HEP ARANIYOR

ALİ ERDAL

Arızaların lâik eğitimin mahsulü olduğunu ifade eden “YENİ DOĞAN ÇETE…” başlıklı yazım için kıymetli bir dostum şöyle bir değerlendirme yazmış: “Olayı ‘laik eğitime bağlamışsınız’ ama 22 yıldır ülkeyi laik eğitim karşıtı düşüncede olan ve dindar olduğu için tercih edilmiş insanlar yönetiyor.”

Her şeyin temeli eğitim; eğitimin temeli de sözünün ve fiilinin sorumluluğunu idrak eden, her şeyin değerini hakkıyla takdir eden, şahsiyetli ve haysiyetli insanlar yetiştirmek… Menfaatinin peşinde ömrünü harcayan değil… Kısaca “rey sahibi insan yetiştirmek” diyorum. 13 sene önce bunu ifade eden, “ARANIYOR” başlıklı bir yazı kaleme almıştım:

Bir romanda okumuştum… Fikri sorulan biri, “Hiçbir zaman benim bir fikrim olmaz. Fikirlerimi karşımdakinin fikirlerini düzeltirken bulurum” diyordu. Bu söz, bugünkü insanımızın en büyük eksiğini belirten bir ifade olarak dikkatimi çekti. İnsanımız fikir sahibi değildir, fikir sahibi olmayınca da rey sahibi değildir.

Bir toplantı olur. Karar almak için kimseden fikir çıkmaz. Herkes ilk görüşü başkasından bekler. Her nasılsa bir fikir ortaya çıkarsa, mizaca göre itiraz edenlerin ve kabul edenlerin didişmesinden sonra iyi kötü bir karar ortaya çıkar. Bu zaaftan istifade derneklerde nasıl yönlendirmeler yapıldığını sanırım bilmeyen yoktur. Bu toplantıların meşhur cümlesi “topluluğun kararına iştirak ederim”dir. İştirak etmemek mümkün mü ki, “iştirak ederim” diye belirtme ihtiyacı duyuluyor? Karardan sonra tabiî ki kabul edeceksin, söylemeye lüzum yok… Önceden söylemek zaten abes… Herkes fikir söylemez, “karara katılırım” derse, karar verilebilir mi?

Fikirsizliğimiz o haldedir ki, lokantada yemek seçiminde bile rey sahibi değilizdir. Yemeği ilk söyleyenden sonra, “bana da aynı” sözünü çok duymuşuzdur.

Eğer söylenenlerden sorumlu olunmayacaksa ve söylediklerini yapma imkânı yoksa bakın o zaman iş değişir. Haydi bakalım, sen yap da görelim, denmeyecekse, mangalda kül bırakılmaz… Kahvede veya benzer yerlerdeki konuşmalar bunun en güzel örneğidir. O zaman herkes her konuda fikir beyan eder. Memleketi kurtarır… Memleketi kurtaracak tek kişidir her konuşan. “Ben olsam…” diye başlayan nutukları az mı dinledik… Demek ki, fikir beyan edilemeyişin temelinde kendimize güvensizlik ve sorumluluktan kaçış varmış.

Yavuz Sultan Selim kaçan düşmanı yakaladığı zaman, kurmaylarını toplar ve ne yapalım diye sorar. Hepsi şimdi ordunun yorgun olduğunu, bu akşam dinlenip yarın saldırılmasının uygun olacağını söylerken yalnız bir paşa, “Düşmana beklemediği zamanda hücum etmek, harbi kazanma imkânı sağlar. Düşman da bizim dinleneceğimizi ve yarına hücumu bırakacağımızı düşünür. En müsait zaman şu andır. Hemen hücum edelim” der. Bunun üzerine Yavuz meşhur sözünü söyler: “İşte aranızda yegâne rey sahibi adam!”

Eğitimimiz rey sahibi yerine sorumluluktan kaçan tipler yetiştiriyor. Böyle tipler yetiştirdiğinin farkında olmadan…

Başta eğitim olmak üzere her sahayı düzeltecek “rey sahibi” adam aranıyor… (18 Ekim 2011)

Rey sahibi?.. İyiyi, güzeli, doğruyu bilen, ona göre yaşayan ve kendi sorumluluk alanında bunları hâkim kılan… “Nefsinin insanı” değil, üstün değerlerin kahramanı… Rey sahibi olmamak? Her tesire açık… Kin, kibir, hırs, asabiyet vesaire… Nefsinin elinde oyuncak…

Siyaset sahnesinde kimin olduğu değil, eğitimde hangi zihniyetin muktedir olduğu mühim. O zihniyetin mahsulleri de ortada. Evinden koparılmış salyangoz.

“Başta eğitim olmak üzere her sahayı düzeltecek ‘rey sahibi’ adam aranıyor” sözünü daha kaç yıl söyleyeceğiz?

Kanalımı takibe alır mısınız:

https://bit.ly/alierdal

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.