Gazetemiz Sahibi Şadi Erdal'ın hazırlayıp sunduğu Bam Teli programının bu haftaki bölümünde Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) yapılanması ve FETÖ operasyonları değerlendirildi.
Edebiyatçı-Yazar Ali Erdal ve Pazaryeri Belediyesi'nin eski başkanlarından Hikmet Öztürk'ün konuk olduğu programda çarpıcı tespitlerde bulunuldu.
Gazetemiz Sahibi Şadi Erdal, 2014 yılında, ilimizdeki FETÖ yapılanmasını deşifre eden 'Maaş devletten emir kimden?' başlıklı manşetimize atıfta bulunarak,"O toplantıya katılan bir il müdürü halen görevde" dedi.
FETÖ ile mücadelede eksikliklerin olduğuna vurgu yapan Erdal, yürütülen operasyonlarda da daha dikkatli olunması çağrısında bulundu.
Bam Teli'nin ayrıntılarını videodan izleyebilirsiniz.
Şadi ERDAL: Bam Teli programımızın ikinci sezonunun ikinci programına hoş geldiniz. Bugünkü programımızın konusu Fethullahçı Terör Örgütü ve bu örgüte yönelik devam eden operasyonlar. Konuşmacılarımız yine Edebiyatçı-Yazar Ali Erdal ve Pazaryeri Belediyesi'nin eski başkanlarından Hikmet Öztürk. Bugünkü programımıza ilk olarak Ali Erdal ile başlıyoruz.
'FETHULLAH GÜLEN BİR HALAZA'
Ali ERDAL: Öncelikle Fethullah Gülen ile ilgili bir teşhis koyarak başlayalım. Ekilmeyen tarlada istenmeyen otlar çıkar ve bunlara halaza denir. Fethullah Gülen'de bir halaza. İslam alimlerinin yetiştirilemez olduğu bir dönemde, bizim tarlamızdan böyle bir halaza çıktı. Yarım yüzyılda tüm milleti, devleti kandırdığını artık herkes görüyor. Peki bir millet nasıl bu kadar kandırılır bir hale gelmiş? Bunun da bir teşhisini koyalım. Yani kimse bunun bir alim olmadığına neden dikkat etmemiş, niye anlamamış…Cevabı da çok basit, İslam'ı bilmememizden dolayı. Kanuni'den sonra İslam'a olan aşkımız sönmeye başladı. Ortalığı gerçek büyüklerin yerine sahteler almaya başladı. Bu şekil insanlar ortalığı sardı, bunların en belalısı Fethullah Gülen. Gerçek alim İmamı Gazali 'Bir adam topluluğun karşısına çıkmış, hüngür hüngür ağlıyorsa, yaka paça yırtıyorsa samimiyetsizdir' diyor. Eğer biz İslam'ı gerçekten bilseydik, Fethullah Gülen'e aldanmayacaktık. Öyleyse bu bir halazadır, hakikiyi bilmediğimiz için sahteyide bilemedik. Biz görüş kapasitemizi kaybettik.
Biz bu adam üzerinden neleri fark etmemiz lazımdı da farketmedik mesela…Kendisine seçilmiş salih zat diyor, kim seçiyor demiyor kimse. Seçilmiş salih zat Peygamberdir. Allah seçer. Peygamber dese yutulmayacağını biliyor ama bu deyişi son zamanlara kadar yutuluyor. Himmet topladığını söylüyor neden sadaka değil? Her şeyde bir hikmet vardır diyoruz ya o buna hikmet demiyor şefkat tokadı diyor. Yani karşımızda her şeyi ters düz eden, yeni sözler, anlayışlar koyan bir adam var. Yarım asır bunun böyle bir adam olduğu fark edilemiyor. Bir takım kimseler fark ediyor ama onlara da neler yapıldığı biliniyor. Neymiş efendim kainat imamıymış yani Türkiye imamı, dünya imamı olmak yetmiyor, kainatın imamıymış. Kime nispet yapıyor, kainatın efendisine. İslam'ın tüm hikmetlerine, emirlerine karşı sinsice yeni kavramlar ortaya koyuyor. Bu adam yanlış diyenler çıkıyor ama son zamana gelinmeden anlaşılmıyor.
Şadi ERDAL: Arada karşı çıkanlarda çeşitli şekillerde yok ediliyor. Hapse atılıyor veya müesseseleri yok ediliyor.
