DEMOKRASİ Mİ, GÜLDÜRMEYİN ADAMI!..

HİKMET ÖZTÜRK

Milletvekili genel seçimleri yaklaştıkça partilerdeki hareketlilik de artmaya başladı. Aday adaylarının yavaş yavaş ortaya çıkması, partilerin adaylarını nasıl belirleyeceği tartışmaları, siyasetin gündemini oluşturmaya devam ediyor. Demokrasinin vazgeçilmez unsurları olarak ifade ettiğimiz siyasî partilerimiz, aday belirlemelerinde çoğunlukla merkez yoklaması yapmak suretiyle, teşkilâtlarını devre dışı bırakmaktalar.

1960 ihtilâlinden sonra kurulan siyasî partilerimiz, ilk zamanlarda adaylarını önseçim suretiyle belirleme yöntemine ağırlık verdiler. O günlere ait pek çok fıkra dinledik. Delegeleri gezen aday adayları, onlara para mı dağıtmadı, maddî çıkar mı sağlamadı, hattâ aday adayının biri hakkında anlatılan hatıra çok manidardır. Aday adayı, arabasının arkasına bolca miktarda ayakkabı doldurarak delegeleri gezmeye başlar. Muhatap olduğu delegeye kaç numara ayakkabı giydiğini sorar, delegenin cevabına göre ayakkabının tekini verir, diğerini ön seçimi kazandığında vereceğini söyler. Eskiler bilirler, yıllar önceki milletvekili adayları, kendilerinin çok akıllı, saygın kişiler olduklarını hissettirmek için saçlarını usturaya vurdururlardı. Lisanımızdaki “mebus kafalı” ifadesi böyle yerleşmiştir. Cahil ve fukara vatandaşımızı bu ve buna benzer yaklaşımlarla kandıranlar, yıllarca ülke yönetiminde söz sahibi olmuşlardır.

Günümüzde adayların belirlenmesi genellikle merkez yoklaması ile yapılıyor. AKP bunu biraz yumuşatmak için illerde yaptırdığı gizli oylama sandıklarını, genel merkezde gizli tasnif yaparak yine istediği adayı, güya teşkilât istemiş gibi dayatmak suretiyle, adeta üyeleri ile alay etmektedir. Eğer teşkilât yoklaması yapıyorsan, gizli oylama ve huzurda açık olarak yapacağın tasnifle adayını belirler, üyelerine itibar ettiğini gösterirsin. Üyelerinin temayüllerini görmek istiyorsan bunun farklı yöntemlerini bulursun.

CHP’nin yeni genel başkanı, partiye demokrasiyi getireceklerini, aday belirlemelerini ön seçimle yapacaklarını daha ilk günlerde açıkladı. Dürüstçe yapılacak önseçime kimsenin sözü olamaz. Ancak her şeyde olduğu gibi bunun da bir kısım mahzurları bulunmaktadır. Teşkilâtlarda görev alanlar, çoğunlukla delegelere hâkimdir. Büyük çoğunlukla da delegeler, ilçe başkanlarının yönlendirmesi ile hareket ederler, bu demektir ki, partinin ilçe başkanları ve önde gelenlerinin yönlendirmeleri, milletvekili adayını belirleyecektir. Yani görünüşte 600 delegenin katıldığı bir ön seçim, gerçekte 15–20 kişinin iradesi ile yapılmış olacak, delege de adam yerine konulmuş olmanın gururunu yaşayacaktır! Ön seçimin ikinci mahzuru ise partilerde bölünmelere zemin hazırlamasıdır. Ön seçim yapılacak siyasî partide mutlaka birkaç tane aday adayı ortaya çıkacak ve etrafına kendi gücü oranında destekçi toplayacaktır. Gerçek partilileri tenzih ederim ancak büyük çoğunlukla, ön seçim sonunda birinci sırayı alan adayın dışında kalan adayların etrafında toplananlar, “benim adayım olmuyorsa, o da kazanmasın” veya “kazansın da görelim” mantığı ile seçimlerde istenildiği şekilde çalışmayacak ve belki de partisinin aleyhinde faaliyette bulunacaktır. Okuyucularım beni mazur görsünler, yıllarca biz bu tabloları çok kereler yaşadık. Gerçeklerin ifadesinden kimse gocunmasın.

Genel seçim ayrı bir fâcia… Milletvekili adayları önce genel merkezlerine belirli bir parayı yatırmak zorunda tutulmaktadır. Partilerin il, ilçe başkanlıkları, seçimde kullanılacağını ifade ederek adaylardan olabildiğince maddî destek ister, kira borçlarını, elektrik, su borçlarını, büro giderlerini adaylara ödetmenin yollarını ararlar. Parti ayırımı gözetmeden, adayların yapacakları köy ziyaretlerinde, adayların ne yaptığı veya ne yapacağından önce, köylerin ihtiyaçları gündeme gelir ve köylü, her adaydan maddî beklenti içine girer. Tercihli sistemin gündemde olduğu bir seçimde, köye milletvekili adayının geldiğini duyan gençler, bulundukları mekândaki diğer adayların posterlerini kaldırır ve gelen adayın fotoğraflarını duvarlara asarak, kendisini desteklediklerini ancak futbol kulüpleri için forma, eşofman, top ihtiyaçları olduğunu söylerler, tabiî aday da bunları karşılar. İkinci akşam aynı partinin diğer adayı geldiğinde, bu defa gelen adayın posterleri ile donatılmış odalarında televizyonları olmadığını söyleyerek, bu adaya da televizyon aldırırlar. Adayla birlikte gezilere katılanların büyük çoğunluğunun akaryakıtını ve kumanyasını da aday karşılamak durumundadır.

Geçmişte yaşananlara bakacak olursak, gerçek demokrasi bize daha çooook uzak. Allah (cc) adaylarımıza gayret, kuvvet versin.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.