Ah ah..
Kahramanmaraş için, Hatay için, Adıyaman için ah ah diyorum..
İnşallah, İstanbul için, Kocaeli için, Sakarya için demeyiz..
İzmir için, Erzincan için demeyiz..
Demememiz için..
CHP’li güzel kardeşlerime, ağabeylerime çağrı yapıyorum..
Sevgili solcu yurttaşlara davette bulunuyorum..
Muhterem, muhalif vatandaşlara “Beni dinler misiniz?” diyorum..
“Her geçen gün betonlaşıyoruz” deyip, sanki beton yerine çadırda yaşıyormuşsunuz, konteryner evlerde yaşıyormuşsunuz gibi algı oluşturup, 1999 sonrasındaki mevzuata göre yeni yapılan depreme dayanıklı binalara karşı çıktınız.
“Ankara’daki hükümet değil, mahalleli karar verecek, Tokatköy halkı, Fetihtepe mahallesi halkı karar verecek” dediniz.. Şimdi “bilim dinlenmedi böyle oldu” diyerek yıkılan binaların sorumlusu gösterdiğiniz siyasi iktidarın bilimin emri gereği yapmak istediği kentsel dönüşümleri hemen her yerde engellediniz..
“Her yer beton, her yer beton” diyerek, kendiniz betonlarda yaşarken, garip gurebanın çürük iki katlı binalara, taş evlere mahkum ettiniz..
“İnşaat ekonomisi dayatılıyor” diyerek, depremde yıkılması kesin binalarda oturanlara, “İnşaat demeyin bize. İnşaat demeyin” fıttırması yaşatıp, onları ölüme mahkum ettiniz..
“Rant” dediniz.. “Müteahhitler kazanıyor” dediniz.. Bir gecekondusundan başka bir şeyi olmayan insanları kışkırttınız, insana yakışır, sağlam binada oturma hakkını dar gelirli insanlara çok gördünüz..
“İnşaat ile büyüyoruz. Milli geliri betona gömdük” dediniz.. İnşaat kötü bir şeymiş, sağlam bina yapmak suçmuş gibi bir algı oluşturdunuz..
Sonuç?
Kahramanmaraş merkezli depremde 43 bin insanımızı kaybettik..
Oysa, el ele verseydik..
“Konut hakkı, herkesin öncelikli hakkıdır, bu hakkın kullanımında, sağlam konutlarda oturmak öncelikli kuraldır” desek..
Binalarımızı 1999 depremini milat kabul ederek, yeni mevzuat kurallarımıza uygun şekilde dönüştürseydik, kötü mü olurdu?
Tozkoparan’da halkı kışkırtmasaydık. Fetihtepe mahallesinde, fakir fukara insanları, “Evlerinizi ucuza kapatmak istiyorlar, direnin” tahrikinde bulunmasaydık..
Ki, depremin vaktini Allah biliyor.. Biz ümidimizi dillendirelim, umarız ki hâlâ vaktimiz vardır.. Bugüne kadar destek vermediğiniz kentsel dönüşüme katkı sunsanız..
İnsanlarımız Kahramanmaraş’taki gibi.. Hatay’daki gibi, eski binalarda ölümle yüz yüze gelmese, çocuklar, gençler, enkaz altında son nefeslerini vermeseler!?
Çok mu zor, depreme karşı, siyasi parti farklılığı gözetmeksizin, hepimizin tek yürek olması..
Ki, kentsel dönüşümün ne kadar önemli olduğunu, 11 ilimizde yıkılan binaların istatistikleri net olarak bize gösteriyor..
Umutsuzluğa düşmememiz gerektiğini, deprem bir gerçek ise, Allah’ın verdiği akıl ile ona karşı tedbir almamızın da mümkün olduğunu anlamamız için, daha başka neye ihtiyacımız var?
Rakamlar ortada..
Maraş merkezli 11 ilimizi etkileyen son depremde Diyarbakır-Elazığ-Kilis-Şanlıurfa’da 1999 sonrası yapılan tek bir bina bile yıkılmamış..
Bir çırpıda, 11 ilimiz zarar görmüş iken..
