Diğergam olmak

MUSTAFA TOPAL

Birisi anlatıyor:

Ben lokantada oturmuşken telefonda konuşan bir adam birden sevinç çığlıkları atmaya başladı. Konuşmasını bitirdikten sonra garsona:

“Burada olanların hepisine benden pilav üstü kebap ver. 18 yıl aradan sonra baba olacağım.”

Birkaç gün sonra aynı adamı sinemaya giderken elinde 3-4 yaşında bir çocukla gördüm. Çocuk ona baba diyordu. Adamın yanına gidip o günkü işinin hikmetini sordum. Adam utana sıkıla olayı anlattı. O gün yan masada yaşlı bir çift vardı. Yaşlı kadın mönüye baktıktan sonra eşine:

“Keşke bugün pilav üstü kebap yiyebilsek” dedi.

Kocası da hanımının yanında utanarak ancak çorba alacak paralarının olduğunu söyledi. Bunu duyunca üstüme kaynar su dökülür gibi oldu. Ben de o yapmacık telefon konuşmasıyla onlara pilav üstü kebap almak istedim. Ben adama:

“Peki, niye herkese yemek verdin” dedim.

Adam ciddileşerek: “Ben bütün malımın gitmesine razıyım ama bir insanın izzet-i nefsinin rencide olmasına razı değilim.” dedi.

Evet o yaşlı adama açıktan yardım etseydim hanımına karşı mahcup olacaktı, ondan dolayı öyle yaptım.

Kıymetli dostlar, bu anlatılandan kendimize iki pay çıkarmamız gerek. Birisi yaşlı çiftin imkânsızlıktan alamadıkları yemeği onlara alma arzusu. Buna etrafımızdan haberdar olmak, başkalarının derdiyle dertlenmek manasına “Diğergam” olmak denir. Bizim toplumumuzun en güzel hasleti bu. Bilhassa eskiden bu daha fazla canlı ve yaygınca yaşanırdı. Hamdolsun şimdi de aynı derece var ve yaşatılmakta. Komşularımızdan ızdırabı olan, derdi olanlarla ilgilenilir, ihtiyacı giderilir. İmkânsızlıkları telafi edilir. Kur’an-ı Kerim’de Müslümanların bu özelliğinden övgüyle bahsedilir, Allah için söz konusu olunca, mü’minlerin dünyalık hiçbir karşılık beklemeden, olmayanlarla kazancını, karşılığını Allah’tan bekleyerek muhtaçlar yada o an ihtiyaç sahibi olmuşlarla paylaşır. Elbette bunun Allah katında büyük bir karşılığı vardır. Ayet-i kerimelerde Allah bunu da bildirir. Ayet-i kerimeler şöyledir:

“Onlar sevip istedikleri halde, yoksula yetime ve esire de yemek verirler. (Ve şöyle derler:) Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz. Biz asık suratlı çetin bir günde Rabbimizden korkarız. Bu yüzden Allah onları o günün dehşetinden korur, yüzlerine aydınlık, gönüllerine sürur verir.” (İnsan Suresi,7-11).

Başka bir ayet-i kerime de şöyledir: “Onlar önce bu yurda yerleşmiş ve gönülden inanmış olanlar, kendilerine göç edip gelenleri severler, onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar, ihtiyaç içinde olsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin bencilliğinden korunmayı başarırsa işte kurtuluşa erecekler onlardır.” (Haşr Suresi, 9)

İşte kendimizden başkasını görmek gözetmek, bu kadar büyük ve yüce bir duygu, ayrıca Allah katında bu kadar değerlidir.

Kendimize pay çıkaracağımız ikinci husus da bir kardeşimize en az kendimiz kadar değer vermek, onun izzet-i nefsini kendimiz kadar düşünmek. Onu mahcup etmemek ve mahcup duruma düşmesine izin vermemek. Özellikle hiç kimseye tepeden bakmamak. Yüce bir duygu bu, sahibini yüceltir, karşıdaki insanı koruma altına alır.

Bu duygularla toplum bağlarımız güçlenir. Başkalarından beklediğimiz şeyleri öncelikle bizim yaşamamız gerektiğini unutmayalım. Kendimizi ne kadar değerli hissediyorsak başkalarının en az bizim kadar o değere hakkının olduğunu unutmayalım. Komşularımızın kıymeti ile kıymetleniriz.

Etrafımızdaki insanlara değer verdiğimiz sürece onlar kıymetlenir, onların kıymeti ile biz kıymet buluruz.
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.