Köşe yazılarımızda siz değerli okurlarımıza gelecekte önem kazanacak ve şu an çok fazla ilgi görmeyen meslekleri anlatmıştık. Bu seriyi birçok değerli meslek hakkında bilgi vererek sürdürmeye devam edeceğiz. İşte bu hafta bunlardan bir tanesi, özellikle gençlerin çok seveceği, hatta hobi olarak bile çalışabileceği bir altın bileziği sizlere tanıtacağız. Aslında çok bilinmedik bir uğraş değil bu haftaki konu. Herkesin Anadolu araçlarından hatırlayacağı kompozit teknolojisi.
Anadol serileri; 70’li yıllara damgasını vuran, bütçeyi sarsmayan ve şirin mi şirin yerli araçlarımızdı. İlk prototipi ve teknolojiyi İngiltere’den transfer eden Koç ailesi, bu günlerde bile aklımıza geldiğinde yüzümüzde tebessüm oluşturan bir yatırım gerçekleştirmişti. İşte geçmişte çok fazla kullanımı yaygın olmayan, kompozit ürünlerin gelişimi 64 – 65 yıllarında başlamıştı. Aslında saç kalıp maliyetleri o günün şartları için çok yüksek olması buna neden olmuştu.
Fiberglas ve epoksi birleşimiyle kaporta aksamı üretilen binlerce araç artık ailemizin bir bireyi olmuştu. Anadolu araçlarıyla ilgili sade vatandaşlar tarafından birçok hikâyeler yazılabilir tabi ki. Rahmetli babamın ilk ticari aracı olduğu gibi, hemen hemen tüm ailelerde vardır bu araçtan bir tane. Ama bugün ki konu; hakkında sayısız öykü barındıran aracın kaporta malzemesi olan kompozit teknolojileri.
Günümüzde askeri yatırımların Milli Teknoloji Hamleleriyle artması sonucunda, kompozit bu sektörde, metalik malzemelerden daha fazla kullanılır oldu. Bayraktar, TAI ve Uavera Havacılık gibi birçok kuruluş ürettikleri İHA’da bu materyali kullanmakta. Özellikle kolay şekillendirilebilme, yüksek mukavemet ve düşük ağırlık havacılıkta kullanılmasının temel sebebi. Üretim için kalıplarının ahşaptan yapılması ise büyük imalat kolaylığı.
Sadece havacılık ve savunma alanında İHA teknolojilerinde kullanıldığını düşünmeyin. Aynı zamada sivil ve savaş uçaklarının temel gövde ve omurga malzemesi. Helikopterler ve temel insanlı uçuş araçlarında da vazgeçilmeyecek bir materyal. Ülkemizde savaşan şahin olarak bilinen F-16’lardan tutun da, Atak helikopterlerine kadar birçok araçta hali hazırda yedek parça ve tamir işlemlerinde kullanılmakta.
Sadece havacılık değil, aynı zamanda deniz araçlarında da benzer şekilde sahip olduğu mühendislik özelliklerden dolayı tercih sebebi. Anadolu araçlarında maliyetler için kullanılmasına rağmen, günümüzde özellikle hafiflik ve sağlamlık için elektrikli araçlarda da aynı oranda bulunmakta. Enerjinin değerli olduğu günümüzde devasa büyüklüklere sahip olan rüzgâr gülleri bile, bu malzemeden yapılmakta. Hatta yüce gönüllü vatan koruyucularımızın zırh malzemelerinde bu teknoloji var artık.
İlginç olansa kompozit teknolojisi için, bir usta arayıp bulmak gerçekten çok zor. Eğitim almak ve meslek sahibi yetiştirmek için, üniversitelerde de temel bir bölüm yok gibi veya çok az. Ancak şirketler kendi çalışanlarını usta – çırak ilişkisiyle yetiştirmekte. Bu kuruluşlar ise genelde savunma ve havacılık alanlarında faaliyet göstermekte. Bu durumun bir sonucu olarak kazançlar hayli yüksek. Tabi ki çalışan bir usta bulabilirsen ve ayrılmamasını sağlayabilirsen.
Bu işi yapmak çok mu zor? Aslında temelde bir kalıp var ve bunun üretim sorumluluğu kalıpçının işi. Başlangıçta kompozit ustası tarafından bu kalıba bazı yüzey işlemleri uygulanır. Dişi kalıbın yüzeyinden kompozitin çıkması için ayırıcı kimyasallar kaplanır. Sonrasında kompozit kumaş istenilen kalınlık için, epoksiyle birlikte uygulanarak kalıba yatırılır. Bazen vakum, bazense düşük sıcaklıklarda ısıtma yapılarak katılaşması ve sertleştiricinin ürün üzerine eşit dağılımı sağlanır. Sonrasında kalıba zarar vermeden istenen geometri çıkarılır.
Düşük ağırlık ve yüksek mukavemete sahip ürünler, en kolay biçimde, bu yöntemle üretildiği sürece, asla bu altın bileziğin ons fiyatı düşmez! Umarım ülkemizde gerek yeni bölümlerde verilecek eğitim, gerekse sanayide usta - çırak yolluyla meslek sahibi sayısı artırılır.