Ali ERDAL: Evet, bunların örneklerini de son zamanlarda sıkça görüyoruz. Dolaşık, uzun cümleler kurarak sinsice planlar yapıyor. O kadar kavramları değiştiriyor ki; Mesela başta bağlı olduğunu söylediği Said-i Nursi'ye 'Pir-i Mugan' diyor. Pir-i Mugan, topluluklarda içki dağıtanmış, tasavvufta mecazen Allah aşkını dağıttığı için herkesi bu yolda aşık ediyormuş. Halbuki tarikatla ilgisi olmadığını söylediği adama bir tarikat mecazını yüklüyor. Sonra nurculuğa da sırt çeviriyor. Tüm gruplara da arkasını dönüyor, kimse sen nasıl Müslümansın demiyor. Eskiden çok vardı şimdilerde azalmaya başladı, namazlarda Fetöcüler ayaklarını açarlardı. Gülen, kendisi prostat gibi bir hastalıktan dolayı ayaklarını birleştiremiyor. Onlarda onu taklit ediyorlar. Böylesi körü körüne ne yaptığının şuurunda olmayan bir topluluğu çok güzel yakalıyor.
'İSLAM'DA ÜSTÜNLÜK TAKVA İLE OLUR, BU HİZMET İLE OLUR DİYOR'
Nur dememek için ışık evleri diyor. Üstünlük İslam'da takva ile olur ama bu üstünlük hizmet ile olur diyor. Yani her şeyi değiştiriyor, yeni bir İslam bile değil. Tüm dinleri birleştirecekmiş ve kendiside bu dinin bilmem nesi olacak. Buna doğru gidiyordu ve kimsede bunu farketmiyor. İhtilal yapmasaymış neredeyse cemiyete hakim olacakmış. Yani neticede biz bu halazayı anlayamadık, anlayamayışımızın sebebide İslam'ı bilmeyişimiz. Yani birisi bir eczaneden ilaçlara ait tüm bilgileri toplasa, kitaplarını okusa eczacı olabilir mi, olamaz. Birisi tüm tıp kitaplarını okusa doktor olabilir mi, olamaz. Bunları sistemli bir şekilde öğrenmesi lazım. Bu Allah Resulü'nden bugüne kadar gelerek gittikçe gelişen bir İslami öğreti vardı. Bu öğreti, Kanuni'den sonra bozuldu, Tanzimat'ta iyice bozuldu. Yakın zamanda yasaklarla hepten bozuldu ve böylece İslam bilgi olarak biliniyor ama irfanı yok, idrakı yok. İslam'ı hakikatiyle öğrenmemiz lazım. Necip Fazıl Türk ruh kökü diyor. Asıl köke bağlanmayan bir eğitim sistemi bizi berhava eder. Teşekkür ediyorum.
Şadi ERDAL: Hikmet bey sizinle devam edelim.
Hikmet ÖZTÜRK: Ben işin biraz daha siyasi boyutundan bakmak istiyorum. Türkiye, 1950'den sonra çok partili hayata geçmesinin ardından her 10 yılda bir ihtilallerle, muhtıralarla bugünlere geldi. Biraz bir boşluk oldu gibi bir hal varken yine bir girişim oldu. 15 Temmuz girişiminden önce her kesime girmiş Fethullah Gülenciler ve mevcut iktidarın göreve başladığından sonra ilk dönemlerinde onların onayı olmadan özel sektör bile adam almıyordu, bırakın devleti. Bu konuda müspet, menfi birçok şey yazıldı, çizildi. Hala yazılıp, çiziliyor.
'MEHDİLİĞİNE İLAN EDECEKLERDİ'
Gerçek tarih, olaylardan 100 yıl sonra yazılırmış. Bunu gerçek tarih yazdığında bizden sonraki nesiller bunu öğrenecek. Fethullah Gülen ile alakalı o kadar şey pompalandı ki, bizim inancımıza göre İslamiyet'in gelmesiyle tüm dinler geride kalmıştır ve kainatta İslam dininden başka din yoktur. Bu diyalog ne demektir! Ondan sonra kıyamet alametlerinde güneşin batıdan doğmasını Fethullah Gülen'e bağlamaya çalıştılar hatta yakın tarihlerde eğer bu furya ortaya çıkmasaydı bunun mehdiliğini ilan edeceklerdi.
