak; davulun büyük tarafına vurmak için açık havada, davul eşliğinde kullanılan kalın sopa… Zurna; tahta, metal ve kamış kullanılarak yapılan, yüksek sesli nefesli çalgı aleti…
‘Davul tokmağı elinde olmak’; bir kişinin, bir işin veya durumun kontrolünü tamamen elinde bulundurduğunun ifadesi… ‘Davul tokmağı elinde olmak’; toplumsal, politik ve bireysel düzeyde birçok farklı durumun açıklaması… Davul, güçlü ses çıkaran bir enstrüman; tokmak ise bu sesi ortaya çıkaran araç… Davul tokmağına sahip olmak, gücü kullanmak anlamında… Tokmak, sadece bir araç… Güç, tokmağı tutan kişide… Tokmağı tutan, davulun çıkaracağı sesi ve etkisini belirler… ‘Davul tokmağı elinde olmak’; bir kişi ya da grubun bir olay ya da durumda belirleyici olması, kontrolün tamamen o kişide olması demek… Günümüz dünyasında, toplumların yönetiminde ya da siyasî yapılarda, güç ve kontrol belli grupların ya da kişilerin elinde toplanmakta… Bir lider ya da oligarşik bir güç odağı, davul tokmağını elinde tutan kişi ya da bir grup azınlık… Yönetim gücü, yasama ve yürütme organlarına verilen yetkilerle bağlantılı… Tokmak, bir siyasetçinin karar alma yetkisi ya da bir liderin bir topluluğu yönlendirme kabiliyeti olabilmekte… Davul tokmağını elinde tutan, gücü âdil olmayan bir şekilde gücü kötüye kullanabilmekte maalesef… Bir bireyin kendine egemen olması, aklını kiraya vermemesi anlamında davul tokmağını elinde tutması, kararlarını kendisinin alması, sorumluluğu üstlenmesi ise, harika olan bir şey… Meselâ, iş kurmak isteyen girişimcinin, davul tokmağını eline alarak kendi işinin patronu olması ve geleceği üzerinde söz sahibi hâle gelmesi… Elbette böyle bir durumda, başarı ya da başarısızlık, kişinin kendi eylemlerine bağlı olacaktır… Her ne kadar davul tokmağını elinde tutmak, büyük bir güç gibi görünse de, bu aynı zamanda önemli sorumluluklar getirir, tokmağı elinde tutana… Gücü elinde tutan kişi, bu gücü âdil ve doğru bir şekilde kullanmak zorunda… Eğer güç kötüye kullanılırsa, bu durum hem bireye hem çevresindekilere zarar verebilir… Politik arenada gücü elinde bulunduran bir liderin yanlış kararları, geniş kitlelerin hayatını olumsuz etkileyebilir… Bir işverenin âdaletsiz uygulamaları, çalışanların motivasyonunu düşürebilir ve işyerinde huzursuzluğa neden olabilir… Davul tokmağı başkasında olunca, davulu tutan, sonuçta zurnanın son deliği (toplumda saygınlığı, değeri olmayan, düşüncesi dikkate alınmayan ve önemsiz bir konumda bulunan kimse) olur…
Hiçbir şartta, durumda ve ortamda sorumluktan sıyrılmamak önemli… ‘Davul bende, tokmak başkasında’ bahanesi, işin mesuliyetini başkalarına bırakmak ve konu mankeni olmayı kabullenmektir… ‘Davul bende, tokmak başkasında’ (atasözü) ifadesi, hayatın çeşitli alanlarında sıklıkla karşılaşılan bir durum… ‘Davul bende, tokmak başkasında’, sosyal ve politik platformlarda sıkça dile getirilen, kamu yönetiminde, özel sektörde ve aile içinde sıkça görülen bir serzeniş… Bu, bir kimsenin elinde bir görev veya sorumluluk olsa bile, bu görevi yerine getirirken asıl karar merciinin başka biri olduğunu, kendi inisiyatifini kullanma imkânının sınırlı kaldığını belirten söz… Davul, görevi, sorumluluğu; tokmak ise, bu görevin icrası sırasında kullanılan gücü, otoriteyi ya da karar verme yetkisini simgelemekte… Doğru olan, davulu tutan kişinin, görevi yapanın, tokmağı da elinde bulundurması… Günümüzde, iş hayatında ve sosyal ilişkilerde ‘davul bende tokmak başkasında’ sözü, yadsınamaz bir gerçek… Birçok insan, iş yerinde belirli bir görevi üstlendiği hâlde, karar alma yetkisinin sınırlı olmasından şikâyetçi… Kurumlarda, kuruluşlarda ve şirketlerde veya hiyerarşik yapılar içerisinde, alt düzey yöneticiler; kendilerine verilmiş sorumlulukları yerine getirirken üst düzey yöneticilerin etkisi altında kalmaktalar ve tam anlamıyla inisiyatif kullanamamaktalar… Sorumluluk ve kontrolün farklı kişilerde olduğunu yansıtan benzer atasözleri ve söylemler… “Davul birinin boynunda, tokmak bir başkasının elinde”… “Davulu biz çaldık, parsayı başkası topladı” (işi biz yaptık, emeğimizin karşılığını başkası aldı)… “Davulun sesi uzaktan hoş gelir” (bir şey dışarıdan güzel görünür, ancak içine girildiğinde zorluklar fark edilir)… “Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz” (bir kişi bir şey ister, istediğinden fazlasını elde eder)… “Adamın yere bakanından, suyun yavaş akanından kork” (görünüşte sakin ve zararsız görünen şeyler, tehlikeli olabilir)… Zurnanın son deliği olmak… “Üçüncü sınıf vatandaş” (toplumda değeri ve saygınlığı düşük olan kişi)… “Kuyruğu dik tutmak” (zor durumda bile, olmayan onurunu korumaya çalışmak)... “Arka planda kalmak” (önemli kararların dışında kalmak, etkisiz olmak)... “Söz hakkı olmamak” (görüşlerinin dikkate alınmaması)...
