Ülkemizin gündeminde seçim var ama gelin biz farklı bir konudan bahsedelim.
Geçtiğimiz günlerde İsrail başbakanı Netanyahu, Siyonist Kongresinde herkesi şaşırtan bazı açıklamalar yaptı. Netanyahu, yahudi soykırımının asıl sorumlusunun Hitler değil, ona bu fikri veren Filistin Müftüsü Emin El-Hüseyni olduğunu söyledi.
Hani “senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu” derler ya, bu söz tam da Netanyahu için söylenmiş. Zaten kendi ülkesi dahil kimse bu sözleri ciddiye almadı, hakkında bir çok eleştri yayınlandı, hatta bizim nişantaşı sakinlerinin “örgüt yapmadı, polis yaptı” demeleri karşısında terör örgütünün biz yaptık demesi gibi Almanya soykırımı biz yaptık bile dedi.
Saçmaladığı konusunda Netanyahu’nun kulakları çekilmiş olacak ki bu açıklamasından on gün kadar sonra bir düzeltme açıklaması yaptı İsrail başbakanı ve soykırımı Hitler yaptı dedi. (Bu düzeltme ile ilgili CNN başta olmak üzere bir çok haber sitesi Netanyahu’nun facebook hesabında düzeltme yayınladığını yazdı ancak daha sonra ilgili mesaj silindi)
Neyse, asıl konumuza gelirsek, bu yazıda amacım Netanyahu’nun bu saçmalıkları vesilesi ile Emin El-Hüseynî’den bahsetmek…
Önceki yazılarda da bahsetmiştim, Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıraları yakın tarihi öğrenmek için adeta bir hazine. Emin El Hüseynî’nin ismini de bu hatıralarda gördüm. Hatıratın ikinci cildinde müftü için özel bir bölüm var. Sizlere bu bölümden notlar paylaşmak istiyorum.
Merhum Ali Ulvi bey Emin El Hüseynî’yi şöyle tarif ediyor: “Bu zat son asır İslâm liderlerinin en temizlerinden, en samimilerinden, en fedakarlarından ve İslâm düşmanlarının oyunlarını en iyi bilenlerden, çok bilgili, tecrübeli ve basiretli bir mücahit idi”. Bu tanımlama bile İsrail başbakanının müftü efendi ile neden uğraştığını göstermeye yetiyor. Müftü Efendi yine müftü olan ağabeyinin vefatı üzerine 26 yaşında iken müftü seçilmiş. Ali Ulvi bey müftü efendiyi mücahid olarak tanımlıyor ve filistin halkının milli kahramanıdır diyor.
Ali Ulvi bey hatıralarında Müftü efendi ile yaptıkları sohbetlerden notlar aktarıyor. Bu notlarda müftü efendinin Osmanlı’ya olan sevgisini çok açık görebiliyorsunuz. Müftü efendi yirmi yaşında Osmanlı ordusuna gönüllü olarak katılmış, Çanakkale harbine iştirak etmiş. Her fırsatta Osmanlı’ya olan sevgisini dile getiren Müftü Efendi şöyle diyor: “Hicaz bölgesinin petrolü çıkarılıp gelir getirmeye başlamadan önceki halini bilmeden Osmanlılar’ın yaptıkları fedakarlığın derecesi anlaşılmaz. ... Müslüman dünyasının başına gelen Osmanlı Devleti’nin bedduasıdır. Biz müslümanlar, bilhassa Araplar masum ve mazlum Osmanlı Devleti’nin bedduasına uğradık. Babasının bedduasını alan evlat gibi… “
Hatıralarda Netanyahu’nun diline doladığı Hitler görüşmelerine de yer verilmiş. Hitler üç keç Müftü efendiyi davet edip çeşitli konularda görüşmüşler. Bir görüşme sırasında Hitler Osmanlı idaresi ile İngiliz idaresi farkını sorunca Müftü Efendi Osmanlı’dan bahsederken gözyaşlarını tutamamış, hatta bu tavrından dolayı Hitler Müftü Efendi’nin atalarının Türk olduğunu sanmış ama Müftü efendi “ecdadım Türk değildir, fakat ben bu milleti kendi ecdadımdan fazla severim” demiş. Müftü Efendi Filistin’in İngilizler’in eline geçebileceğini söyleyince Hitler “endişe etmeyiniz, benim aslanlarım İngiliz’i kovacak, yahudinin de kökünü kazıyacağız. bayramı birlikte yapacağız” demiş.
Hitler ve Müftü Efendinin son görüşmesinin gündemi ise hayli enteresan. Hitler savaşta çok sayıda erkeğin öldüğünü, bu nedenle kadınların dul kaldığını, bir yandan da nüfusun artması gerektiğini söyleyerek İslâm’da birden fazla kadınla evlenme şartları ile ilgili Müftü Efendi’den detaylı yazılı bir rapor rica etmiş. Ancak müftü efendi raporu hazırlasa da savaş şiddetlenince bu raporu Hitlere ulaşamamış.
Allah rahmet eylesin, derecâtı âli olsun.