'SİYASİLERDEN İSİM ÇIKMAMIŞ OLMASI KAFALARDA SORU İŞARETİ'
Gelinen süreçte, iktidarlarında bu yapıya ön ayak oldukları aşikar. Mesela Bank Asya olayı var. Bu bankanın açılışını zamanın Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller yapıyor. Kurdelanın bir ucunu Abdullah Gül, diğer ucunu Recep Tayyip Erdoğan tutuyor. Şimdi vatandaş bu imajı gördüğü zaman millet buna sahip çıkıyor. Bir şey duydum, gariban bir vatandaş öğrenci oğluna para göndermek istiyor bankanın birine gidiyor. 100 lira para gönderecek, banka havale için 35 lira istemiş ve çok gelmiş. Demişler ki Bank Asya masrafsız havale eder, o da oraya gitmiş. Oradan havale yapmış ve o bankayı kullandığı için adamı gözaltına almışlar. Bu iş o kadar sulandırıldı ki…Cumhurbaşkanı ben de bilmiyordum Allah affetsin diyor. 10 bin kişi işlerinden uzaklaştırıldı, atıldı. Bunların aileleri, çocukları var, bunların içerisinde mağdur olan yok mu? Olaya birde böyle bakmak lazım. Elbette rejime karşı silahlı bizzat karşı çıkmış insanlar gereken cezayı görsünler. Bence mevcut hükümetin izin verdiği kadar yapılıyor bu iş. Siyasi ayağında kimseyi duymadık mesela. Siyasilerden isim çıkmamış olması kafalarda soru işareti bırakıyor.
Meclis, darbe girişimiyle ilgili araştırma komisyonu kurdu. CHP'li bazı vekiller, darbe komisyonunda Mehmet Dişli, Mehmet Partigöç ve meclisi bombalayan pilotların çağrılması talebinde bulunmuşlar. Komisyondaki AK Partili üyelerin oylarıyla reddedilmiş. Niye böyle bir şaibeye giriliyor, dinlensin. Onların söyleyeceklerinden gocunacak bir şey mi var? Bu tür şeyleri ileride 100 yıl sonra gerçek tarih yazacaktır. Ülkemizin bütünlüğüne fiili bir müdahalede bulunulmuştur, bunun içinde olanlar cezalarını çekmeli. İdam cezasından geçtiğimiz günlerde bahsetmiştim, kanunlar geriye işlemiyor. İdam cezası gelse de uygulanamıyor. Konuyu toparlayacak olursak, Fethullah Gülen bu milletin büyük bölümünü kendi emellerine alet ederek insanların dini duygularını istismar etmiştir. Bunun dayandığı tek şey din. Siyasi kadrolarda, milletvekillerinde, bakanlarda, belediye başkanlarında bu işin içerisinde olanlar tespit edilmeli. FETÖ'ye hizmet etmiş tüm siyasilerin araştırılması lazım. İnşallah bundan sonraki nesiller böyle bir kalkışma görmez ama FETÖ olayında ben mevcut iktidarın, geçmiş siyasilerin, hükümetlerin büyük ihmali olduğunu düşünüyorum.
'ERBAKAN YÜZ VERMEMİŞ, YIKMAK İÇİN ELİNDEN GELENİ YAPMIŞ'
Şadi ERDAL: Bugün FETÖ ile ilgili konuşuyoruz. Bende bazı noktalara dikkat çekmek istiyorum. FETÖ, 1966'lı yıllarda başladı. 1950'lere kadar İmam Hatiplerin olmayışından dolayı Bursa İsmail Hakkı Tekkesi ve İzmir'de Kestane Pazarı Cami'si 50'den sonra hizmet vermiş. Ben iki yerdede okudum. Biz mezun olduktan sonra Fethullah Gülen Kestane Pazarı camiye gelmiş. Eskiden TRT'deki dini programlarda falan hep buralardan mezun olanlar çıkarlardı. O da buraya gelmiş ve buradan çıkanları Türkiye tanıdığı için kendisini kabul ettirmek istediğini düşünüyorum. O tarihte yanında olanlardan Nurettin Veren bunları anlatıyorlar. Fethullah Gülen, kendisini kabul ettiriyor ve talebe yurtlarına başlıyor. Ondan sonra siyasilerle yakınlaşıyor. Türkiye'de Adalet Parti döneminde birçok şeyden istifade etmiş. Bunun giremediği Milli Nizam, Milli Selamet ve Refah-Yol dönemlerinde Erbakan yüz vermemiş. O da Erbakan'ı yıkmak için elinden geleni yaptı.
