Dünyanın en uzun boylu adamı Bilecikli

Doç. Dr. TANER BİLGİN

Bir haftalık aranın ardından yeniden Merhabalar…

Bu haftaki köşe yazımda Dünyanın en uzun boylu adamı Bileciklilerin yakından tanıdığı hatta Bilecik’te bir sokağa da ismi verilen Ömer’i, namı diğer Uzun Ömer’i anlatacağım.

1921 yılında Yunan işgali sırasında Bilecik’in Abbaslık köyünde dünyaya gelen Ömer, aslında 15 yaşına kadar diğer çocuklardan hiçbir farkı bulunmamaktaydı. İlkokulu tamamladıktan sonra köyde ailesine yardım etmeye başlayan Ömer, kısa süre içerisinde yaşıtlarından çok daha hızlı uzamaya başladı. Boyuyla orantılı olarak kilosu da artmaya başlayan Ömer’in bu durumuna ailesi bir anlam verememişti.

Ömer’in babası Ahmet Bey, 1.68 boyundaydı. Annesi de çok uzun sayılmazdı. Bu nedenle Ahmet Bey, Oğlunun boyunun uzun olmasından dolayı gururlanıyor ve Bilecik’te göğsünü gere gere geziyordu. Gerçekten de Ömer yaşıtları ile kıyaslanamayacak kadar uzamıştı. Henüz 16 yaşına gelmişti ki Ömer’in boyu 2 metrenin üzerine çıkmıştı.

Bunun normal bir şey olmadığının bilincinde olan Ahmet Bey, oğlunu Bilecik’te doktorlara götürmüş ancak o günün şartlarında bir netice alamamıştı.

Aradan bir yıl geçmiş ama Ömer’in boyunun uzaması durmamıştı. 17 yaşına gelmiş olan Ömer, tam tamına 2 metre 25 santime ulaşmış ağırlığı ise 140 kiloyu geçmişti. Artık bu şekilde yaşamak Ömer için çok zor bir hal almıştı. Zira Ömer gündelik yaşantısını sürdürmekte hatta yürümekte bile zorlanıyordu.

Dönemin kısıtlı imkânları dolayısıyla oğlunun Bilecik’te tedavi şansının olmadığını bilen Ahmet Bey oğlunu alarak İstanbul’a gitmeye karar verdi.

1938 yılı Şubat ayı sonunda İstanbul’a varan ve İstanbul Numune hastanesinin yolunu tutan Ahmet Bey ile Ömer, yolda yürürken bütün insanların dikkatini çekti. Gerçekten de insanlar o zamana kadar böylesine uzun bir adam ile karşılaşmamıştı.

Böylece Bilecik’in Ömer’i Türkiye’nin Uzun Ömer’i olmuş ve yaşadığı dönemde dünyanın en uzun adamı olarak ünlenmişti.

Gazete muhabirleri İstanbul’da yürüyen bu adamdan kısa sürede haberdar oldu ve ertesi gün gazetelerde boy boy Ömer’in fotoğraflarını yayınlamaya başladı. Tedavi için gittiği İstanbul’da Ömer, boyu dolayısıyla meşhur olmuştu.

Numune Hastanesindeki tedavisi sonrası Doktorlar Ömer’e teşhisi koymuştu. Ömer’in Hipofiz bezi aşırı çalışıyor ve bu nedenle boyu hızla, anormal bir şekilde büyüyordu. Halk ağzıyla Ömer Devlik hastalığına yakalanmıştı. Dolayısıyla Ömer’in boyunun daha ne kadar uzayacağı bilinmiyordu.

Bilecikli Ömer tedavisi için artık İstanbul’da kalacaktı. Ancak bunun içinde para gerekliydi. İnsanların Ömer’e yoğun ilgi göstermesi sonucu İstanbul’un Taksim’deki meşhur Otellerinden birinin sahibi bu durumu fırsatı çevirmek için Ömer’le anlaştı. Ömer’de tedavisi için gerekli olan parayı kazanmak adına bu duruma rıza gösterdi. Artık Ömer Taksim’de halka teşhir ediliyordu.

Ömer’in namını duyan yüzlerce insan Ömer’i görmeye geliyordu. Ömer’de bu sayede para kazanıyor ve tedavisini sürdürebiliyordu.

Ömer 1939 yılı Ağustos ayında bu sefer İzmir Fuarına katılmış ve Fuarın en ilgi çeken simalarından biri olmuştu. Gazeteler de “Dünyanın En Uzun Adamı ile Mülakat Başlığıyla” Ömer’i sütunlarına taşımıştı. 160 kilo ağırlığında, 2 metre 40 santim uzunluğunda ve 18 yaşındaki Ömer gerçekten herkesin ilgisini fazlasıyla çekmişti.

Fuar alanında gazetecilere mülakat veren 18 yaşındaki Bilecikli Ömer, buradan Amerika’ya gideceğini, boyunun daha fazla uzaması için antreman yapacağını ve Amerikalı bir kadın ile evleneceğini ifade etmişti.