Dört ilimizi, zarardan kurtarmış olduk..
Burda sadece 4 ilimizin zarar görmemesi değil, ilaveten, depremden zarar gören diğer illerimize yardıma koşabilme gücünde olmalarını da düşünecek olursak..
7 ilimize yardımların bu illerimizden de hızlıca gidebileceğini düşünürsek..
4 ilimizde 1999 sonrası yapılmış tek bina yok iken, kentsel dönüşümler yapılmadığı için 1999 öncesinde yapılan 327 bina yıkılınca.. Bu dört ilimiz, aslında direkt fay hattının muhatabı olmamasına rağmen, depremde kendi dertlerine düştüler..
1999 sonrasında yapılmış binalardan da yıkılanların olduğu 7 ilimizdeki tabloya baktığımızda da, önümüzdeki süreç için umutsuzluğa kapılmamamız gerektiğini, sadece 1999 sonrası yapılmış olmasının bile, binalarda çok büyük oranda yıkımı önlediğini söylediğimizde..
Bize kim itiraz edebilir? Rakamlar ortada..
En çok ölüm ile karşılaştığımız Hatay’da, 1999 sonrasında yapılan sadece 130 bina yıkılmış..
Kahramanmaraş’ta 164, Adıyaman’da ise 132.
Toplam rakamı da vereyim..
Asrın felaketi diyoruz ya.
Ki gerçekten asrın felaketi..
Gerçekten de, uzmanların verdiği bilgiye göre, cumhuriyet tarihinin en büyük iki depremi, Erzincan ve Gölcük’ü yan yana koyuyorsunuz, yine de Maraş depremi, o iki depremden daha büyük çıkıyor..
1999 öncesi binaları dönüştürebilmiş olsaydık, asrın felaketi denilen bu depremde, sadece 562 binamız yıkılacaktı..
Haydi diyelim ki, 1999 öncesinde yapılan ve Maraş depreminde yıkılan 17.588 binanın yerine yapılan binalardan da, 10 tanesi, 20 tanesi yine bazı hatalar sebebi ile yıkılacaktı..
Olsun olsun.. 600 binamız yıkılacak..
Ve depremde kurtarma çalışmaları da, 18 bin binanın üzerinde değil, sadece 600 bina için yapılacak ve çok daha az ölümle karşı karşıya kalacaktık..
Kusura bakmayın, CHP’li abilerimiz..
Sevgili solcularımız..
“Yeşil yeşil” diye sayıklayan gençlerimiz..
Size bilgiçlik taslıyormuşuz gibi oluyor ama..
Olay bu kadar basit..
İnsanları kışkırtmasanız.. tahrik etmeseniz.. kentsel dönüşüme karşı insanları organize ederek, dava üstüne dava açıp, engellemelerde bulunmasanız..
Belki Maraş depremini, 43 bin değil, 2 bin ölümle atlatacaktık..
Zamanı geriye saramıyoruz. Eyvallah..
Bari şu İstanbul depremi için, el ele versek..
“Erdoğan’ı devirmek için 3.5 şiddetinde deprem yetmez” diyerek vicdansızca paylaşımlarımızı silerek, “Bu işte siyaset olmaz. Bu işin şakası yok. Bu iş ciddi. Bu işin sonunda ölümler var. Annelerimizin, babalarımızın, çocuklarımızın, kardeşlerimizin, eşlerimizin ölümü var.. Yüzlerce sağlıkçımızın, hukukçumuzun, yetişmiş akademisyenlerimizin, mühendislerimizin, siyasetçilerimizin ölümü var.. Bu iş ciddi.. Bu işte siyaset olmaz” desek..
Ve dört koldan binalarımızı yenilemeye koyulsak..
Kötü mü etmiş oluruz? Beton kafalılık mı yapmış oluruz. Bilimi dinlememiş, rantçılığa mı soyunmuş oluruz? Doğa katliamcısı mı olmuş oluruz?
Lütfen abiler-ablalar. Lütfen kardeşler- bacılar..
Ali Karahasanoğlu / Köşe Yazısı