Kadim medeniyetimizde başarılı olunan dönemlerde, hep davul ve tokmak bir elde olmuş; duraklama ve yıkılış zamanlarında ise davul birinde, tokmak başkasında olmuş, yetkin olanlar, zurnanın son deliği olmuş… Davul ve tokmak, aynı elde olunca ortaya çıkan tablo… Güçlü liderlik, tek bir karizmatik, vizyon sahibi ve stratejik düşünebilen liderin karar verme yetkisine sahip olması, hızlı ve etkili kararlar alınması… Merkezî yönetim (otorite) tarafından, kaynakların ve bilgilerin daha etkin bir şekilde yönetilmesi, böylece büyük imparatorluk ve devlet hâline gelinmesi… Disiplin ve düzenin tek bir otoritenin varlığı tarafından sağlanması, askerî ve sivil alanlarda başarılı olunması… Liderlerin, halkı ve askerleri motive edebilmesi… Elbette özlenen, monarşi ve oligarşi olamaz… İstenen ve hedeflenen, davul ve tokmağın aynı güçte toplanması… Bu, konu mankeni olmamakla ilintili… Davulun ve tokmağın farklı bireylerde olması, konu mankenlerinin yer aldığı sistemsizlik üzerine yapılandırılan iş ortamı demek… Güvensizlik üzerine konuşlandırılan görevler… Bu, sallabaş tipler için doğal bir durum… Dedikodunun tavan yaptığı ve işlerin ‘kim ne dedi’ üzerine şekillendiği ahvâl… Konu mankeni olmak, zurnanın son deliği olmak tercih olamaz… Konu mankeni olmak, tokmağın bir başkasında olmasını kabullenmek ve sallabaş bir hayat sürmek, düşünen bir birey için mümkün olmayan hâl… Eğitimli ve donanımlı biri, evrensel normlara göre hareket eder… Kişiliksiz ve karakter yoksunları için konu mankenliği bir iş, bir görev… Onlar için tokmağın başka birilerinin elinde olması, önemsiz bir ayrıntı… Davulun çalışanda, tokmağın bir başkasında (iş sahibinde) olduğu, konu mankenliğinin egemen olduğu bir kurum, asla kurumsallaşamaz… Tokmağı başkasına tutturan, sadece bilgi hamalı olarak mezun bir bireydir, sadece maaş karşılığında çalışandır, hayatı boyunca işinde konu mankeni olarak kalmayı onur zannedendir… Bu yüzden, konu mankeninin her zaman bir üst akla bağlı olmasını yadırgamamak gerek… Konu mankenini, zurnanın son deliğini rahatsız eden tek kişi; üretendir, düşünendir ve proje odaklı çalışandır… Konu mankenliğinin panzehri, ilim-irfan, edep-terbiye sahibi olabilmektir…
Tokmak kimde ise, işin sahibi o mudur gerçekten? Kesinlikle hayır! Asıl iş sahibi, işi ehline verendir, işi ehil olanla yapandır… İşin ehli olanını nasıl mı bulabiliriz? İşin ehlini bulabilmek, feraset sahibi olmaya bağlı… Meselâ, Vehbi Koç; otomotivden ziyade otomotivden anlayandan anlarmış… Kanuni Sultan Süleyman, kendinden daha güçlü şair olan Baki’den, Ağırnaslı Mimar Sinan’dan anlarmış… İşin sahibi, işten anlayanı anlayabilmeli, kaliteyi öncelemeli, ticarî kaygıyla hareket etmemeli, liyakat odaklı hareket etmeli… İşin sahibi, ‘parasını benim verdiğim biri benden daha akıllı nasıl olabilir’ egosunu terk ederek hareket etmeli… İşin sahibi, liyakati ve sadakati birlikte dikkate almalı… İşin sahibi işini yaparken, zurnanın son deliği bireylerle iş görmemeli, kendi de zurnanın son deliği olmamalı… Selam, sevgi ve saygılarımla.
(Kanalımı takip etmeniz dileğiyle… https://t.ly/muzafferceven)