Elbetteki Bilecikli Uzun Ömer’in gazeteye vermiş olduğu mülakat sadece fuar alanındaki insanları etkilemek adına söylenmiş ve menajeri tarafından dikte edilen sözlerdi.

Uzun boyu ile insanların dikkatini çeken Uzun Ömer’in bir diğer ünü de 1942 yılında İstanbul Valisi Lütfi Kırdar’a verdiği dilekçeyle alakalıydı. Malumunuz olduğu üzere 1942 yılı II. Dünya Harbi yıllarıydı. Türkiye’nin çoğu illerinde olduğu gibi İstanbul’da da kıtlık vardı ve ekmekler karneyle verilmekteydi.

Bilecikli Uzun Ömer, 1942 yılında 160 kiloya ulaşmış ve devletin verdiği 300 gr Ekmek’te kendisine yetmemekteydi. Bunun üzerine Uzun Ömer, Vali Lütfi Kırdar’a müracaat ederek bu kadarcık ekmekle doymadığını ifade etmişti. Lütfi Bey de Ömer’in devasa görüntüsü karşısında dilekçesine olumlu cevap vermiş ve 300 gram yerine 1000 gram ekmek verilmesini sağlamıştı. Bu durum dönemin gazetelerine de yansımıştı.

İstanbul’da yaşamaya çalışan Uzun Ömer’in tek derdi yiyecek değildi elbette ki. Giyecek bulmakta onun için son derece önemli bir sorundu. Zira ne mağazalarda ne de eskicilerde Ömer’in üzerine giyeceği elbise ve ayağına giyebileceği 58 numara bir ayakkabı yoktu. Gerçi üzerine giyebileceği kıyafeti uzunca bir zaman idare edebiliyordu. Ancak ayakkabısını özel olarak yaptırmasına rağmen kısa sürede yıpratıyor ve yenilemesi gerekiyordu.

Sunay Akın’da “Bir Çift Ayakkabı” isimli kitabında 58 numaralı ayakkabıları üzerinden Uzun Ömer’in yaşadığı sıkıntıları okuyucularına anlatmıştı. Sunay Akın eserinde; “Beş yüz Liradan aşağı elbise dikilmediğini ve Yüz Elli Liradan aşağıya hiçbir kunduracının ayakkabı yapmadığını vurgulayarak Bilecikli Uzun Ömer’in boyuna dikkat çekmişti.

Ünlü Yazar Faik Sait Abasıyanık da Bilecikli Uzun Ömer’i tanımış ve eserinde ondan şöyle bahsetmişti:

“Ömer her akşam hüzünlü bir şekilde Şans gişesinden çıkar, kendinden 60-70-80 cm aşağıda olan insanların üstüne saffet dolu, hüsran dolu gözleriyle bakarak tramvay durağına yürürdü. Beşiktaş’taki evine vardığında ise tahtadan yapılmış hususi karyolası kırıldığı için yer yatağında yatar ve helal süt emmiş bir kızla evlenmenin hayallerine dalardı.”

II. Dünya Harbi sonrası Uzun Ömer eski İstanbul’un çok rağbet gören bilet satıcılarından birisi olmuştur. Hayatını piyango bayii olarak kazanan Uzun Ömer’in dükkânı, önce Karaköy’de Ziraat Bankası’nın karşısında, postanenin yanındaydı, sonra Galata Köprüsünün altına, 6 numaralı Adalar-Yalova iskelesinin yanına nakletti. Eminönü’nde Nimet Abla ile Tek Kollu Cemal, Beyoğlu’nda da Cüce Simon gibi İstanbul’un en çok bilet satan bayilerinden biri oldu. Pek çok kişi, onun o kocaman ellerinden çektiği biletle zengin olacağı inancındaydı. Ömrünün son yıllarına kadar yazın sıcağında, kışın ayazında burada umut ve şans satışı yaptı.

Çok iyi kalpli biri olan ve çevresindekilere sürekli yardım ederek kimseyi kırmamaya çalışan bu dev adamın ne yazık ki kalbi vücuduna göre küçüktü; kalp yetmezliği çekiyor, ancak bastonunun yardımıyla zorlukla yürüyebiliyordu.

Bu nedenle son derece erken bir yaşta (4 Şubat 1960 tarihinde 39 yaşında) Üsküdar’daki evinde hayatını kaybetti ve Eyüp’te Eski Bahariye Yolu’ndaki mezarlığa defnedildi.

58 numara olan ayakkabıları Galata Köprüsü’nde uzun yıllar sergilendi. İnsanlar bu kez köprü altına Uzun Ömer’i değil, annelerinden, babalarından, arkadaşlarından duydukları bu efsanevi adamın ayakkabılarını görmeye gitti.

Yaşamı boyunca 150-180 kg arasında olan Bilecik’in Uzun Ömer’i, 1940 yılından 1960 yılına kadar İstanbul’un önemli renklerinden biri olmuştur.

Bu hafta da Dev kalpli Uzun Ömer’i yad etmek istedim.

Haftaya yeniden görüşmek dileğiyle Hoşçakalın….

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.