Sadece Türkiye'de değil dünyanın her yerine uzanmışlar. Tüm bunları düşündüğümüzde bir insanın aklı tüm bunları yapmaya mümkün değil. Birileri eline planı veriyor ve o da uyguluyor. Bunu yapanın ABD olduğu ortada, CIA'de inkar etmiyor zaten. Tarihçi Mehmet Çelik'in anlattığına göre, Fethullah Gülen gibi bir adam Irak'ta Saddam'ın yardımcısı oluyor. Saddam, o zamanlar her yere kafa tutuyordu ve askerine, ordusuna güveniyordu. Ancak ABD geldi ve Irak'ı işgal etti, övündüğü ordusundan kurşun atan olmadı. Mehmet Çelik, Fethullah'ın da aynı şekilde Türkiye'de yerleştirildiğini anlatıyor. Allah basiret gösterdi, Türk milleti oyunu bozdu. Maalesef Türkiye'deki tüm siyasiler bu adama yardım etti. Belediyeler arsalar verdi, zaten Cumhurbaşkanımızda her istediklerini verdik dedi ya…Bu siyasilerin hepsinden hesap sormak lazım.
Eski bir savcı, ordu komutanlarının, genel kurmay başkanlarının emir subayları, muhafızları hepsi bunlardandı diyor. Ben bunlardan olan isimleri verdim diyor, yanlış yaptıklarını söyledik ama maalesef söz geçiremedik diye anlatıyor. Şu anki genel kurmay başkanına da iki isim veriliyor ancak genel kurmay başkanı o isimler için 'Onlar benim kalbimin ve beynimin yarısı' diyor. Şimdi bu adamların ikiside tutuklu. Genel kurmay başkanımız görevinin başında(!)
'REZALETİN DANİSKASI'
Adamlar yıllar önce askeri liselere girmişler, birçoğu tuğgeneral olmuşlar. Zaten ihtilali onlar değil Türk milleti yapmış, memleketi onlardan kurtarmış. Onlar zaten devletmiş, haberimiz yokmuş. Tüm bunlar olurken, milli istihbarat teşkilatımız neredeydi? MİT'in saat dörtte haberi oluyor, Cumhurbaşkanı akşam eniştesinden öğreniyor. Böyle bir şey olabilir mi! Bu rezaletin daniskası.
Milletimiz, tehlikeyi o gece değil önceden sezdiği için bu denli refleks gösterdi. Bakın Ekrem Dumanlı Zaman Gazetesi'nin genel yayın yönetmeniydi. Gitti, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanını ziyaret etti. Burada bir dönem Vali Halil İbrahim Akpınar vardı. Biz kendisini ziyarete gittiğimizde dersanelerin kapatılacak olmasının yanlış olduğunu ve Doğu'da PKK ile mücadele edenlerin dersaneler olduğunu söyledi. Ben bunu daha sonra gazetede yazdım. Vali beyin o görüşüne karşı olduğumu, PKK ile devletin mücadele ettiğini kendisine söyledim. Devleti temsil eden vali burada FETÖ'nün dersanelerinin PKK'ya karşı savaştığını söylüyor, öbür taraftanda onların gazetesinin genel yayın yönetmeni PKK'ya terör örgütü diyemeyen ve bugün tutuklanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanını ziyaret ediyor. Aynı şekilde bu gazetenin yazarları Türk milletine hakaret eden, Ermeni soykırımı var diyenlerden oluşuyordu. Bu gazete çeşitli bahanelerle milyonun üzerinde satış yapıyor, basın ilan kurumundan Türkiye'de yayınlanan 30 gazetenin 20'sinin aldığı parayı tek başına alıyor. Devlet, bunu kendi parasıyla besliyor. Bu adamlar nerede para varsa oraya çökmüşler. Devlette bunlara ön ayak olmuş.
Biz, en disiplini olarak ordumuzu biliriz, milletimizin nazarında en güvenilir kurumdur. Ordunun içerisinde şimdi herkes bağırıyor, rapor ettik, söyledik diye. Adamlar, generallerin yarısını kendilerinden yapmış. Mevcut iktidarın milletvekili Şamil Tayyar ordunun içerisinde devletin hala yok etmeye çalıştığı generallerin olduğunu söylüyor. Kendimiz dikkat etmediğimiz gibi mesela Süleyman Demirel Kazakistan, Azerbaycan başkanlarına mektup yazıyor; FETÖ'nün okullarının açılması için yardımcı olunması için referans oluyor. Kırgızistan bürokrasine bunların hakim olduğu söyleniyor. Kırgızistan'a da niye bunları yok etmiyorsunuz diyoruz, onlarda diyorlarki siz tavsiye ettiniz. Anlatılacak çok dert varda ben bir konuya dikkat çekmek istiyorum.
