EĞLENCE…

MUZAFFER ÇEVEN

Eğlence (entertainment); alev, coşku, cümbüş, dünya, neşe, sefa ve zevk… Eğlence, hoşça ve neşeli bir ruh hâli ile geçirilen zaman dilimi, neşeli ve hoşça vakit geçirten şey veya kimse… Eğlence; eğlenme işi, sefahat… Eğlence; başkalarının şans ve şansızlıkları üzerinden, bireylerin becerilerinin sergilenmesi için keyiflendirmek, bilgilendirmek maksadıyla yapılan bir etkinlik... Eğlence, hayatın vazgeçilmez bir parçası ve kitle iletişim araçları üzerinde de büyük bir psikolojik, kültürel ve ideolojik etkiye sahip… Gönül eğlencesi, insanı oyalayıp hoşça vakit geçirten şey veya kimse… Kır eğlencesi, kırda yapılan eğlence… Eğlence, sanat ve enformasyon arasında bir denge noktası mevcut… Sanatsal değeri olan eserler eğlendirici olabilirken, eğlence içerikleri de sanatsal bir boyut taşıyabilmekte… Kitle iletişim araçları, bu dengeyi şekillendiren önemli bir faktör… Meselâ, televizyon dizileri veya filmler, izleyicilerin ruh hali üzerinde etkili olabilmekte… Eğlence içerikleri, stresi ve morali azaltabilmekte veya yükseltebilmekte…

Önemli olan, kitle iletişim araçlarıyla şekillenen eğlence içeriklerini, toplumun değerleri, normları ve kültürel değerleri ne ölçüde yansıttığıdır… Reyting ve reklam odaklı magazinsel ve ideolojik yaklaşımlarla yapılan eğlencelerin algı operasyonlarındaki etkileri yadsınamaz… Eğlence, ideolojik bir araç olarak kullanılmamalı… Politik manipülasyon veya bilinç yönetimiyle dizayn edilen eğlence içerikleri, bireyleri ve toplumu ifsat etmekte… Toplumun düşünce yapısını etkileyen ideolojik mesajlar, eğlence aracılığıyla kolaylıkla iletilebilmekte maalesef… Günümüzde, eğlence endüstrisi, küresel ekonomide, sinema, televizyon, müzik, oyun ve dijital platformlardaki eğlence sektöründe büyük bir paya sahip… Bu pay (eğlencenin birey ve toplum üzerindeki etkileri) gittikçe artmakta… Eğlence, ekonomik ve refah düzeyinin artmasıyla ve eğlence alternatiflerini artıran teknolojik gelişmeler nedeniyle, hızla yaygınlaşmakta… Eğlence içeriklerinde görülen olumsuzluklar, argo kullanımları, uygun olmayan cinsel mesajların verilmesi, şiddet ve saldırganlığın kışkırtılması, ünlü isimlere tutku hâline dönüştürülen magazinsel kültürün öncelenmesi, eğlencenin algı yanıltmalarında tehlikeli bir silaha dönüşmekte olduğu ayan beyan ortada…

Eğlence, kadim medeniyet değerlerimizden beslenmedikçe, bozulmayı ve yozlaşmayı hızlandıracak ve ulusal kimliğimizi yitirmememize neden olmaya devam edecek… Eğlence, bireyi ve toplumu rahatlatan ve toplumsal davranmayı pekiştiren bir faaliyet olmalı… Eğlencenin, farklı ve kötü amaçlar için kullanılmasına izin verilmemeli, bu konuda yasal önlemler alınmalı… Oynarken, eğleniriz; eğlenirken oyuna gelmemeliyiz… Hayat bir bisiklet gibi… Eğlence, bu dengeyi korumak için olmalı… Eğlence, gülmeyi unutmamak için yapılırken; gözyaşlarımızın da kurumasına sebep olmamalı… Eğlencede kişiliğimizin olumsuz şekillenmesine fırsat vermemeliyiz… Hayatta iki seçenek var deyip, ya kabul etmek ya değişmek sarmalında boğulmamalıyız… Doğru ne ise onu kabullenmeliyiz, doğruya ulaşmada, değişmememiz gerekiyorsa, değişmeliyiz veya değiştirmeliyiz… Değiştiremiyorsak, kabul etmek gibi bir saplantıya düşmemeliyiz… Sabırla hareket etmeliyiz, hayatın anlamını idrak edip, hayata yeni ve güzel anlamlar katmalıyız… Eğlence ile sadece bir gün, bir an eğleniriz; her günü eğlenceli kılmak ve mutlu olmak, biraz daha neşeli olmak, çevremizi de mutlu etmek için çaba göstermeliyiz… Bunu nasıl mı yapmalıyız? Hayatta başarının sırrının, düştüğümüz yerden her defasında yeniden kalkarak, hareket ederek… Hayatın tadını çıkarmak, eğlenmek adına; kirli oyunların figüranları olmamalıyız… Küçük şeylerde bile, mutluluğu bulmaya çalışmalıyız… Büyük düşünmeliyiz, ancak büyük şeylerde mutluluk arayarak, denizde su aramak gibi bir kısa döngüde debelenmemeliyiz… İyi, doğru ve sağlıklı bir iletişimde eğlence, bir gülümsemedir… Unutmayalım, bir tebessüm, dünyayı değiştirebilir…

