Gerekli inceleme ve araştırma yapmadan görüş açıklamak doğru değildir.
TEMA, konuya ilişkin olarak 4 ARALIK 2009’da başlatılacak bilimsel bir çalıştayı gerçekleştirdikten sonra kesin duruşunu ortaya koyacaktır.
Bununla birlikte başta toprak olmak üzere “DOĞAL KAYNAĞI KORUMAYI” misyon edinmiş bir kuruluş olarak, “DOĞAL YAPIYI BOZAN” her sürece ilke olarak karşıyız.
Aynı nedenle, bitki doğal yapısını değiştiren GDO sürecine de, kaygıyla yaklaşıyoruz.
GDO’LARIN sağlık riski yaratmadığı kanıtlanamıyor ise bu kaygımız daha da artıyor.
Ama salt kaygıya dayalı açıklama yapmayı da doğru bulmuyoruz. O nedenle bilimsel çalışma yapılacaktır.
Bütün bunlar, bilimsel bitki ıslahına karşı olmak anlamına gelmemelidir.
Tam tersine, toprak azalıyor, bozuluyor ise nüfus hızla artıyor ise bitkisel üretimde verimi artıran, kaliteyi yükselten, dayanıklılığı sağlayan maliyeti azaltan biyo teknolojik ıslah yöntemlerine de gerek olduğunu düşünüyoruz.
Ne var ki, bu sürecin de belirleyici koşulunu “İNSAN VE HAYVAN SAĞLIĞINA ZARAR VERİLMEMESİ OLDUĞU KANISINDAYIZ”.
Konuya bu açıdan bakınca; GDO’ları tümden masum göremiyoruz. Bunların sağlık riski yarattığının kesinlikle kanıtlanamadığını görüyoruz.
Hatta tam tersine GDO’ların kimi sağlık sorunlarına yol açtığını ortaya koyan araştırmaların olduğunu da gözlüyoruz.
Bütün bunlardan dolayı da; bir küçük olasılık niteliğinde olsa da, GDO kullanımı sağlık riski yaratabiliyor ise konuya çok duyarlı yaklaşmak gerektiğini düşünüyoruz.
Bu amaçla çıkarılmış Yönetmeliğe aşırı iyimser bakarsanız başıboş, kuralsız yapılan GDO ürün ithaline-işlenmesine-pazarlanmasına kural getirildiğini, bir hukuksal ve yönetsel boşluğun doldurulduğunu, sürece hukuksal denetim getirildiğini, beyansız ithalatın yasaklandığını, antibiyotiğe direnç geni içerenlerin yasaklandığını, GDO’lu tohum ithalinin yasaklandığını, kimi yaptırımların getirildiğini, etiketleme getirildiğini söyleyebilirsiniz.
Ama bütün bu iyimser görüşler, kanun çıkarmak varken, üstelik Türkiye’nin 2003 yılında imzaladığı “ULUSLAR ARASI BİYOGÜVENLİK PROTOKOLÜ” yasa çıkarılmasını ön görmüş iken, NİÇİN YÖNETMELİK ÇIKARILDI? Sorusunu yanıtlamaya yetmemektedir.
Belirtilen nedenlerle; zorlama hukuksal dayanaklarla çıkarılan yönetmeliğin, ülke ihtiyacının dışında gerekçelerle gündeme getirildiğinin altını çizmek gerekir.
Yönetmelik, açıkça GDO’lu ürün ithali, işlenmesi ve pazarlanmasında yol haritası çizmektedir. Uygulamayı meşrulaştırmaktadır.
Şimdiye kadar yemler ve bazı gıdalarda kullanılan ve hammadde formunu taşıyan GDO’lu ürünler ithal edilirken, şimdiden sonra doğrudan insanlarca tüketilecek GDO’lu ürünlerin gelmesinin yolu açılarak, var olan sağlık riski daha da ağırlaştırılmaktadır.
Yönetmelikle “GDO’suz ürünlerin etiketinde buna ilişkin ifade kullanılması yasaklanarak” GDO’lu ithal ürünlere ek bir güvence getirilmekte ve bir anlamda gıdanın sağlıklı olması koşulu yasaklanmaktadır.
Bebek mamalarında GDO’lu ürün kullanımı yasaklanarak, bu ürünlerin sağlığa zararlı olduğu açıkça itiraf edilmektedir.
GDO konusunda karar için “DEMOKRATİK VE ÖZERK BİR YAPILANMA” yerine, Devletin emriyle çalışacak bürokratik yapılı anti demokratik komite oluşumu öngörülmektedir.
Türkiye toplumunun beslenmesi ve başka amaçlı tüketimi için GDO’lu ürün ithaline ihtiyacı yoktur.
Ülkemizdeki GDO süreci çok uluslu kartellerin tekelci yararları doğrultusunda yönlendirilmektedir.