'MAFYA GİBİLER'
Ben bu kadar yaşanana rağmen uyandığımızı düşünmüyorum. Bakın, Sakarya Gazetesi bu yapıyla çok mücadele etti. Bundan yaklaşık 3 yıl önce 'Maaş devletten emir kimden?' diye başlık attık. Eski Sevgi Çiçeği'nde bir toplantı yapılıyor ve toplantıya il müdürleri katılıyor. O il müdürlerinin toplantıya girerken cep telefonları toplanıyor. Filmleri izliyoruz değil mi genelde mafya babaları birbirlerine gittiklerinde tabancaları ve telefonları alınıyor. Mafya gibiler.
'MÜCADELE EDİYORUZ ÖYLE Mİ(!)'
Milli Eğitim Müdürü bu okulu teftişle görevli. Adam oraya gidiyor, telefonunu alıyorlar ve içeri giriyor. Biz bu toplantıyı yazdık, orada yaşananları aktardık. Dönemin milletvekili o zamanlar o toplantıya katılanların hepsinin tayinin çıkacağını söyledi. Çıktı ama bir yıl sürdü. O toplantıya katılanlardan biri halen burada il müdürü. Mücadele ediyoruz öyle mi! Adam, bizim haberimizden sonra AK Parti milletvekiline danışman oldu aradan 2 sene geçtikten sonra geldi buraya yine müdürlük yapıyor.
'DAHA DİKKATLİ OLUNMALI'
Buna karşılık bir memuru alıyoruz veya bir dernek var adamın hiçbir şeyden haberi yok içeri atıyorlar. Çocuklar perişan ama FETÖ'nün burada toplantılarına katılan adam il müdürlüğü yapıyor. Bu vatandaş kime güvenecek? Üniversitede birçok hoca içeri alındı. Yani inanın bize gelen bilgiler doğruysa üniversitede gambazcılar var. Şimdi mahkeme serbest bırakıyor ve temize çıktıkları gün bu arkadaşları gambazlayanlardan hesap sorulmayacak mı? FETÖ ile ilgili konuşulacak çok mevzu var ama ben içeri alınanlar ile ilgili daha dikkatli olunmalı diye düşünüyorum.
Bir darbe girişimi oluyor, genel kurmay başkanı görevinin başında(!), MİT darbeyi haber veriyor devletin kuvvet komutanı düğünde. Öbür taraftan binlerce insanı alıyorsunuz; suçluysa alınsın ama etten püften sebeplerle memuriyetten atıyorsan sıkıntı var. Cumhurbaşkanı diyor ki; 17-25 Aralık'ta uyanmayıp devam edenlerden hesap sorulacak diyor ama adam 5 yıl evvel Bank Asya'dan 100 lira para göndermiş bu adamdan hesap soruyorsun. Bu konulara dikkat edilmeli diye düşünüyorum.
Bir hatıramı anlatarak programı sonlandırmak istiyorum. 3-4 yıl önce buradan ayrılan ve Batman'dan savcı olarak gelen Harun bey diye bir savcı vardı. Onu ziyaretimizde şunu dedi 'Devlet artık PKK ile mücadelesinden politikayı değiştirdi' dedi. Kendisinin Batman'da da görev yaptığını söyleyerek 'PKK'lı diye birini içeriye alıyorduk. Tek o adam devlete düşman oluyordu. Karakola girip çıktıktan sonra tüm sülalesi devlete düşman oluyordu.' Çünkü içeride eziyet çekiyordu ve dışarıda içeride gördüklerini anlatınca tüm sülale düşman oluyordu. Artık bu durum kalktı dedi, vatandaşa kanuni haklarına göre davranılacak demişti.
FETÖ ile mücadele ederken suçsuz insanlarıda rencide edersek sadece o insanı değil onun tüm etrafını devlete karşı düşman yaparız. Bence bunlara dikkat etmek lazım, şikayet edenlerden de aslı çıkmazsa hesap sorulması gerekir diye düşünüyorum.