Eğlence olsun diye sıradan yapılan espriler, argo ve küfre geçit veren sözler, eğlence değil; bizi duyarsızlaştıran ve düşünemez hâle getiren tuzaklardır, özümüzün törpülenmesidir… Eğlenceden muradımız, anlamlı yaşamayı neşeli formata dönüştürmek olmalı… Anlamlı yaşamak, sormakla sorgulamakla ve en önemlisi insan olabilmekle, insan kalabilmekle, güzel espriler yapabilmekle alâkalı… Eğlence, usulünce olmalı, eğlencede doğru ve güzel üslûp kullanılmalı! Üslûp, hayata, meselelere bakış, algılama ve uygulama biçimi… Üslûp, insanı kemâle erdiren vasıf… Üslûp, nahifliktir (nezakettir, inceliktir, zarafettir), asalettir; naiflik (tecrübesizlik, saflık, deneyimsizlik) değil… Âdâp erkân usûl, üslûp olunca, eğelenirken, çalışırken ve her ortamda bir duruşumuz ve tarzımız olur; esen rüzgârlara göre yön değiştirmeyiz; nerde, nasıl ve ne zaman konuşacağımızı iyi biliriz… Belki yanılırız, dilimiz sürçer ama kimseyi yanıltmayız, aldatmayız, kandırmayız… Kırılırız, ama asla kırmayız, kırmak istemeyiz… Hata yaparız ama hatamızda ısrar etmeyiz, affederiz, af dileriz… Alay etmeyiz, tahkir etmeyiz, edeple hareket ederiz… İtirazımız olursa, bağırıp çağırmadan dillendiririz… Maksadımız yıkmak değil, yapmak olur. Yanlışa yanlış, doğruya doğru derken insaflı, vicdanlı ve merhametli davranırız… Dostlarımızdan vefasızlık görsek de onları kırmayız… Eğlenirken, şakanın tadını kaçırmayız… Eğlenirken yapılan kavgalar, kalp kırmalar başka nasıl açıklanabilir? Hele hele, sosyal medyada yaygın görülen, ‘Sizinle eğlendi, benimle evlendi.’ yazısının, espri olsun diye Damat Bey tarafından gelin arabasına asılması, hangi âr duygusuyla açıklanabilir?

Eğlenelim, vur patlasın çal oynasın diyerek, aslında eğlenemeyiz; sadece birbirimizi, birbirimizden ederiz… Eğlencenin içeriğinde maksadını aşan söz, alay, küfür asla olmamalı! Küfürle, dedikoduyla ve basmakalıp alıntı fikirlerle beslenenler, aslında, muhataplarında gördükleri kendilerini yansıtırlar ve eğlencenin içine ederler… Aynı bozuk plak modunda olanlar, körler ve sağırlar birbirini ağırlar, birbirini gaza getirirler… Lâtife/espri değil alay hâkimdir böylesi ilişkilerde, eğlencelerde… Alayla mizahın arasında hiçbir bağ olamaz… Mizah, bir sevgi eylemidir, alay ise nefret ve öfke patlaması… Mizah, stresli deneyimler sırasında gevşememize, hafiflememize ve rahatlamamıza sebep eğlence aracı… Bir şeyin makûl izahı olmazsa, hemen o an mizahı oluverir… “Akıllı insan şaka ile söylenen sözden bile ders alır ve istifade eder, bir hisse kapar. Cahile yüz kez dâhiyane söz söylesen kulağına girmez, ona vız gelir; masal sanır.” (Şeyh Sadi Şirazi)… Lâtife yaparken gerçekleri söyleriz aslında… Belki gerçekler dünyanın en gülünç şakalarıdır… “En çok şaka yapanlar, yüreği en çok sızlayanlardır.” (Maksim Gorki)… Lâtife yollu eğlence olsun diye söylediklerimiz canımızı sıkan şeylerdir, çoğu zaman… Eğlenelim elbette, lâkin kırmadan, kırılmadan, işin tadını bozmadan… Sadece güldürmek veya eğlendirmek maksadıyla söz sarf etmeyelim; lâtife, nükte, mizah, espri, şaka yapmayalım… Beden dilimizi de doğru ve etkin kullanalım… Kimsenin şahsiyetini, onurunu rencide etmeyelim… Kimseye, hakarete eş değer şakalar yapmayalım…

Eğlenirken, birinin şahsiyetini, onurunu kırıcı olan her türlü alay, gıybet, yalan, iftira, dedikodu vb. sözler şaka olamaz… Latife, sınırları aşmamak, yalan olmamak ve başkasını incitmemek şartıyla yerinde ve doğru zamanda yapıldığında doğru ve etkili iletişimin sihirli değneği olabilir… Şakanın eziyet, sıkıntı verici ve rahatsız edici olanı ise, iletişimin kesintiye uğramasına ve iletişimin kopmasına, felç olmasına, eğlencenin kaosa (kargaşaya) evrilmesine neden durum… Selam, sevgi ve saygılarımla.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.