Ses cihazlarının gelişmediği dönemlerde pazarlarda satıcılardan sesi gür olanlar, “Geeel!” diye narayı bastılar mı bütün dikkatleri üzerlerine çekerlerdi. Halkoylaması propagandaları sırasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, böyle bir haykırışla rakiplerinin sesini bastırdı ve bütün dikkatleri üzerine çekti:
–Başörtüsü sorununu biz çözeriz!..
Partisinden gelecek çatlak sesleri hesaba katmadan yapılan bu çıkış, bir işportacı tavrı olmamalı. Çözüme yardımcı oluruz demiyor. “BİZ ÇÖZERİZ!” diyor. Şakası olmayan bir söz!.. Kendilerinden başkası çözemez… İddia bu… Böyle derken, farkında veya değil, çözülmemesi durumunda sorumluyu da ilân ediyor…
Sen misin “BİZ ÇÖZERİZ!” diyen… Birden bire panoları kaplayan kocaman afişlerle, ‘Hristiyanlar’ın örtüsüne benzeyen başörtüsüne CHP’nin geçit vermeyeceği’ iddia ediliverdi. Düşünün İslâm’ın emri başörtüsüne de Hıristiyanlığa da hakaret ediliyor. Şanlı “açılımlarına” rağmen CHP ve çiçeği burnunda genel başkanı, “biz çözeriz!” narasına ünlemini koymadan millet karşısında zor duruma düşürülüyor. Kılıçdaroğlu afişin “Recep Beyin” marifeti olduğunu, mesulünü bulmazsa şöyle böyle olacağını haykıran talihsiz bir çıkış yaptı. İşe bakın ki polis, kısa sürede “marifetin” CHP’li bir belediye başkanına ait olduğunu tespit etti… Partiler, bu neviden hareketlerde ilgili kişiyi hemen şiddetle cezalandırırlar; hattâ partiden ihraç ederler, bilirsiniz. Ama bu sefer öyle olmadı… Partisini ve genel başkanını zor durumda bırakan, her tarafa hakaretler yağdıran belediye başkanı, görevine devam ediyor. Bu arada Kılıçdaroğlu’nun çıkışı da zedelendi.
Nedense hep böyle oluyor; ne zaman başörtüsü için bir çözüm ortaya atılsa, bir şekilde gayret, etkisiz hale getiriliyor ve başörtüsünü savunan zor durumda bırakılıyor. Başörtüsü aleyhinde bulunansa hep zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkıyor. “Halkçı Ecevit” zamanında; başına gelecekler bilindiği halde milletvekili yapılan ve yalnız bırakılan hanımefendiyi ve “halkın” bu durumda ne kadar üzüldüğünü hatırlayın… Mecliste, “Dışarı!.. Dışarı!..” tamtamları ile nasıl linç edildiğini unutmuş olamazsınız. Sanki bir başörtülü meclise girmeye kalkarsa akıbetinin ne olacağını göstermek için, yani şamar oğlanı olarak milletvekili yapıldı.
Halkoylamasından sonra bütün gözler, etkisizleştirmelere rağmen CHP’ye ve genel başkanına çevrilince, partiden birileri, iktidara gelince çözeceğiz dedik mazeretini seslendirdi. Böylece Kılıçdaroğlu; nasıl olsa iktidara gelemeyeceğini bildiği için yalancı pehlivan çıkışı yapıyor ithamına maruz bırakıldı. Kanun dışı başörtüsü yasağı devam etsin de, kim zor durumda kalırsa kalsın. Başörtüsünü savunan, inisiyatifi kaybetmekten öte, her belâya müstahaktır.
Başbakan Erdoğan, yardımcılarına talimat verdi; gidin CHP ile başörtüsü çözümünü görüşün… Gidenlere, çözüm teklifi yerine, şartlar ileri sürüldü: Başörtüsü sorunu ile birlikte şunları şunları da ele alırsak… Bir kere daha ipe un serilerek başörtüsü çözümü akim bırakıldı. Kılıçdaroğlu’nun yüksek perdeden çıkışı her şeye rağmen etkisini tamamen kaybetmedi. Bu sefer CHP ileri gelenleri ‘garantiler isteriz’ diye tutturdular. Hangi garantileri isterlermiş?.. Başörtüsü sadece üniversitelerde serbest olmalıymış… Tedbir alınmazsa aşağıya doğru ilköğretimde de istenmeye başlanırmış… Devlet dairelerinde de serbestlik istenirmiş… Bunlara engel olacak garantiler isterlermiş. Yoksa güzelim lâiklik elden gidermiş…
Tam bu sırada CHP’nin dediği oldu… Birbirinden uzak iki yerde, iki ilköğretim okulu öğrencisi başörtüsü ile okula girmeye kalkışıverdi... Hangi güç, başörtüsü meselesini her seferinde böyle “provoke etmeyi” beceriyor; yine pişmiş aşa su katıldı diye düşünülürken; bülbül gibi şakımalarından öğretildikleri, dolayısıyla oyuna alet edildikleri belli olan çocukların babalarının Hizbullah bağlantılı olduğu ortaya çıktı. Bunlardan biri de, kendisine CHP tarafından korunma ve destek vaat edildiğini açıkladı ve isimler verdi…
Bu hengâme içinde YÖK başkanı ‘keyfî başlatılmış başörtüsü yasağını bütün sınavlarda kaldırdığını’ açıkladı ve kararını da ilgililere emir olarak tebliğ etti. O kadar kararlı bir emrivaki yaptı ki, karşı çıkacakları afallattı. Zaman içinde birilerinin, şaşkınlıkları gittikten sonra, bunu da etkisiz hale getirmek için bir şeyler yapacağı endişesini her halde taşıyan sadece ben değilim…
CHP’den gelen çatlak sesler, MHP’nin yeni çözüm çıkışı, Ak Parti’nin buna cevabı derken her şey karmakarışık oldu. Samimiyet tartışmaları ve sen şöyle dedin ben öyle demedim didişmeleri içinde başörtüsü meselesi milletin derin ıztırabı olarak bağrında yanmaya devam ediyor maalesef… Öyle görünüyor ki, seçime kadar didişmeler devam edecek ve ‘nasıl bir anayasa’ tartışmalarını ikinci plânda bırakacak...
Ama ne olursa olsun; “ikna odaları”ndan, ‘üniversitede serbest olmalı’ya ricat da gösteriyor ki, “sular hendeğine akar” misali eninde sonunda, inancında sabit kalan milletin dediği olacak.